Dünya Koronavirüs salgını nedeniyle alarmda. İnsanlık sağlığı ile karşı karşıya. Koronavirüs salgını insanların psikolojisini bozdu.

Evde kal, Mesafe, Temizlik…

Virüsten korunmanın en önemli üç temel kuralı. Dünya sağlık Örgütü ile ülkeler nezdindeki Bilim Kurullarının çalışmaları, Sağlık çalışanları hayatları nezdinde büyük emek harcıyor…

Bugünlerde siyasetçiler ne yapıyor…

Ne yaptıkları ortada değil mi…

İnsanlığın kurtuluşu için çalışılması gereken bu günlerde bile siyasetçilerin dilinde, psikolojisi bozulan insanların psikolojilerini daha da bozacak söylemler…

Türkiye Cumhuriyeti’nin, Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İnsanlığın birlik beraberlik çerçevesinde buluşmasını sağlayacak makamda…

Söylemlerine baktığımızda bölüp parçalama babında önüne geçilecek gibi değil.

Cumhurbaşkanı makamı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 82 milyon kişinin başıdır.  Bu makamda oturan kişi 82 milyona hitap etmeli. 82 milyonun sorunlarıyla ilgilenmeli, 82 milyon arasında ayırım yapmamalıdır. 

Ama bu gün baktığımızda, 82 Milyon ’un başı dediğimiz makamda oturan Sayın Tayyip Erdoğan Cuma Namazı sonrası bile öyle bir siyaset yapıyor ki, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu terörist olmakla suçluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Edep denilen bir şey var. Haddini bilmesi lazım ve bu ülkede Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanlığı makamına nasıl konuşulur, nasıl oraya mesajlar verilir bunu da öğrenmesi lazım” diyor.

Evet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söyledikleri doğru. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’da bu sözleri söylerken, Bir Parti Başkanı gibi değil Cumhurbaşkanı gibi davranmalı.

Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan “Terör örgütleriyle dirsek dirseğe, kol kola yürüyen, Ankara'dan İstanbul'a yürüyen bir CHP ile bu dönemde tanıştık ve Millet İttifakı adı altında ne bulursa yanına alıp, burayla bir şeyler oluşturmaya gayret eden CHP. Bundan sonraki süreçte de inanıyorum kendisini toparlayamayacaktır.” İfadesini kullanıyor.

Bu ifadeden şunu çıkarıyorum. Millet ittifakı içinde olanlar ‘Terörist’.

Peki Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin yüzde 50’si terörist ise; buradan şu çıkmıyor mu; “Devlet yönetiminde bir sıkıntı var. Bu kadar terörist bu ülkede elini kolunu sallayarak dolaşıyorsa, Bu devletin yöneticileri ne iş yapıyor” dedirtir insanlara…

Cumhurbaşkanı, bu davranışlarda bulunurken, muhalefet partilerimizin liderlerinin hitabı çok mu yerinde… Değil tabi ki.

Ama öncelikle, Cumhurbaşkanı her noktada bir parti lideri gibi davranmamalı…

Bugün CHP, terör örgütleriyle birlikte yürüyorsa, devletin birimleri bununla ilgili gerekeni yapmalı.  Hakkında soruşturma başlatıp gerekirse partiyi kapatmalı. Öyle ya bu parti terör örgütü ile yürüyorsa, parti içinde bulunan milletvekilleri “Bizim partimiz terör örgütüyle yürüyor. Bunu söyleyen devletin tepesi. Biz bu terör örgütü ile birlikte olamayız” diyerek partiden istifa etmesi gerekmez mi?

Veya bununla ilgili daha ciddi bir şekilde seslerini duyurması…

Acaba HDP bugün Cumhur İttifakı ile birlikte olsaydı durum nasıl olurdu. Acaba ‘Terörist’ olarak hitap edilir miydi.

Ha bana sorarsanız, HDP Terörist… Ama tüm Kürt vatandaşlarımıza bu gözle bakamayız.

HDP’nin bu imajını silmesi için, bir bildiri yayınlayıp, PKK/YPG’yi terörist olarak ilan etmesi gerekir. Bunu Selâhattin Demirtaş Genel Başkan seçildiği dönemde verdiği güzel mesajları sırasında da yazıp hatırlatmıştım.

Bugün baktığımızda, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, diğer liderlere karşı daha iyi bir devlet bilinci ile hareket eder görülüyor.

Akşener'in Erdoğan'a söyledikleri de bununle bağdaşıyor... 

"Önce birlik diyorsun, sonra o birliği sen parçalıyorsun. Böyle bir dönemde; En son ihtiyacımız olan kamplaşmak, kavga etmektir. Sen hala ötekileştirme, kamplaştırma peşindesin. Böyle olmaz Sayın Erdoğan!"

MHP Lideri Devlet Bahçeli ise bambaşka bir dile sahip… Zaman zaman devlet otoritesinin ötesine geçip ne yaptığını bilmez bir durum sergiliyor milletin gözünde…  

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söylemediği bazı sözleri söyler gibi bir algı oluşturuyor zihinlerde. Yorumları size bırakıyorum.

Ülkücü hareketin tabanından gelen tanıdığım çok insanın bu söylemler karşısında nasıl şaşırdığına şahit oluyorum.

İşte görüldüğü gibi Siyasetçiler, yani bu ülkeyi yönetmeye talip olmuş insanlar, bir birlerine bulaşıcı virüs gibi davranacağına “Bu ülkenin sorunlarını nasıl çözeriz” diye birbirleriyle fikir alışverişinde bulunması gerekmez mi?

Şimdi Cumhurbaşkanı sanki 19 yıldır bu ülkenin tek başına iktidarı değil gibi, reforlardan bahsediyor. Ekonomik reform, hukuk reformu... Bu durumda şu soru sorulmaz mı ilgiliye; "19 yıldır durum bu kadar kötüyse, bu günede kadar neredeydiniz? Neden yıllarca Ekonomi ve Adalet reformunu yapmadınız? diye...

Ama işte siyasette normal sayılan algılar... Şimdi son söylemlere baktığımızda, bilmeyen birisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı muhalefet lideri zannedip, "Gelecek ükleyi düzültecek" gözüyle bakıp destek olabilir... Zaten yapılan da son araştırmalara göre kaybeilen oyları nasıl telafi edebiliriz... Vatandaşın sıkıntısı nedir? Bu soruların  üzerine iyi algı oluşturup, kopmaları geri çevirmekten başka birşey değil...

Buruda şunu da hatırlatmak lazım... Erdoğan, muhalefetten beklenenleri söylerken, muhalefet ne yapayor... Demek ki, yapması gerekeni iyi yapamıyor. Ülke sorunlarını görüp halka inemiyor. İnseler, halka diyalog kurabilseler, bu kadar istekte bulunan Ak Parti Başkanı Sayın Erdoğan'ı şimdiye kadar indirirlerdi. 

Onun için esas değişimi muhalefetin yapması gerektiğini de unutmayalım.

Tüm siyasetçilere sesleniyorum; siyasetinizi yapın ama böyle bir zamanda ülkede, kutuplaştırmalara önayak olmayın... Var olan kutuplaşmaları yok edip, birlik beraberlik içerisinde bir Türkiye ortaya koyalım... Ne yaparsanız yapın, sizler bu millet aına varsınız, milleti germeyin...

Virüs'ün oluşturduğu gibi bir birimizden fiziken mesafeli olsak da Türkiye Cumhuriyeti için Kalben birlikte olalım...

Yaşadığımız bu Koronavirüs salgın günlerinde ‘Mesafe’ koyup birbirimize daha 'Yakın' olmalıyız.

Onun için diyorum, ülkeyi yönetmeye talip olanlar bir birlerine ‘Virüs’ gibi bakmamalı…

Siyasetçilerde, Koronavirüs'te gelip geçicidir... Hepimizin bir sonu var. Ama ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Bunun yaşaması için birlikte olalım... El ele verelim... Birlikte olursak, önümzüde ne koronavirüs kalır, ne bozuk ekonomi, ne işlemeyen hukuk... 

Biz Türkiye'yiz...