Türkiye’de neler yaşanıyor, neler yapılmak isteniyor?
Türkiye Cumhuriyeti Kurulduğu günden bu yana yok etmek için çalışan grupların olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bunu bilmeyen Türk Vatandaşı yoktur?
Pardon şu anda Türk Vatandaşı dediğimiz, O günlerde de Türk Vatandaşı olmuş, ve Sonradan Türk vatandaşı yapılmış o kadar Siyonist, Ajan, Vatan Haini vardır ki, bunlar bu ülkenin odak noktalarına sokulmuş virüslerdir.
Bu hücreler sürekli hareket halindedir…
Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için ellerinden gelenleri ardına koymazlar.
Öyle bir virüstür ki bunlar, boşluk buldukları noktaya atlamak için ellerinden gelenleri yaparlar.
Bugün Türkiye’de gelinen nokta o kadar şaşırtıcı ki…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti her zaman vatandaşlarına eşit davranmıştır.
Geçmişte yapılan hatalar yok mu?…
Var tabi ki, ama bu hatalar ırkla ilgili değil, yaşam tarzlarıyla ilgili hatalar.
Örneğim yüzde 98’i Müslüman dediğimiz bir ülkede, başörtüsü yasağı koymak nedir?
Okullardaki eşit olmayan davranışlar… v.s
Bunları ortadan kaldıran Tayyip Erdoğan Yönetimi zamanında da başka eylemler başladı. Erdoğan bir zamanlar Eyalet sisteminden bahseden bir siyasi yapısıyla da gündeme gelmişti. O yıllarda yine Ortadoğu gündeme gelmiş, Irak, Suriye Türkiye, İran bazlı fikirler ortaya atılıp tartışılmıştı.
Açılım süreci diye bir süreç başlatılmıştı. O günlerde yurt içinde Güneydoğu başta olmak üzere yurdun her noktasında silahlı saldırılarla Türkiye’de kendini gösteren terör örgütü PKK vardı…
Terör örgütünün kurucusu Abdullah Öcalan denilen, bir Ermeni torunuydu.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda kurulduğu günden bugüne kadar hiçbir etnik ayrım yapılmadığını biliyorum.
Etnik Ayırım yapmak için örgütlenenler tabi ki cezasını çekecekler…
Geçmişte ülke genelinde siyasi yapılar arasında oluşturulan terör olayları da bu fikir sahiplerinin yürüttükleri olaylar değildi.
Araya giren ajanların oluşturduğu dezenfeksiyon sonucu oluşturulan kavgalar olduğunu düşünüyorum.
O günün şartlarında Devrimci ve Ülkücü olan kardeşlerimiz aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı birliği için çalışıyordu.
Aralarında şimdi geriye dönüp baktığımızda önemli bir fark yok…
Ülkücü kardeşlerimiz; “Nerede Türk varsa biz oradayız” sloganı ile o günlerde Türk soyundan olan çok sayıda insanın Sovyetlerin Komünist Rejimi sayesinde esaret altında yaşıyordu. Yine Çin, Orta Asya bölgelerinde yaşananlar…
Devrimci arkadaşlarda Türkiye’nin varlığı birliği için çalışıyordu…
Bu arada Komünizmi savunanları devrimciler olarak nitelemiyorum… Onlar ülkenin yönetim varlığını yok etmek için çalışıyorlardı. Sağ-Sol kavgasını da başlatanlar onlardı..
Bugün geldiğimiz noktada, görüldüğü üzere; tem o sağ-sol süreçleri biterken etnik örgütler devreye giriyor.
1978’de PKK kuruluyor. Neymiş ‘Kürdistan İşçi Partisi…’
Bununla birlikte Güneydoğu’da olaylar başlıyor.
Terör örgütü başı, PKK ile ortaya çıkmıyor ki, öncesinde de sol örgütlerle bölgede çalışmalarını yapıp, Türkiye’yi sıkıntıya sokan girişimlerin önünde bulunuyor.
Türkiye’yi Böl-Parçala mantığı ile yola çıkıyor.
İşi fazla uzatmadan gündeme döneyim…
Şimdi Ülkücü Hareketi var eden Merhum Alparslan Türkeş’in koltuğuna oturan Devlet Bahçeli terör örgütü lideri ile ilgili Ülkücü hareketin hiç beklemediği açıklamalar yapıyor.
Şimdi Ülkücü Hareketi var eden Merhum Alparslan Türkeş’in koltuğuna oturan Devlet Bahçeli terör örgütü lideri ile ilgili Ülkücü hareketin hiç beklemediği açıklamalar yapıyor. Bahçeli'nin bu açıklamaları, ülkücü tabanda şaşkınlık ve tartışmalara yol açıyor. Geleneksel olarak, Ülkücü hareketin terörle mücadelede net ve tavizsiz bir tutumu bulunurken, Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan ile ilgili kullandığı ifadeler, özellikle “terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşsun” şeklindeki sözleriyle dikkat çekiyor. Bu sözler, PKK’nın siyasi arenadaki varlığına dair tartışmaları yeniden gündeme taşırken, ülkücü çevrelerde “bu tür bir muhataplık ve açıklama hareketin temel ilkeleriyle ne kadar örtüşüyor?” sorusunu da beraberinde getiriyor. Özellikle, Bahçeli'nin çözüm sürecine ve Kürt meselesinin çözümünde Öcalan'ın rolüne dair geçmişte yapılan resmi görüşmeleri hatırlatması, ülkücü hareketin alışılmış duruşundan farklı bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor.
Devlet Bahçeli, "İmralıya gitmezseniz, Ben alırım yanıma üç arkadaşımı giderim..." demişti...
Öyle oldu, Bahçeli'nin dediği gibi üç parti gidiyor İmralı'ya... AKP, MHP ve DEM...
İmralı'da misafirler için Çay d a DEM'lenmiştir...:(((
Terör örgütü PKK lideri APO’nun emriyle 40-50 bin şehit vermişiz. Bugün yaşananlardan sonra şehit yakınlarına nasıl bir cevap vereceksiniz merak ediyorum…
Şehitlerimiz Ruhu Şat, Mekanı Cennet olsun…
Şimdi bizim vekiller, İmralı’ya gidiyor, terör örgütü başkanı ile görüşmeye…
Türk Milleti’nin vekilleri olarak nasıl olurda terör örgütü liderinin ayağına gidersiniz.
Getirin terör örgütü liderini bir ‘Adalet Sarayı’na orda görüşün…
O sizin ayağınıza gelsin…