148 gündür cezaevinde bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, dün akşamüstü tahliye edildi. Özdağ, tahliyesinin ardından ilk kez canlı yayında konuşuyor.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı 18. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmesi gereken duruşması, salon kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle Silivri Cezaevi iki numaralı duruşma salonunda görüldü. Alınan savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme, sanık Ümit Özdağ'ın üzerine atılı suçtan 2 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmasına, sanığın tutuklu bulunduğu süreyi göz önünde bulundurarak tahliyesine hükmetti. Özdağ, 17 Ağustos Salı günü cezaevinden tahliye edildi.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, partisinin Başkanlık Divanı üyeleriyle bir araya gelerek uzun bir aradan sonra ilk toplantısını gerçekleştirdi.
Özdağ, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Zafer Partisi Başkanlık Divanı üyeleriyle birlikte, yeniden ve kaldığımız yerden çalışmalarımıza başladık. Uzun bir aradan sonraki bu ilk divan toplantımız tüm kurullarımıza, teşkilatlarımıza ve Büyük Türk Milleti’ne hayırlı olsun!” ifadelerine yer verdi.
İlk divan toplantısı, partinin kurulları ve teşkilatları için de motivasyon kaynağı oldu.
Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ, basına yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Sevgili arkadaşlarımız burada gördüğünüz gibi büyük bir neşe içerisinde ve davulla zurnayla karşıladılar. Ancak ortada ne yazık ki davul ve zurnayla neşe içerisinde olabileceğimiz bir Türkiye manzarası yok. Birçok suçsuz insan haksız yere tutuklu olarak şu anda Silivri'de ve değişikçe sahiplerinde kalıyorlar. Hepsine buradan ayrı ayrı selamlarımı yolluyorum. Ekrem Bey'e selamlarımı yolluyorum. Buğra Bey'e selamlarımı yolluyorum. Hiç içeride olmaması gerektiğini düşündüğüm Ayşe Barım Hanımefendi'ye selamlarımı yolluyorum.
Özetle bütün haksız şekilde tutuklu olan ve düşman ceza hukuku çerçevesinde tutuklu olan bütün insanlara selamlarımı yolluyorum. Zafer Partisi’nin mensupları, bütün arkadaşlarım haklı olarak benim 5 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmamdan büyük bir sevinç duydular ama bu sevinç adaletsizlik devam ettiği için, düşman ceza hukuku uygulamaları devam ettiği için buruk bir sevinç. İnşallah hukuk devleti tesis edildiğinde bütün yurttaşlar aynı hukuk çerçevesinde bağımsız yargı oluştuğu zaman, şu anda yok çünkü böyle bir yer, bağımsız yargı oluştuğu zaman hep birlikte o zaman sevineceğiz. Ama daha önce kişisel sevinç alanında kalıyor ki bu da sorumluluk mevkiinde olan siyasetin yapmaması gereken bir şey. İnşallah o günleri birlikte görürüz. İnşallah Türkiye'de siyasetçiler basından korkarlar ama basın siyasetçilerden korkmaz.
İçeride doğrusu çok vaktiniz oluyor. 10 gazete okuyordum ve üç tane de televizyon kanalının yayın yapılması için Adalet Bakanlığı'na başvurdum. Onlar da kabul ettiler ve bağlattılar. Böylece onları da izleme şansım oldu. Tabii bir de sürekli gelen avukatlar vardı ve ziyaretçiler vardı. Ben de günde aşağı yukarı 10-12 ziyaretçi alıyordum. Bazen 18'e kadar yükseliyordu sayı. Onun için dışarıda ne olup bitiyor büyük ölçüde izleme imkanımız oluyordu. O çerçevede tespitlerimin dışarıya çıkınca değişeceğini, farklılaşacağını düşünmüyorum. Zor bir süreçten geçiyoruz.
Yüksek tansiyon hastası olanlar bilirler, yüksek tansiyon vücudun bütün organlarını etkiler. Siyasette de yüksek tansiyon sadece muhalefeti etkilemez. Aslında iktidarı daha fazla etkiler. Yüksek tansiyonlu bir toplum olmaktan hızla çıkmamız gerekiyor ve bu yüksek tansiyonu düşürmek de olağanüstü kolay.
Nasıl biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayın. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kararlarını uygulayın. Yeni bir anayasa yapmaktan bahsederken, yeni bir anayasa çalışmalarına başlamadan önce mevcut anayasanın gereklerini yerine getirin ki yeni bir anayasanın talebinin haklılığı olsun, meşruluğu olsun ve sonra da o anayasada nelerin konuşulacağı konuşulabilsin.
Sadece bu adımın atılması bile düşman ceza hukuku uygulamasından vazgeçildiği anlamına gelir. Biz bugün bir muhalefet mensubu olarak, muhalefet siyasetçisi olarak anayasanın beni korumadığını biliyorum. Sizi de korumuyor. Yasalar da sizi korumuyor. Bizi korumuyor ama aynı anayasa ve yasalar vatandaşların bir bölümünü iktidara yakın olan bölümünü de koruyor. Bu adil değil. Doğru değil. Bir millete bir hukuk olur. Arzumuz bu."