İnsan olmanın eğitimi yok, keşke olsa 
ne çok isterdim. 

Her isteyen anne- baba olamasa,  keşke. 

Her isteyen,  eline silahı alıp katletmese birilerini. 

Her isteyen,  dilini terbiye etmeden konuşma hakkını sahip olmasa. 

"Ne güzel olurdu dünya değil mi?" 

" Biz istiyoruz " diye olmuyor, " biz söylüyoruz" diye de olmasa.

"Keşkeleri" sıkça kullanmak zorunda kalmasak. 

Soru  işaretleri bir köşede beklemeden yerleşse aklımızın  bir köşesine. 

Acaba, diyebilmenin öngörülüğünü çizsek bir tarafına hayatın. 

Şeker kamışlarından bir ev yapsak vicdanımıza da, 
çürümeye yüz tutmamış olsa kalplerimiz. 

Söylediğimiz  sözlerin arkasında durma gibi özelliğimiz de olsa, keşke. 

Çok konuşanın değil, doğru olanın hakkını versek. 

Kırıp dökmeden önce,  kırılan şeyin bir daha eski işlevini  görmeyeceğini gözardı etmesek. 

Sonrada,  ben böyleyim, hep böyleydim de; dolduruşa geldik işte. 

Ben aslında böyle demedim de, 
Ellerim yanlışlıkla  değdi klevyeye. 

(Hadi canim sende)  

Her kelimede yanlış bir ima
Elle tutulur bir söz bulamıyorsun,  yüzde. 

Bulsan da, başımı çevirdiğinde bir yalan öyle çoğalıyor ki , "kırk ağızda, kırk yama ile karınca duasına çıkıyor, bazılarımız" 

Kırlarda açan papatyaların, falını  tutuyoruz barlarda. 

Sevmedi diyoruz hiç yaprak düşmemişse payımıza. 

Biz o son yaprağı da  kendi ellerimizle kopardık diyemiyoruz. 

Hiç tanımadığımız, yüzünü dahi görmediğimiz insanlar hakkında fikir sahibi oluyoruz. 

"Kime göre, neye göre, kim kimden daha iyi?" 

Çok iyi biliyoruz.

Asıp kesiyoruz ölçüsüz fikirlerin fakir ceplerini, çünkü tartı hazır. 

Yüzlerce kötülüğün içinden göz kırparken bize cümleler; 

tesadüfen yapılan iyiliklerin arkasından sırıtıyoruz. 

Utanmıyoruz da hiç. 

En büyük hayal kırıklıklarının üstünden koşar adım geçerken, 

Masum çocukluğumuzun arkasına sığınıyoruz. 

Karıncaları eziyoruz,  "masumum " diye bağırıyoruz arkasından. 

Bal gibi katilsin işte! 

Sadece hüküm giymiyorsun" karıncanın boyu küçük "diye. 

Öyle çok konuşuyoruz ki, ağzımızdan çıkan cümleler anlamını yitiriyor. 

Ünlemler birbirine çarpıyor. 

Noktayı bile koyamıyoruz cümlenin sonuna. 

Bitmiyor çünkü, nefret bitmiyor.

Kavga bitmiyor... Ucu - ucuna yaşıyoruz. 

Bir adım atacak olsak  "bel altı" uçurum.

Sevgi bitiyor, insanlık bitiyor.  Porselen tadında bir hayatın ellerinden tutup, kaybediyoruz elimizde olanı da.

Sevgisiz, saygısız,  herşeyden bir haber 
Yaşıyoruz. 

Ne acı değil mi ?