Siyaset Türkiye’yi 2’ye böldü Siyasi Parti Liderlerinin ağızları öyle bozuldu ki, vatandaşlar bundan illallah demeye başladı.

Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan liderler, Örnek İnsanlar olmalı.

Her alanda barış ve istikrarı ortaya koyan insanlar olmalı.

Lider dediğin kimdir, nasıl olmalıdır?

Lider, toplumun önünde her yönüyle örnek olması gerekirken, Türkiye’de ağızları bozuk, ağzından çıkanı kulağı duymayan örneklerle dolu. Lider’n kelime anlamına bir bakalım:

Lider veya eş anlamıyla Önder, bulunduğu çevreye yarar sağlayan, süregelen gelenekte köklü değişiklikler yapan ve çevreyi yönetmek için sorumluluğu; sezgi, zeka ve bilgiye dayalı karar ve uygulamalarla taşıyan kişiye denir. Lider; elindeki gücü kullanabilme kapasitesine bağlı olarak, çevresini etkileyen kişidir. Elindeki güç, bilgi, deneyim ve tecrübe ile çevresini etkiler; taşın altına elini koyar ve gerekirse zor kararların ve sonuçların arkasında durmayı bilir. Lider, olaylar karşısında daima sorumluluğu üstlenebilen gerçek kişilerdir diyebiliriz.

Hitabet gücü yerinde olan, vizyon sahibi liderler, insanları dinler ve anlamak için çaba sarf ederler. Kimi zaman yönetimde liderlik, tüm sorumluluğu alacak nitelikte olandır.

Bugün liderlerimize bir bakalım…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimliği taşıyan herkes bu ülkenin vatandaşıdır ve bir biriyle eşit haklara sahiptir.

Topluma örnek olması gereken Liderler, kendilerini öne çıkarma çabasında Milleti bölmek, parçalamak için bir dil kullanamazlar.

Türkiye bugün yönetim tarzı ile 2’ye bölünmüş durumda. Partili Başkanlık sisteminin getirdiği seçim sistemi Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı olarak ülkeyi 2’ye ayırmıştır.

Tamam Cumhur, Cumhuriyet kelimesinden gelmiş, Millet te adı üstünde Millet ittifakı…

Şimdi siyasetçilerin kullandığı dile bakın…

Çıkıyor bir siyasi partinin başkanı, Millete Zillet diye hakaret ediyor.

Bu Devlet(!) yönetmeye talip kişi, kendini bilse, adını değiştirir. Böyle bir Devlet (!) yöneticisi olabilir mi?

Devlet hiç yakışmıyor…

Seçim süreci başladığında siyasi liderlerin ağızları iyice bozuluyor. Yine bir seçim dönemindeyiz. Seçimler normal zamanında yapılsa 2023 Haziran Genel Seçim, 2024 Yerel seçimler var. Bu da gösteriyor ki önümüzdeki süreç çok önemli.

Yine bir seçim öncesi Cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, halka hitap ederken şu ifadeleri kullanmıştı;

"Bizim rotamız bellidir. Gabar'da, Cudi'de inlerine girdik, Kandil'de inlerine girdik. Biz kovaladık onlar kaçtı ve yok ettik. FETO'yu kovaladık, onlar kaçtı biz kovaladık. Yakaladıklarımızı aldık cezaevlerine yerleştirdik. Bu CHP şu anda kimle işbirliği yapıyor. CHP'ye oyunu verecek kardeşlerim oyunun nereye gittiğinin hesabını yapıyor mu? Nereye gidiyor bu oylar, terör örgütüne.

Pensilvanya ve bölücü örgütün siyasi uzantılarıyla çevirdikleri tezgahlar, girdikleri iş birlikleri artık aleniyet kazandı. Seçim sloganlarını Pensilvanya belirliyor, aday listelerine Kandil'den müdahale ediliyor. Kimin kime oy vereceğine, nerede aday olacağına eş başkanlar bölücü örgütten karar veriyor. Zillet ittifakında eş başkanlar ne derse o oluyor. Eş başkanlar zillet ittifakına da eş başkanlık yapıyor. CHP tarihinin hiçbir döneminde bu kadar kötü yönetilmedi."

Bu sözler güzel. Peki bu sözleri söyleyen kim. Yukarıda belirttik.

Devlet sözlerle yönetilmez. İcraat gerekir. Eğer bir siyasi parti veya partiler, Devletin 1 numarasının söylediği gibi işler yapıyorsa ve bunlar devletin en yetkili ağzından dile getiriliyorsa, devleti yönetenler görevini yapmıyor.

Bugünkü Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi’nde tüm yetkiler Cumhurbaşkanı’ndadır. Cumhurbaşkanı bunları biliyorsa icraat yapmalı sözle geçiştirmemeli.

Millete ‘Zillet’ demek Cumhurbaşkanına yakışmaz.

Cumhurbaşkanı dediği gibi siyasi partilerin terör örgütleriyle ilişkileri var ise onların gereğinin yapılması için ilgili birimlere talimatını verip gereğini yapar.

Siyasi düşüncesi ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı her vatandaşın Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı da bulunan bilincinde hareket etmeli ve vatandaşlarına eşit davranıp, her vatandaşa o aidiyet duygusunu yaşatmalıdır.

Bugün AKP 20 yıldır tek başına iktidarda. İçinde bulunduğumuz durum ortada. Ekonomi çökmüş durumda. Sosyal alanlarda ciddi sıkıntılar var. Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verilmesi ciddi bir sıkıntı. Yine, dışarıdan ülkeye para getirsinler diye parayla vatandaşlık satılması…Yani bir yabancı belirli bir para verdiğinde vatandaş oluyor. Ev alıyor vatandaş oluyor.

Artık özellikle Araplar dünyası Türkiye’ye geliyor.

Çünkü onların paraları bizim paramız karşısında uçuyor. Örneğin bugün Serbest piyasa son verilerine göre; Kuveyt Dinarı alış 54,7038 Türk Lirası, satış ise 54,7038 Türk Lirası.

Yani 1 Türk Lirası yaklaşık 55 Kuveyt Dinarı.

Biz 1000 Türk Lirası ile artık bir elbise bile alamıyoruz. Adamların 1000 Dinarı Ülkemizde 55.000 LTL yapıyor.

Bugün 100 bin Kuveyt dinarı olan bir Kuveytli, Türkiye’de 5 milyon 500 bin lira değerinde konut mu, arazi mi istediğini alabiliyor.

Şimdi baktığımızda, bizde de en dar gelirli vatandaşımız, kredi de olsa 100 bin TL bulabilir. Ama 5 milyon 500 bin lira bulması mümkün mü… Hayatı boyunca bunu elde edemez.

Yine Dolar, Euro’da aynı durumda. Türk Lirası ciddi değer kaybında. Erdoğan iktidara geldikten sonra sıfırları atmıştı. Şimdi de bir şeyler atsın, 1 dolar 1 TL olsun(!).

Ne dersiniz?

Tabi iktidar böyle olumsuz girerken, Muhalif liderler ne yapıyor. 6 Masa olarak bir araya geldiler. Bu demokrasi açısından güzel bir şey.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bulunduğu nokta olarak Dünya’nın en önemli stratejik bir alanındadır.

Onun için Devletimizin kıymetini bilmeli, bu devleti bizlere bırakan atalarımıza dua edip, Ülkemize her zaman olduğu gibi sahip çıkmalıyız.

Şu Muhalefet Liderlerinin de kendi durumlarını gözden içirip yi bir irdeleme yapmalı gerekir.

Yapılan anketlerde hala AKP birinci parti durumundaysa, kendilerinde bir eksiklik olduğunu görmemişler.

Bugün yapılacak bir seçimde, daha önce de yazmıştım, kilit parti HDP’dir…

Dün açılım politikası ile HDP’ye büyük imkanlar sağlayan iktidar, bu gün Meclisteki milletvekillerini PKK üyesi olmakla, dağdan yönetilmekle suçluyor.

Yine diğer muhalefet partilerini özellikle de CHP’ye HDP ile iş birliği yapmakla suçlarken, ‘Teröristlerle yönetiliyor’ gibi ifadeler kullanıyorlar.

Yine tekrar edeyim, Devleti yönetenler bu gibi iddiaları dillendirme yerine icraatını göstermeli. Böyle bir durum varsa gereği yapılmalı. Zaten devletin üst düzeyinde görevli kişilerin ve siyasi liderlerin yaptığı bu konuşmalar, ‘İhbar’ olarak kabul edilip gereği yapılmalıdır.

Nerede devlet!

Şimdi buradan baktığımızda, yapılan maaş iyileştirilmeleri, Ekim – Kasım gibi bir erken seçim olursa kimse şaşırmasın dedirtiyor.

Çünkü; İleride ortaya çıkacak daha sıkıntılı bir durumda iktidarın daha sıkıntılı bir döneme gireceği kaçınılmaz.

Cumhur İttifakı’nın burada yapacağı tek şey, HDP’yi yanına çekmek.

Türkiye tekrar Açılım Süreci’ne dönüş yapıp seçim sürecine girerse kimse şaşırmasın…

Ne olacaksa, Türkiye Cumhuriyetimiz ve Türk Milleti için hayırlı olsun…