CHP Olağan Kurultayını 3-4 Şubat 2018 günü yaptı. Kurultayda Kılıçdaroğlu ile Muammer İnce yarıştı. İnce’nin adaylığına imza veren 49 delegenin aynı zamanda Kılıçdaroğlu’na da imza vermiş olması tartışma ve gerginlik yarattı. Bu delegelerin isimleri ve haklarında neler yapılacağı henüz belli değil. Ancak Kılıçdaroğlu gereğinin mutlaka yapılacağını da söyledi. Diğer iki aday ise yeterli imza sayısına ulaşamadıklarından yarışmaya katılamadılar.
Kurultay’a S. Sayek Böke ve İ. Cihaner tarafından bir “Manifesto” verilerek uyulması istenen konulara dikkat çekildi. M. İnce ise seçimden sonra mücadelesinin bitmeyeceğini ve “kurultayı RTE’nin kazandığını” söyledi. Ayrıca tüzük değişikliği istedi. Kurultay sonucunda ayrıca bir “Sonuç Bildirgesi” yayınlandı. Olayın kısa özeti budur.
Evet; bunlar oldu, bitti. MYK ve PM de seçilip görevlerine başladı. Peki, bu kurultay yeterli ve geleceğe güven verici miydi? Bunların incelenmesi gerekiyor. Ben de kendi görüşlerimi, bu konu hakkındaki yorumlarımı ve önerilerimi sunmaya çalışacağım. Bu yazımda önce “nedenleri” işleyecek, gelecek yazımda da “çözüm önerilerimi” yazacağım.
CHP bu güne kadar ülkemizin çok önemli kırılma noktalarında çözüm üretmiş bir partidir. Laik Cumhuriyeti kurmuş, Eğitim Birliğini sağlamış, İnönü’nün büyük çabaları sayesinde de Çok Partili Döneme geçişi başarmıştır. Ayrıca muhalefette iken hazırladığı “İlk Hedefler Beyannamesi” de unutulmamalıdır. Siyasette yeni bir açılım olarak “Ortanın Solu”nu benimsemiştir. “Toprak İşleyenin Su Kullananın” diyerek rekor oy almıştır. Bu gün kadar bu sorunları başarıyla aşan CHP’den bu gün de halka liderlik ve başarılı ataklar beklenmesi doğaldır. Sıkıntı da buradadır; bir türlü istenen organizasyonlar yapılamamıştır. Adeta AKP’nin belirlediği gündemi izleyip yeni atak yapamayan, gündemi ele alamayan bir görüntü vermektedir. Biten bir Kurultay’da oldukça fazla yanlışlar görülmüştür. Bunları da anımsayarak nedenlerini irdeleyip ders çıkarmak ve yinelememek zorunludur. Peki, bu neden böyledir?
-- Bunun nedeni bence örgütlenme modelidir. Halen “delege” kavramını aşıp “üye bazında seçimlere” geçilememiştir. Öncelikle bu örgütlenme modeli aşılarak atama ile değil, tüm üyelerin katıldığı ön seçimle karar alınmalıdır. -- Delege sisteminden derhal vazgeçilmelidir. Üye yazımları herkese açık ve denetlenebilir olmalıdır. Üye yazımındaki amaç, partinin genel görüşünü kabul eden kişilerin CHP adına hizmet edebilmeleri ve partinin oy oranını artırmak olmalıdır. Bu nedenle çok seçici davranmalı, sadece delege seçimlerine malzeme yapılacak “aklı başka yerdeki” kişileri aday yapmamalıdır. Her yeni üyenin başvurusundan sonra belli bir süre, (örneğin 6 ay gibi) bir adaylıkta bekleme ve deneme süresi olmalıdır. Üye bu bekleme sürecinden sonra partiye kabul edildiğinde yine parti örgütlerine üye olabilmek için (en az 6-12 ay kadar daha) izlenmelidir. Bu süreyi de dolduran üye Belde-İlçe yönetimlerinde yer alabilmelidir. Ancak İl Başkanı olabilmesi için 1-2 yıllık daha kıdem istenmelidir. Bunlardan amaç; partinin en alt basamağından başlayıp zaman içinde her basamağı aşarak yukarı doğru yükselme sağlanmalıdır. Partiye yıllarını vermiş kişilerin önüne daha dün üye olan biri çıkarılmamalıdır. -- Üyeler belli görevleri yerine getirmeden seçimlere girememeli, parti ve üye sorumluluğunu iyice benimsemelidirler. Aylık ödentilerini düzenli ödemek ve yapılacak eğitim çalışmalarına katılmak gibi. Genel Kurul delegeleri için daha sıkı ve olumlu yaptırımlar konabilir. -- Tüzük değişikliği artık bir zorunluluktur. Genel Başkan adaylığındaki %10 sınırı hemen kaldırılmalı ya da çok aşağılara, örneğin %1-2’ye çekilmelidir. Yapılacak tüzük değişikliğinde her türlü yönetimde başkan olabilmenin bir kıstası ve süresi olmalıdır. Örneğin, İl-İlçe Başkanlığı, MV ve B. Başkanlarında bu süre 2-3 dönem ile sınırlandırılabilir. Genel Başkanlar içinse 3 seçimde oyları düşürmüş olmak veya 3 dönem koşulu olabilir. Önümüzdeki 9-10 Mart 2018’de bir Tüzük Kurultayı yapılacağı örgüt tarafından duyurulmuştur. Umarız bu ve benzeri dilekler gerçekleşir. -- Dışarıdan özel yeteneklerine göre aday gösterilebilecek kişilerin de bir sınırı olmalıdır. Bunlar MV- B. Başkanı - İl Başkanı olarak değil, konuları ile ilgili “Bakan ya da Danışman” olabilmelidir. -- Kurultay siyasi şov değil, eskisi gibi öneri ve çözüm üretme yollarının sunulup tartışılacağı bir “dershane” olmalıdır. Olabildiğince çok konuşmacıya hak tanınmalı, “Çarşaf Liste” sürdürülmelidir. -- Adaylar için imza veren delegelerin birden fazla adaya imza vermeleri durumunda öncelikle Divan tarafından sözlü olarak çözülmelidir. O üyelerin o toplantıda oy kullanmaları engellendiği gibi disiplin cezası, hatta bir daha delege olamama cezası verilmelidir. -- Başkan adaylarının bir araya gelerek seçim öncesi bir tür açık oturum yaparak görüşlerini halka ve partililere sunmasının yararlı olacağı kanısındayım. -- Seçim bittiğinde mutlaka önümüzdeki hedefleri ve çözüm yollarını en açık şekliyle özetleyen herkesin anlayacağı bir Sonuç Bildirgesi yayınlanmalıdır. -- Halk ile bütünleşmede ciddi zorluklar yaşandığı görülmektedir. İlkelerinden asla taviz vermeden halka partinin kimliği ve hedefleri açık ve anlaşılır bir şekilde sürekli anlatılmalıdır. Bu konuda görevli elemanların konu hakkında “her sorulanı yanıtlayacak kadar” bilgili, vatandaşın gelenek ve göreneklerine ters düşmeyecek kadar sade olması bence en önemli unsurdur. -- Parti asıl siyasi çizgisinden sapmamalıdır. Çizgimiz; Atatürk’ün gösterdiği çağdaş yoldur. Sol’dan uzaklaşarak, sağa yanaşarak, Laikliği savunmaktan utanarak oyların artması beklenmemelidir. Hiçbir şekilde dini inançlar, yaşam tarzları ve etnik kökenler üzerinden siyaset yapmadan, insan’ı her şeyin temeline koyu onun hak ve görevlerini savunmalıdır. -- Partililer düzenli ve sürekli olarak halkın içinde olmalıdır.
Yıllardan beri demokrasinin en güzel yanlarından biri olan seçimlere katılırız. Diğer partilerde (daha soldakilerin bazıları hariç) zaten demokrasi falan olmadığından, bırakın Genel Başkanlığa aday olabilmeyi, en küçük bir İlçe başkanlığı için bile işaret edilen adayın karşısına çıkan yok edilir! Bu durumdaki bazı siyasilerin CHP’yi eleştirmeleri sadece komik olmaktadır.
CHP bu ülkenin Kurucu Partisidir. Sonradan olma, isimleri tabelalarda kalanları devamı olma niyetindeki yanar-döner siyasette yeri olamaz. Seçilen ekip, tek kurtuluş umudu olan CHP’yi, derleyip toparlayıp, hiçbir kırgınlığa yer vermeden ve hiçbir üyeyi dışlamadan el ele iktidara taşımak zorundadır. Ülke son yol ayrımına girerken ayrışmak sadece iktidara yarar; bu oyuna gelinmemelidir.