Günün moda deyimiyle bir “mega baskın seçim” ile karşı karşıyayız. Ancak bu normal bir seçim değildir. Ülkenin, kendimizin ve çocuklarımızın geleceğinin yeniden belirlenmesidir.

Ya “Tek Adam” rejimine razı olarak demokrasiden, parlamenter sistemden, kuvvetler ayrılığından, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığından, özetle tüm özgürlüklerden vazgeçmeyi kabul edeceğiz;

Ya da tekrar demokrasiye, parlamenter sisteme, kuvvetler ayrılığına, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına; özetle tüm özgürlüklerimize, ek olarak bizi yönetenlerin yanlışlarının hesabını verebileceği, can ve mal güvencemizin olduğu, tüm vatandaşlık haklarımızı korkmadan kullanabileceğimiz bir düzene ulaşabilmek için “Hayır” diyeceğiz!...

Yani bu seçim aynı anda yapılacak iki ayrı seçimden ilki olup her şeyin önündedir. Bu Tek Adam’lık antidemokratik sistemi reddedilmedikçe zaten ikinci seçim olan MV seçimlerinin –neredeyse- hiçbir anlamı ve önemi kalmayacaktır. Şöyle ki; TBMM sadece ismen kalacak, ülkenin geleceğini belirleyecek hükümetler ve başbakan ise bu yapıda olmayacaktır. Onlar; tek adamın kendi istediği TBMM dışındaki kişilerden atanacaktır! Hani “millet iradesi” dediklerinden oluşan TBMM’nin hiçbir iradesi kalmayacaktır! Zaten artık bir Başbakan da olmayacaktır. MV ise bankamatik memuru gibi olacaklardır. Çünkü sistem onanırsa alınacak oy oranı ile sayısal üstünlük de sağlanacağından, muhalefetin 2/3 çoğunluğu beklenemeyeceğinden seçilecek vekiller sadece göstermelik çalışmalar yapabilecektir.

Vatandaşlarımızın beklenen, öncelikle “Partiler üstü” bir dayanışma ile “Tek Adamlık” sistemine onay vermemesidir. Aksi halde bundan sonra yapılacak hiçbir seçimin önemi ve anlamı kalmayacak; her sabah uyandığımızda, o tek kişinin rüyasında görüp uygulanmasını istediği işlerin kararname olarak karşımıza çıkacağı ve hiç kimsenin buna engel olamayacağı günlere uyanacağız.

Ancak buna neden olmak da, engel olmak da sizlerin elindedir. “Çaresiz” değil; “Çare Sizsiniz!...” Peki neler yapılabilir?

Öncelikle CB seçiminde her siyasi parti kendi adayını çıkararak ilk turda bu yarışa tüm yandaşlarıyla katılmalı; böylece katılım oranı en üst düzeye çıkarılmalıdır. Şu gerçeği hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız: tek adam
sistemini savunan ve işbirliği yapan 3 parti nasıl bir araya gelebilmiştir? Daha dün birbirlerine söyledikleri kan davası olabilecek sözleri niçin bir anda yalayıp yutuvermişlerdir? Bunların irisi 16 yıldır tek başına ülkeyi yönetmemiş midir? Şimdi ne olmuş da barajın altında kaldığı kesin bir partiye; hatta oyları bindelerde olan bir diğer partiye gereksinme duymaktadır? Çünkü ateş bacayı sarmıştır; yaptıklarını ne yapsalar örtemez hale gelmişlerdir. Ülke yönetilememekte, her geçen gün biraz daha batmaktadır. Son çare yılana sarılarak yüzmeye çalışmaktır. Ve temsil edemedikleri “Cumhur”un adına sığınıp dün sövdükleri koalisyonlara başvurmaktadırlar.

İşte bu nedenle de çaresiz kalarak, TBMM’ni yine yok sayarak tek adam tarafından seçim kararı almışlar, muhalefetin güçlenmesine engel olmak için çabalamaktadırlar. Ve yine emin olunuz ki, daha önce denedikleri her türlü seçim hilesinin bir fazlasını yine yapacaklardır!... Dün “ölüleri bile mezardan çıkararak oy kullandıranlardan” ancak bu beklenir.

İşte bunları asla unutmadan yapılacak şey; bu faşizan rejime karşı çıkacak demokrasi sevdalılarının, her kişinin, her grubun, her parti taraftarının büyük-küçük demeden başta kendileri ve getirebilecekleri her yurtseveri sandık başına götürebilmek ve mutlaka oy kullandırmaktır!... Çünkü “Hayır” cephesinde kullanılmayan ya da geçersiz-boş atılan her oy bu tek adam sisteminin artı hanesine yazılacaktır. Bunu asla unutmayalım; seçime katılmamam lüksümüz, mazeretimiz olamaz; olmamalıdır!...

Basitçe örnekleyelim; bu cephenin oyu %80 katılımda %50 olsun. Yani geçerli oy sayısı 1000 olura oyları 500 olacak, demokrasi cephesinin oyu da 500 olacaktır. Seçime katılmayan %20’nin net olarak üzülerek söyleyeyim ki %15’i demokrasi yanlısıdır!... Şimdi bunların %10’u seçime katılsa seçmen sayısı yaklaşık 100 artacak; 1100 kişide bunların oyları 500’de kalırken demokrasi cephesinin oyu ise 600 olacaktır! Arardaki farkı kavrayabiliyor muyuz? Katılım arttıkça galibiyet kesindir. Bu da tek adamlık sisteminin sonu olacaktır. Lütfen bunu herkese açıklayalım ve seçime katılmasını sağlayalım!... Bir tek oyun bile iktidarı değiştirebilecek olduğu bir seçimde böyle bir lüksümüz asla olamaz.

İlk turda zaten normal koşullarda onların %50+1 oy almaları beklenemez. Onlar da bunun farkında olduklarından sürekli muhalefeti birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Ama başta CHP lideri Kılıçtaroğlu olmak üzere muhalefet bu tuzağa düşmemekte, her geçen süre biraz daha işbirliğini geliştirmekte, ortak akla hizmet etmektedirler. Önce “her seçmenin oy vereceği bir partisi olmalı; demokrasi budur” tanımına uygun olarak seçim dışı bırakmaya uğraştıkları İYİP’ye grup kurabilmesi için demokrasi tarihinde altın bir sayfa daha yazarak 15 MV gönderilmiştir. Sıra yıllarca söz verip bir türlü düşürmedikleri antidemokratik seçim barajını yok saymaya gelmiştir. CHP öncülüğünde partilere bu mesaj gönderilmiştir. Bu zamana kadar barajı aşamayacakları için seçimlerde oy kullanmaya gitmeyen kişiler artık kendi partilerine oy verebilecek, bu durumda MV de çıkarabileceklerdir. Yani tek adam zordadır; şimdi korku onlar için her köşe başını beklemektedir!...

Hedef bellidir; ya tek adam sistemini kabul edecek ve faşizme doğru geri dönüşü çok uzun, zor ve acı dolu bir yola düşeceğiz, ya da yeniden bir kurtuluş mücadelesi ile demokrasiye döneceğiz; başka yol yoktur!

İkinci turda “neden, niçin, ama, lakin… “demeden kim öne çıkarsa demokrasi cephesinin onu desteklemesi; bu gidişe dur demesi tek çıkış yolumuzdur. Bu birlikte davranabilme yeteneği, bu ülkede insanların yurtseverlikte de yoldaş, her birinin eşit anayasal vatandaş ve özgür bireyler olduğunu, birlikte yaşama azmi ve kararlılığını gösterdiğinin bir kez daha kanıtlanmasını ve yaşama geçirilmesini sağlamak açısından da bir milat olacaktır!

Unutmayın; “ÇARESİZ” değil, “ÇARE SİZSİNİZ!”