İnsanlar doğarlar ve ölürler...

İnsanlar değil, tüm canlılar; hatta cansız varlıklar da doğarlar ve ölürler...

Doğmak ve ölmek, doğanın kanunu; evrenin ta kendisidir.

Sümerleri, Mısırları inceledim. O dönemlerde yaşamları irdeledim. Kurulan medeniyetleri, yaşam tarzlarını dert edindim. Günümüzle karşılatırdım. Sümerler, MÖ 4.000-2.350; Mısırlar, MÖ 3.100-MÖ 2.150 arihlerinde yaşamışlar.

Ne kadar uzun bir tarih değil mi?

Kimler gelip kimler geçmiştir…

İnsan geçmişi bilmediği zaman kendisini ölümsüz sanıyor; hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. “Ölü Ozanlar Derneği” filminde öğretmen, öğrencilerine; okuldan mezun öğrencilerin toplu çekilmiş fotoğrafını gösteriyor; “iyi bakın bu fortoğrafa, bir zamanlar, onlarda sizler gibi, kensdisini vaz geçilmez sanıyordu.” diyor.

Derdim, sizlere insanlık tarihini anlatarak mistik bir yaşamı övmek falan değildir. Mesele, hayatı güzel yaşamak ve geride iyi şeyler bırakabilmetir.

Tarihe adını yazdırabilmek, en büyük zenginliktir.

Ozan İsa Oğuz…

Zor koşullarda okumuş, öğretmen olmuş; sevdalandığı sazı için en sevdiği öğretmenlik mesleğini bırakarak Arif SAĞ’dan kurs almış. Yüzlerce öğrenci yetiştirmiş; şiirler yazmış, besteler yapmış, hayatını sanata ve eğitime adamış bir insandır.

Yunus Emre, Mevlana, Karacaoğlan, Dadaloğlu ve Pir Sultan yolunda yürümüş. İnsanları hep iyiye güzele çağırmış, yol göstermiştir.

Ülkeyi, ülkeleri kurtaracak olan sanat ve sanatçıdır.

Fillandiya’nın kuruluşunda, kurtuluşunda, gelişmesinde, büyümesinde en büyük güç sanat ve sanatçı olmuştur. “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabı bunu bize çok iyi anlatır.

Sanatın ne kadar güçlü olduğunu sanatçı öldüğü zaman anlarız.

Hep bir yerler boş kalır. O boşluklar dolmaz. Doldurulamaz.

Atatürk ne güzel söylemiş; “ Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz. Bakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatçı olamazsınız.” diye.

Nerede bir sanatçı varsa orada dostluk, kardeşlik, paylaşım, özveri vardır. Onlar dünyanın en güzel insnalarıdır. “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler.” Yaşar Kemal’in deyimiyle.

İsa Oğuz’a saygıyla...