Sosyal medyada paylaşılan bir resim bizim ''Başörtüsü özgürlük alanıdır'' diye savunmamızı çürütecek bir resim gibi sürekli paylaşılıyor.
Bu resimde, kırk yıl önce, Mısır da,Pakistan da,Afganistan da kadınların ve kız öğrencilerin hemen hemen hepsinin başı açıkken, bu gün hepsinin kara çarşafla veya diğer örtülerle kopartılmış resimlerini gösteriyor.
Aynı durumu İran yaşadı.
 Tek tip kadın modelini mollalar savundu,şimdi ise İran kadını özgürce giyinmek konusunda büyük mesafe almış görünüyor.
İran da Ruhani dönemi kadınların başlarını açması konusunda daha özgür bir ortam yaratacağının sinyallerini verdi.  
Ahlak polisini kaldıracağını söyledi.
Buradan yola çıkarak baş örtüsünün insanın temel insan hak ve özgürlüğü olarak görürüm.
Eğer kapanan bir kadın veya kapanmayı savunan bir kişi diyorsaki; ''Bu özgürlük falan değildir, bu dinin emridir, herkes on yaşına geldiğinde kapanmalıdır.''
İşte yol ayrımı burada başlıyor.
Bizim özgürlük diye gördüğümüz açıklığı veya kapalılığı başka yorumlayanlar şöyle diyebiliyorlar.
 Bu gidişle, on yıl, yirmi yıl sonra bu ülkenin kadınları da aynen Afganistan burkasına ve Pakistan kara çarşafına bürünecektir.
Bu tereddüdü haklı çıkaracak tavırların şimdiden oluştuğunu da görüyoruz.
Kapanmayı dinin emri görenler ve açık gezeni cehennemde odun olacaklar diye görenlere açık gezen kadınların ''Ben sizin söylediğiniz Müslüman gibi yaşamak istemiyorum'' deme hakkını yaratmıyor mu?
Bu durumda karşı taraf ''Eğer sende Müslümansan başını kapatacaksın, mayoyla denize girmeyeceksin'' derse açık gezen ve kendini Müslüman gören kadın ''Sen Müslümansan, ben senin  gibi Müslüman olmak istemiyorum'' derse ne olacak?
Ayrıca Müslümanlık tek bir yorumla açıklanabilen bir din de değilki.
Bu gün açık gezmenin günah olmadığını söyleyen bir sürü ilahiyat hocası var.
Aynı ilahiyat hocalarının bazıları da ''Açık gezmek cehennemde odun olmaktır'' diyor.
Kuranı bilmeyen, dini bilmeyen vatandaş din diye farklı söylemlerin hangisine inanacak.
Bu arada her ülkenin kendi sosyal durumuna özgü din anlayışı olduğunu da belirtmek gerekecek.
Bundan dolayı, aynı tereddütleri bizde yaşıyoruz.
Otuz yıl sonra bu güzelim ülkenin kadınları tamamen kara çarşafa bürünmek zorunda kalırsa, bu şekilde yaşamak istemeyenler ne yapacak?
İşte bu gün bu mesele bu açıdan tartışılıyor.
Yoksa bir kadın genç kız benim inancım kapanmamı gerektiriyor,benim istediğim gibi özgürce giyinmeme veya açık gezmeme kimse karışamaz diyorsa bu yaklaşımların cevabı çok nettir.
İsteyen istediği kıyafetle gezebilir veya yaşayabilir.
Dün kamu kurumlarında başı açık çalışma zorunluluğu varken, yarın herkesin yaşamın her alanında başı kapalı olmalıdır fikrini savunanlar yavaş yavaş baskıya ve faşist uygulamalara geçecektir fikrine bütün yüreğiyle inanan büyük bir kitle bu ülkede yaşıyor.
Bu ülkede bu iklimin oluşmasına katkı verecek ve bu fikre dört elle sarılacak bir iktidar hali hazırda bekliyor.
Kurbağa yavaş yavaş ısıtılıyor diyenleri kaygılarıyla dinliyoruz.
İşte esas sorun burada başlıyor.
Bu ülkenin genelinde en az %60'a yakın bir nüfus kapanmanın dinin emridir fikrine katılmaz ve yaşamını da öyle sürdürür.
Başımı açarsam cehennemlik olurum fikrine inanmaz.
Bu kadar insan toplululuğu din böyle emrediyor diye kara çarşafa veya örtüye sokmaya çalışılırsa bunun adı baskıdır faşizmdir.
Bu durumda da burasının İran,Pakistan veya Afganistan olmadığını herkesin bilmesi gerekiyor.
Oralarda homojen bir din ve mezhep anlayışı varken,bizim ülkemizde çok farklı ve renkli din anlayışı ve dinle ilgisi olmayan anlayışlar egemendir.
Böyle bir baskı büyük direnişlerin doğmasına, iç kargaşanın büyümesine neden olacaktır.
Gezi direnişi bütün sıcaklığıyla Türkiye gündeminde dururken.
Son değişiklikle birlikte, kamuda başörtüsü serbestliği bana göre doğru bir karardır ve özgürlük içinde değerlendirmek gerekir.
Yaşanan tereddütleri ortadan kaldırmak ve burasının  demokratik laik bir hukuk ve özgürlük ülkesi fikrini yayıp topluma kabul ettirecek olanlar ise ana muhalefet partisinin görevi olmalıdır
Bu açıdan bakınca belli kesimlerin kaygılarını anlamak ve bu kaygıların gereksiz olduğunu bu ülkede hak ve özgürlüklerin teminatıyım diyecek parti de gene ana muhalefet partisi olmalıdır.
Buradan anlaşıklıyorki, AKP kapanmayı özgürlük değil dinin emri olarak gördüğü için, adım adım bütün kadınların çocukların kapanmasını sonuna kadar savunacaktır.