Tutukluluk sorunu çok uzadı…

Okuduğum haber gerçektende canımı yaktı!

Hani neysek neyiz ama önce insanız ya, işte tamda bu aşamada tüm sorulardan sıyrılıp ne hissettiğime baktım ve gerçektende canım acıdı. Şu tutukluluk durumları, uzun süreli tutuklu olma halleri çok can sıkıcı gerçektende…

Dedim ya insanız her şeyden önce ve bir şey boğazıma düğümlenecek kadar can yakıyorsa tüm ön yargıları hatta ve hatta emin olduğumuz tüm gerçekleri bir kenara bırakıyoruz. Yılbaşında iş nedeniyle şehir dışındaydım kızım beni rüyasında görmüş ve etkisinde kalmış, geri döndüğümde bir hafta boyu yüzümü boynumu ellerimi yanaklarımı öptü durdu...

Empati denen şey kendini karşındakinin yerine koyma halidir ya hani, hep konuşur asla yapmayız ve hatta her şeyi duygu sömürüsü olarak algılarız, ben size bir şey söyleyeyim mi, bir babanın çocuğuna olan sevgisi sömürülemeyecek kadar derin ve kutsaldır, Yazıma sebep konuda da bu böyle. Nedim ŞENER kızının karne durumunu eşine duruşma salonunda sormuş. Peki, kızı onu ne kadar özlüyor? Bunu bilen var mı? Ceza babayı ranzalarda yatırıyor (kaldı ki alınmış ceza yok)da, acaba çocukların beyinlerine örülen demir parmaklıklar, hani şu Bayrampaşa filmi vardı ya onun gibi “kızım uzaylılardan korunmak için sana kalkan yapıyorum” baban iyi bir şey yapıyor yani demek hangi filmin en inandırıcı sahnesi olabilir ki?

Ceza denen şey intihara sürükleyecek kadar ağır olursa o zaman idam kalksa kaç yazar? Bu dünyada kuralları koyan insanlar sözüm ona “bu muhteşem” işleyişi kendi beyinleriyle yönlendirmiş olmuyorlar mı? Neye göre sorusunun doğru cevabını verebilecek kadar doğru düşündüğünün ölçü birimi nedir? Elbette kanun ve yasalar olacaktır ama akla da mantığa da uygun olacaktır. Siz işkence denen şeyi tabutluklara koymak, Filistin askısına almak, falakaya yatırmak mı sanıyorsunuz? ya

Bence tutukluluk halleri yeniden gözden geçirilmeli. Gözaltı süreleri başlı başına cezanın kendisi olmamalı, her şeyden önce insanlar ellerini vicdanlarına koyarak ve hatta ve hatta onu ben yaparak düşünmelidir.