Şöyle bir tarihimize bakıyorum da onca yokluk ve yoksulluk içinde, kadını erkeği, çoluğu çocuğu etnik kimliklere bakılmaksızın ve önemsemeksizin müthiş bir mücadele verilmiş, ülkemizi işgal eden askeri güçler def edilmiş, emperyalist güçler bertaraf edilmiş ve yepyeni bir Cumhuriyet’e yelken açmışız.

Açmışız açmasına da maalesef yıllardır yanlış kaptanlar yüzünden senelerce Cumhuriyet gemimiz bir o yana bir bu yana savrulup durmakta...

Geminin yolcuları olan bizler, geminin karaya oturmak üzere olduğunu görmekteyiz ancak fırtınanın dağıttığı ‘’durun, rotanız yanlış’’ çığlıklarımız kaptana ulaşmamakta. 

Sadece yanlış kaptanlar ve yanlış gidilen rota mı sorun bu gemide? Hayır!

Yıllardır kayalara çarpmaktan geminin sağı solu ve dahi ortası delik deşik sürekli su almakta. Zaman zaman mürettebattan bazıları durumu görse de kaptanın uyarıları ve hatta tehditleri neticesinde üç maymunu oynamakta.

Yanlış kaptan, yanlış rota ve vurdumduymaz mürettebatın farkında olan korsanlar ellerinde silahlar gemiye sızmakta ve sürekli olarak çocuk-kadın-yaşlı demeden kimsenin gözünün yaşına bakmadan büyük bir cüretle katliamlar yapmaktalar.

Kaptan elindeki tecrübeli personeli kamaralara kapattığından, elindeki tecrübesiz personel ile sözüm ona korsanlara karşı koymakta fakat nedense onca tedbire rağmen sızan korsanların sayısı çoğalmakta.

Amaç gemiyi ele geçirip kaptancılık oynamak...

Biz geminin yolcuları, kimi zaman çığlık çığlığa ‘’yeter’’ diye bağırırken kimi zaman da ‘’aman ne olacak bir kaç korsan ne yapabilir ki?’’ gafleti ile eğlencemize, gözümüzü kulağımızı kapatıp güzel ve derin uykumuza devam ettik.

Sonra bir gün uyandık ki geminin kaptanı gemiyi korsanların başı ile beraberce yürütmekte...

Korsanlar ellerinde silahlar biz gırtlağımıza kadar sulara gömülen gemiden filikalara geçeceklerini beyan etmekte.

Beyan etmekteler fakat istekleri olmazsa daha büyük saldırılarla geri geleceklerini eklemekteler.

‘’Ne oluyor?’’ diyemeden akıllı kaptan kendince içimizdeki bazı ne oldukları bilinmez yolculardan kendine bir ekip kurmuş ve bizleri korsanların pişman olduklarına, bundan sonra silah kullanmayacaklarına, artık barış istediklerine ve bizlerinde bu barış sürecine destek vermemiz gerektiğine dair ikna çabalarına girmiş.

Anlamadım ki şimdi, savaş varsa kiminle savaşıyorduk?

Savaş var ise bu savaşı biz yolcular çıkarmamıştık!

Neden kaptan bilmediğimiz ve çıkarmadığımız bir savaşın sorumlusu olarak bizleri görmekte ve barış yapmamız gerektiğini söyleyip durmakta?

Kaptan neden bunları dile getirenleri acımasızca eleştirerek, hakaretler etmekte?

Yok canım, galiba daha uyanmadık.

Bu olsa olsa henüz görmekte olduğumuz bir kabus olmalı...