Peygamberimiz dünyaya sünnetli mi gelmiştir?

Bu soruyu bize "Toprak" rumuzlu okurumuz soruyor.

Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) şemâilini anlatanlar, O'nun sünnetli olarak dünyaya geldiğini söylerler. Bu konuda zayıf derecede bazı hadisler vardır.

Bunlardan bir tanesi, "Allah nezdinde değerli olduğumdan dolayı Ben dünyaya sünnetli olarak geldim ve hiç kimse benim avret mahallimi görmedi" şeklindedir.

Diğer bir hadise göre ise Cebrail, Efendimizin kalbini temizleyip ameliyat ettiğinde sünnetini de yapmıştı.

Konuyla alakalı üçüncü bir rivayete göre ise dedesi Abdülmuttalip doğumunun yedinci günü bir ziyafet vererek sünnet etmiştir. Ancak bu rivayetlerin hiçbirisi tam güvenilebilecek ölçüde değildir. (Rivayetler için bkz. İbn Kesir, el-Bidaye ven-Nihaye, 1/246-247)

Evet, Efendimizin nasıl sünnet edildiğini bilmiyoruz. Kaynaklarımızda buna dair güvenilir bir vaka zikredilmiyor.

Karşımıza üç rivayet çıkıyor. Biri, sünnetli olarak doğma, ikincisi doğumun yedinci günü dedesinin sünnet etmesi ve Cebrail'in Miraç öncesi kalbini zemzemle temizleyip ameliyatla sünnet olması şeklindedir ki, diğerlerine göre peygamberlerin umumi vasıflarını düşündüğümüzde bu daha doğru görünmektedir.

Kimsesiz çocuklarımız kime emanet? Peygamber Efendimiz, özellikle hayatın zorluklarını omzunda taşımakta zorlanan yoksul, hizmetçi ve kimsesiz çocuklarla yakından ilgilenirdi. Çok sayıda kimsesiz çocuğa Peygamberimizin ilgisi ve yönlendirmesiyle sahip çıkılıp yetiştirilirdi.

Peygamber Efendimiz, bir gün gömlek satın almak için elbiseci dükkânına gitmişti. Cebinde on lirası vardı. Dört lirasına bir gömlek aldı. Dışarıya çıkınca yoksul bir Medineli:

"Ey Allah'ın Resûlü! O gömleğe çok ihtiyacım var, onu bana verir misin" dedi. Peygamber Efendimiz, elindeki gömleği yoksula verdi. Peşinden elbiseci dükkânına tekrar girdi. Geri kalan paranın dört lirasına kendisi için bir gömlek satın aldı. Dışarıya çıkınca özgürlüğü kısıtlı cariye statüsünde kimsesiz hizmetçi bir kız gördü. Kız ağlıyordu. Bu ağlayışa kayıtsız kalamazdı. Hemen yanına yaklaştı, sebebini sordu. Hizmetçi kız:

"Ev sahibim bana un almak için iki lira vermişti, onu kaybettim, onun için ağlıyorum" diye sızlandı. Gönlü şefkat ve merhametle dolu Peygamberimiz, son kalan iki lirayı da bu kızcağıza verdi. Fakat kızcağız yine de ağlamaya devam ediyordu. Peygamber Efendimiz tekrar sordu: "Kaybettiğin iki liraya yeniden kavuştuğun halde niçin ağlıyorsun?"

Sevgili Peygamberimiz, özellikle hayatın zorluklarını omzunda taşımakta zorlanan yoksul, hizmetçi ve kimsesiz çocuklarla daha yakından ilgilenilmesini ister, kendisi de şahsen böyle çocuklarla yakından ilgilenirdi. Çok sayıda kimsesiz çocuk, Peygamber Efendimizin ilgisi ve yönlendirmesiyle müminlerin anneleri/Peygamberimizin eşleri ve diğer ailelerce yetiştirilirdi.

Bugün etrafımıza baktığımız zaman maalesef çeşitli sebeplerle kimsesiz kalmış pek çok çocuğa rastlayabiliyoruz. Hangi sebeple olursa olsun, kimsesiz kalan, yuva ve yurtlara bırakılan veya yakın çevremizde bulunan bu çocuklar artık topluma yani bizlere emanettir.

Onlara sahip çıkarak her türlü ihtiyacını karşılamak dini ve milli bir görevdir. Nitekim "Dul ve yetimlere yardım eden kimse Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri nafile oruç tutup gecelerini ibadetle geçiren kimse gibidir" (Buhari, Nafakat 1) buyuran Peygamberimiz, kimsesiz çocuklardan ilgi ve sevgisini esirgememiş, onlara aile sıcaklığını yaşayabilecekleri bir ortam hazırlamış ve bizlerden de böyle davranmamızı istemiştir.

Onlara sahip çıkarak her türlü ihtiyacını karşılamak dini ve milli bir görevdir. Nitekim "Dul ve yetimlere yardım eden kimse Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri nafile oruç tutup gecelerini ibadetle geçiren kimse gibidir" (Buhari, Nafakat 1) buyuran Peygamberimiz, kimsesiz çocuklardan ilgi ve sevgisini esirgememiş, onlara aile sıcaklığını yaşayabilecekleri bir ortam hazırlamış ve bizlerden de böyle davranmamızı istemiştir.

Efendimizin konuyla alakalı, "Gerek yakınlarına ve gerekse başkasına ait herhangi bir kimsesiz yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben cennette yan yanayız" (Buhari, Talak 25) ifadeleri bizi harekete geçirmeli. Görev bizi bekliyor. Sahile vuran deniz yıldızlarını denize atan adam misali, elinden tuttuğumuz çocuklar için çok şey fark edecek.

SÖZÜN ÖZÜ

1. Peygamberimiz kimsesiz çocuklara sahip çıkıyor.

2. Kimsesiz çocuklar topluma yani bizlere emanettir.

3. Onlara sahip çıkmak dini ve milli bir görevdir.

Editör Hakkında