Fatih meydan’ından bir Fatih’de Ahireti fethe yürüdü… Takvim yapraklarına sığdırmaya çalışırken bütün basın ve televizyonlar 85 yıllık ömür’de diye başlayan cümleler kurarlarken, tarihi kahramanların takvimlere sığmadığını asla ve asla hesaba katmadılar zannedersem…

Türk insaniyetinin ve siyasetinin temel taşlarından birisi olan değerli ilim adamı Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN’ın cenazesinde bulunmakla şereflenen bir insan olarak.

O insan seli’nin içinde öyle insanların gözleri iliştiki üzerime, inancına insanlığına yaşam ve özgürlüklerine kilit vurulmuş, kızlarımızın gözlerindeki dolu nehirler, hayatının herhangi bir yaşında Muhterem Erbakan’la kaderdaşlık etmiş dedeler, daha onu yeni tanımış 16 yaşındaki gençlere kadar, her insanın gözünde bir hüzün ve derin bir üzüntü vardı…

“Savunan Adam” gitmişti artık… Bütün takvim yapraklarına inat, dünya sahnesinden, ahirete intikal ediyordu… Son yolculuğunda dostları, fikren düşman olup, siyasi karşılaşmalarda karşı karşıya geldikleri çok insan bir araya gelerek. Fikren farklı bir insan olsa da, fikirlerine düşmanca gözlerle bakılsa da bugün onun ne kadar mert ve yürekli bir insan olduğunu anlatmak için orada toplanmışlardı…

Soğuğa ve izdihama aldırmadan, herkes son görevini yerine getirmek ve Muhterem ERBAKAN’a karşı son vefalarını idrak ederek, saf tuttular..

“Alimin ölümü alemin ölümüdür.”  ERBAKAN  bütün sempatisi içtenliği ve karizmatikliği ile cenazesinde ve naaşında bile herkesi güzel bir tebessüme boğmuştur.

Hadi ordan dediği bütün şahıslar, orda bulunarak onun ne kadar içten ve samimi olduğunu ifade etmişler, kindar olmadığını göstermiştir.

En büyük dikkatimi çeken özelliklerinden birisi ise, çok zarif ince ve narin bir kişiliğinin yanında, çalışmalarında ki disiplin ve otoriterliği beni cezbetmiştir her zaman…!

 Ve bir bayan olarak benim kanaatim: Alkışlanacak en büyük özelliğinin , Türk siyasetine kadınları kazandırmış olmak ve kadınlara değer vermesi olmasıdır…

Bunun yanında islam dünyasının ve coğrafyasının sevgisini kazanabilmesi, ve cenazeye katılan insanların , özellikle yabancıların içtenliği gözlerden kaçmadı…!

Mücadele ve azimle geçen bir hayatın ardından Erbakan’ın öğrettikleri…!

Evet üzerinde durulması gereken nokta bu..!

Ne öğretmişti bizlere neler vermişti bizlere..

Erbakan yılmamayı ve inandığımız düşüncelerin arkasında durmayı ,sonuna kadar savunmayı, ve doğru bildiğini herzaman söylemeyi öğretmiştir..

Erce bakmayı, erce konuşmayı, vatanı milleti sevmeyi öğretmişti, 4 yaşındaki çıplak ayaklı kızın ekmek arabasının peşinde koşmasını ağlayarak anlatırken, bu millet için döktüğü gözyaşları ile bu milleti sevmeyi ve milletimizin şahsiyetinin bu yoksulluğun girdabında boğulmaması gerektiğini öğretmişti..

Erbakan sonsuzluk kapısından Merkez Efendi kabristanından hareket ettiğinden beridir , bu fikri hareketinin asla ve asla kaybolmaması gerektiğini, hatta incelenmesi ve kitaplaştırılması gerektiğini düşünüyorum..

O bir öğretmen , o bir bilim adamı, ve espirili bir insandı, Ciddiyetinin ve vakarının ortasında bulundurduğu şirinliği ve nezaketi ile mümtaz bir insandı…

Ve “ Bir çiçekle bahar olmaz.” diyenlere. “ Her bahar bir çiçekle başlar.” diyendi.

Evet o bu baharın çiçeği ve o bu baharın hoş esintisi olarak , gökkube altında güzel bir seda bıraktı…

Mekanın Cennet Olsun..! Baharın Müjdecisi…!