Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi olan Lozan Anlaşmasını imzalamayan tek ülkenin ABD olduğunu; bu nedenle her fırsatta bunun intikamını almaya uğraştığını biliyor musunuz?

Bunların CIA’dan IMF’ye, dev şirketlerden üniversitelere kadar her kişi ve kuruluşuyla hedef ülkede amacına ulaşmak için sözde demokrasi ve özgürlük adına toplantılar, kurslar, dinler arası diyalog, ama ille de etnik ve dini özellikleri öne çıkaran rapor, dosya, konferanslar düzenlendiğini de biliyor musunuz? Hatta kendine yakın kişileri örgütleyerek bazılarını BOP’ a eşbaşkan yaptıklarını, BOP’ un amacının da orta doğuda yirmi küsür ülkenin önce siyasi rejimini, sonra da coğrafi sınırlarını değiştirmek olduğunu bilmiyor musunuz?

Hiç değilse elin adamının hangi cesaretle bizim bağımsız ülkemizin ordusu için “ordu derhal küçültülmelidir, yetkileri azaltılmalıdır, MGK kaldırılmalıdır, ordunun yapacağı en iyi iş asker ihracıdır” gibi haddini bilmez sözler söylediklerini de duymadınız mı? Yine aynı kişilerin “Kemalizm’den derhal vazgeçin, kalkınmanızın önündeki en önemli engel Kemalizm’dir”. “Din özgürlüğü, dinler arası diyalog, etnik kökenlere kılık kıyafet özgürlüğü, azınlıklara anadilde eğitim hakkı, (Dikkat; Lozan’a göre azınlıklar değil, bizdeki etnik kökeni farklı vatandaşlarımıza azınlık deniyor!) ruhban okullarının açılması” gibi demokrasi kılıfına sarılmış, bir devletin iç işlerine direk karışmayı içeren bu söylemleri de hatırlamadınız mı? Yoksa herkesin hoşuna giden, ama azınlıkla vatandaşı bilerek karıştıran ve bağımsız bir devleti yok sayabilen bu sözleri sen de bazı yetkililer gibi alkışlamakla mı meşguldünüz?

O zaman ne ekerseniz onu biçeceksiniz! ABD ve yandaşlarının tek amaçlarının dünya devi olmak, dünya petrol-enerji-maden-su-hammadde kaynaklarına sahip olmak, ürettiklerini pazarlayacak sömürge ülkeler bulmak olduğunu dün anlamadınızsa bir gün mutlaka anlayacaksınız, ancak çok geç olacaktır! Bu amaçlarına ulaşmak için bunlar, hedef ülkelerin insanlarını önce eğitim yoluyla ele geçirecek, onların beyinlerini yıkayıp sadık bir ABD vatandaşı yapacak, bunu başarana kadar kandırma, yalan, tehdit, şantaj, rüşvet, cinayet, aklına ne geliyorsa yapacaktır. Çevrendeki dünya ülkelerine bir bakın; faili meçhul cinayetler, toplu katliamlar, rüşvet, yolsuzluk, iç kargaşalar ve sonunda rejimi değişmiş, etnik, dinsel ya da coğrafi olarak parçalanmış ülkeler göreceksiniz. İşte onların tamamı ABD ve yandaşlarının eseridir. Yine o ülkelere iyi bakın; mutlaka zengin hammadde, petrol, maden kaynakları vardı; şimdi o kaynakların kime geçtiğini bir düşünün bakalım!

ABD için bu pis işler resmi işlerdir. Gizlisi saklısı yoktur. Sadece harcamalarda devletin adı görünmesin diye kaynaklar vakıf, şirket, dernek falan olur, finansörü de büyük şirket patronları ya da zengin hayırseverler olur! Bunlar dağıttıkları ya da harcadıkları paraların hesabını da devletlerine verirler; yani ellerinde harcama listeleri vardır. Yakın çevrene bir bakın; kitap yazma, ders verme, konferans, eğitim gibi isimler altında başka bir ülkeden bizim karakaşımız kara gözümüz için ne yardımlar dağıtılmıştır, şaşarsınız!

Bunlar, kendilerinden kimsenin bir istemi olmadığı halde “ille de size demokrasi getireceğim” diyerek, ya da “dünya için tehlikeli silahlarınız var, onları yok edeceğiz” diyerek başka bağımsız bir devleti işgal ederler! Ortada silah falan bulamadıklarını da daha sonra pişkinlikle söylerler. Ama bu arada ülke parçalanmış, etnik kökenlere ayrılmıştır. Eh, binlerce asker, milyarlarca doları demokrasi aşkıyla yananlara bedava verecek değiller ya; karşılığında ömür boyu sömürecek bir pay alıvereceklerdir.

Hani BOP demiştik ya; onu bir anlayabilseydiniz bu demokrasi aşkını da şu meşhur “Arap Baharı”nı da çok kolay anlardınız! Belki domino taşlarının devrilmesinden bize ne zaman sıra geleceğini de hisseder tüyleriniz diken diken olurdu! Bu cumhuriyetin nasıl ve kimlere rağmen kurulduğunu, canımız pahasına Sevr’i yırtıp Lozan’ı yazdığımızı, o günlerde “şimdi bunları imzalıyoruz, ama yarın elimize düşünce hesabını soracağız” diyenlerin bu kişiler olduğunu anlardınız. Cumhuriyetimizin getirdiği reformlar ile çağdaşlaşmanın yolunu açarak mazlum dünya ülkelerine; hem dindar, hem de Laik olunabileceği örneğiyle tüm Müslüman ülkelere “öncü ve rol model” olduğunu biliyorsanız, bu gün neden iç ve dış güçlerin bu rejimi yıkmayı amaç edindiklerini daha iyi yorumlarsınız.

Bağımsızlık ve özgürlük; bedeli çok ağır olan, kolay elde tutulamayan kavramlardır. Kurtuluş savaşını verenler ülkemizin dört bir yanında bu iki kutsal amaç için gözlerini kırpmadan şehit olmuşlardır. Artık görünen o ki düşmanlar rollerini açıkça oynamaktadırlar. Bizlere düşen ise, yere düşen bu “bağımsızlık ve özgürlük bayrağını” yerden kaldırmak; kanımızın son damlasına kadar yükseklerde tutmaktır. Gerçek dindarların, gerçek vatanseverlerin görevi budur!

Her asırda yeni bir Mustafa Kemal Atatürk geleceğinden öcü gibi korkanların olduğunu unutmadan ve daha her şey bitmemişken hangi tarafta olacağımıza karar verelim ki yarın çok geç olmasın! Domuzdan post olmadığı gibi sömürgecilerden de dost olmayacaktır! Hedefimiz işbirlikçilerden arındırılmış tam bağımsız bir gelecek olsun!