Geçen yazımda CHP kurultayı sonrası görülen aksaklıkları sıralamış, partideki durgunluğun nedenlerini kısaca incelemiştim. Bu yazımda da CHP’nin bu ülkenin “Kurucu Partisi” olduğu gerçeğiyle eski gücüne kavuşup iktidara gelmesi, ülkeyi “Tek Adam” diktasına teslim etmemesi için neler yapması gerektiği konularındaki görüşlerimi sürdüreceğim.

-- Demokrasiden yana isek iç seçimlerimizde aday olabilmenin önünü olabildiğince açmamız adaylara eşit koşullar yaratmamız gerekir.
--Delegeler –eğer gerçekten oldukları yerlere hak ederek, belli basamakları aşarak ve gereken üye desteğini alarak gelmişlerse- zaten onların özgür iradelerine ipotek konamaz. Ama “Delege Ağaları” tarafından seçtirilmişlerse onlar artık sadece bir oy deposu olmuş, mühür onlarda, yular ise ağalarındadır!
-- Başarı öncelikle üyelerden başlar. Onlar ne kadar seçici, denetleyici ve özgür olursa, seçecekleri kişiler de o kadar özgür iradeli olacaktır. Bu özlenen sonuçtur. Bu sağlanamazsa seçimlerde “özlenen değil kurgulanan” kazanır.
-- Demokraside seçimlerde kazanmak-kaybetmek yoktur, sonuçta her zaman örgüt kazanacaktır!... Özgürce yarışmak, kazananı kutlamak ve yanında durmayı sürdürmek; beklenen budur! “Kazananı suçlamak, O kazandığı için “örgütün çökeceğini” söyleyip küsüp gitmek” değil!...
-- Kendisi ya da desteklediği kişiler seçilemeyenler örgütlerine küsüp bağlarını koparak onu da zayıflatır. Hırsı aklının önüne geçenler ise daha önce de yaşandığı gibi yeni örgütlenmelerin ardına düşerler. Bu durumda ilk seçimlerde yok olup giderken doğup büyüdükleri örgütten de can acıtacak bir parçayı koparıp götürürler. Köklü demokrasi gelenekleri olan partilere hiç yakışmayan bu durum partiye-örgüte sürekli güç kaybettirmekten başka işe yaramaz. İnönü’nün Ecevit’e ceketinin düğmelerini ilikleyerek teslim ettiği genel başkanlığı, bu partiye emek verenlerin asla unutmamamsı gerekir.
-- Her yarış, örgütün ve yöneticilerin eksikliklerini gösterme ve bunları gidererek ortak bir “Sonuç Bildirgesi” ile önümüzdeki dönem nelerin nasıl yapılacağının halka açıklanmasıyla bitmeli, birlik mesajı verilmelidir. Bu bildirge sürekli güncellenerek halka ezberletilecek kadar sık kullanılmalı, dışarıdan bakan herkes CHP’nin ülke için hangi konuda neyi nasıl çözeceğinin özetini bilebilmelidir.
-- Çözüm, parti tüzüğünü günün koşulları ve istemleriyle örtüşür özgür bir şekilde düzenlemek, üyelerden başlayarak genel başkana kadar herkesin görev ve sorumluluklarını anımsatmak ve uygulatmaktan geçer.
-- Hedef, “Parti Okulu”nun hazırlayacağı “Eğitim Konularını” üyelerden başlayarak en üst birimlerdekilere kadar halka “yüz yüze” anlatmak, örgütün sorunları çözebilecek güçte ve geleceği kuracak beceride olduğunu bıkmadan usanmadan yinelemektir.
-- İktidara karşı ise gerçekten ses getirecek ve sonuç verecek, halkın ilgi ve katılımını sağlayacak sürekli eylemler düzenlenmelidir.
-- Gündemi mutlaka örgüt belirlemelidir. İktidara yanıt vererek yalan ve yanlışlarını yüzlerine vurmak birkaç kişinin görevi olmalı, diğerleri liderin öncülüğünde eylem programları geliştirmeli ve uygulamalıdırlar.
-- Parti, CB seçiminde ilk turda mutlaka kendi adayını göstermeli, ikinci turda iktidara karşı olan tüm muhalif kişiler ve partilerle, halkla işbirliği yaparak, %60’lık blok diri tutulmalıdır.
-- MV ve Belediye seçimlerinde süre ve başarılılık uygulaması getirilmeli eskiyen yüzler, başarısız olanlar üyelerle yapılacak ön seçimlerle yenilenmeli, örgütün tamamına da yeni adayın arkasında olunacağı gösterilmelidir. Gereksiz iç çekişmelere ve bölünmelere fırsat vererek kayıp yaşanmamalıdır. Özellikle çok az farklarla el değiştirebilecek illerde en azından muhalefet bloğunun oylarının desteği ile iktidarı yenmelidir.
-- Transfer adaylar örgütte belli bir süre çalışmadan öncelikli olarak MV veya B. Başkanlığı ile üst düzey yönetimlere alınmamalı, bunlar “danışman” olarak denenmeli ve kullanılmalıdır.
-- Parti elemanları örgüt binalarına hapsedilmemeli, 7/24 halkın içinde olunmalıdır. Bu durumda halkla ilişki kuracakların mutlaka parti içi eğitim almış, ne sorulursa yanıt verebilecek düzeyde bilgili, halkın yaşam tarzına zıt olmayacak, onlarla birlikte davranabileceklerden seçilmesi önemlidir.
-- Gelelim lidere;
- Bilgisi ve kişiliği ile partiyi tartıp taşıyabilecek, Atatürk ilkelerine sonuna kadar bağlı, zikzaklar çizmeyen, ama günün koşullarını iyi değerlendirerek çözüm önerileri üretebilen, kendi ve mazisi tertemiz bir “Atatürk devrimcisi” olmalıdır.
- En gerekli zamanlarda bile tek başına karar almak yerine PM veya MYK ile birlikte “ortak karar alabilen” bir “öncü” olmalıdır.
- Bunu sağlamanın yolu da partiyi yönetecek kişilerin başkan tarafından atanması değil, PM tarafından seçilmesi ile olur düşüncesindeyim. Bu durumda başkan kendi görüşlerine muhalif olacak üyelerle çalışmak zorunda kalacak, bu bir denge unsuru oluşacaktır.
- Güçlü bir “Genel Sekreterlik” tekrar oluşturulmalıdır.
- Unutulmamalıdır ki sosyal demokrat partiler lider hegemonyası uygulamak yerine ortak karar almayı ve her kararı tartışarak uygulamayı becerebilen partilerdir. CHP en kısa sürede bu konuma geçmelidir.
- Son olarak; Halkın alışkanlıklarına, inançlarına, yaşam tarzlarına saygı duyulması zorunluluktur. Bunların tersine hiçbir davranışa olur verilmemelidir. Zaten yıllardır yapılan olumsuz propagandalar sonucu halk ile parti(li) arasına çekilen duvarlar ancak bu yolla tuğla tuğla kaldırılabilir.

CHP bu ülkeyi kuran bir partidir. Şimdi de en zor zamanlarından esenliğe çıkarma gücü fazlasıyla vardır. Şu sloganı çok severim:
“Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!...”