Öncelikle size basınımızdan 2 alıntıyı sunayım:

1-Ergenekon davasının 9 Mayıs 2013 günlü oturumu; sanık+tanık+gizli tanık Osman’ım; yani Osman Yıldırım: “AKP iki dönemdir iktidarını bana borçludur”

2- Milliyet, 28 Şubat 2013; Apo: “AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim!”

Bu iki habere ve bu iki kişiye göre AKP bunlar sayesinde iktidara gelmiş ve iktidarda kalabilmiş sayılıyor. Bu güne kadar bu konularda –her konuda hiç susmayan bazıları- nedense hiç sesini çıkaramadılar. Masaya yumruklarını vurup bu kişileri yalanlayamadılar. Bu söylenenlerin yüzde birini başkalarından duyduklarında kırmızı görmüş boğa gibi saldıranlar, 8 TV, 9 gazetede demeç üstüne demeç verenler nedense üç maymunu oynuyorlar.

Şimdi bir halk kahramanını yakından tanıma zamanı geldi, yoksa konunun önemi anlaşılamaz. Bu kahraman tek başına Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ)’nün ve onun silahlı eylem gurubunun oluşmasını sağlamıştır. O olmasa bu örgüt de olmayacaktı. Bu nedenle çok sevildi; ona “Osman’ım” dediler. Dünya hukuk tarihinde bir ilk; “hem sanık, hem açık tanık, hem de gizli tanık” oldu! İnanmayan duruşma tutanaklarına bakabilir!

Bu da yetmedi; gizli tanık olarak verdiği ifadeleri açık tanık olarak onayladı! Herhalde böylece en doğru doğrulama yapılmış oldu! Gerçi birlikte hareket ettiğini söylediği çete üyeleriyle nerede toplantı yaptıklarını ev yeri gösterme sırasında bir türlü evi bulamamıştı, ama olsundu! O öyle söylemişse doğrudur demek ki! Sayesinde onlarca kişi yıllardır bedavadan içeride yatıyor. O ise yaptıklarının karşılığı olsa gerek, beraat etti!...

Şimdi sormak lazım; bu adamın söyledikleri doğru mudur, değil midir?

Eğer doğru ise sorun yok; yani AKP iki dönemdir onun sayesinde iktidar olmuştur; bu kişi AKP’nin koruyucusudur.

Ya da; “bu adamın mahkeme dosyasında “akli dengesinin bozuk olduğuna dair” raporu var; böyle akıl sorunu olan birinin söylediklerini nasıl ciddiye alıp büyük partimize iftira atarsın” diyebilirsiniz!

Elbette bu da bir görüştür. Yoksa “kız kardeşini öldürmüş, yeğenini para karşılığı zorla fuhuş yaptırmış, dosyası sabıkalarla dolu biri ile % 40 oy almış koca bir parti aynı kefeye konabilir mi?” Bunu diyecekler mutlaka bir kez daha düşünüp öyle bu fikri savunmalılar; yoksa sonu nereye varır, bilir misiniz?

Eğer bu adam onlarca sabıkaya sahip, akli dengesi bozuk, özüne-sözüne güvenilmez biri ise:

1- O zaman koskoca hukukçular nasıl oluyor da böyle birinin birbirini tutmayan uydurma yalanlarına dayanarak bir terör örgütü yaratıp onlarca aydını bu örgüte üye diye yıllardır hapiste tutabiliyorlar?

2- Bu herifin yalanlarını ortaya çıkarıp bu davayı başlamadan bitirmek yerine neden ona neredeyse zorla istediklerini söyletmeye, “Osman’ım” diyerek bir mahkemenin kaldıramayacağı şekilde davranıyorlar?

3- Eğer “sözüne güvenilir” diyorsanız o zaman bende onun AKP hakkında söylediklerine sonuna kadar inanıyorum diyeceğim; ama buna aklım ve vicdanım elvermez! Gerisini de sizin aklınıza ve vicdanınıza bırakıyorum!...

Gelelim Apo’ya. Onun söyledikleri de aynı sonucu doğuruyor. Seçim dönemlerinde yapılan özel ateşkesler, Kürt açılımı, Oslo ve İmralı görüşmeleri bu konuda Apo-PKK-BDP-AKP arasında ki gizli anlaşmalar ve ortalığa yayılan tutanaklar Apo’nun böyle yüksek perdeden konuşmasının nedeni değil mi?

BOP projesi zaten bu ikiliye görev ve sorumluluklar vermiştir. Gizli ya da açık, adım adım bu günlere gelinmiştir.

Şimdi Apo yalan söylüyor diyebilecek bir babayiğit var mıdır? Adamlar açıkça gizli görüşmelerin tutanaklarını açıklamaktan, Kürt devletinden, Apo’nun serbest bırakılacağından söz edebilmektedir. En son çıkarılacağını müjdeledikleri paketin “görüşünü almak üzere” İmralı’ya postalandığı söyleniyor; nedense hiç şaşırmadım!...

Eh; tam da yerine oturacak bir atasözü yazıvereyim; “Gizli gövleyen (Boğaya gelen, çiftleşen) eşkare (Açık açık) buzağılar!” Doğru söze ne denir?

Şu iki kişinin iki kısacık cümlesi bu günümüzü ve geleceğimizi özetliyor. Yazıyı bir kez daha okuyup kendi kendinize bir kez daha sorun:

Neler oluyor, ülke nerelere götürülüyor?