SYK üyeleri "seçimle işbaşı" yapıyor, ASKERE "sivil yargı" yolu açılıyor, YARGI dinamiklerinde "sivilleşme-özgürleşme" algılaması yayılıyor...
Peki durum gerçekten böyle mi?
Konu hakkında, "çok tartışmalı olduğu için"; yorum yapmadan bazı detaylara vurgu yapacağım ve tek bir sonuca ulaşacağım...
1- Türkiye'de herkes "kanunlar" önünde eşittir.
2- Her makam, bütün vatandaşların gelebileceği bir yapıya sahiptir.
3- Türkiye bir "hukuk devletidir", "herkese dokunulabilir" ve "yerleşik düzen" diye bir tanımlama "demokrasilerde" asla yer alamaz...
4- Yerleşenler-yerleştirilenler olamaz, her birey Anayasal hakları doğrultusunda, diğerinden asla üstün-korumalı değildir!
Bu tespitler sonrası gelelim başlığa ve "demokratikleşme" görüntüsü altında vatandaş olarak beni rahatsız eden detaya: Bütün bunlar olması gerekenler ve yapılanlar, peki halkın vekillerine "neden dokunulamıyor"? "Dokunulabilir" olması gerekenler sadece "askerler mi"? TBMM çatısı altından başlayarak, "izin almadan" yargı yolu açılamayan bürokrasinin diğer bileşenleri ne olacak? Daha açık sorayım: Askerleri gece yarısı kararı ile "sivilleşme" yolunda "sivil yargıya"
havale eden TBMM, YARGI dinamiklerindeki "yerleşik düzen yıkıldığına" göre; kendi "dokunulmazlığını" her ne pahasına olsun korumaya devam edecek mi?
Sonuç: Demokratikleşelim, sivilleşelim, demokrasimizi taçlandıralım" ve halkımız adına seçtiklerimizden başlayarak "herkesi dokunulabilir" hale getirelim... YARGI önünde herkes eşittir ve eşit olmalıdır.
Son söz: Son döneme kadar YARGI içinde "yerleşik düzen olduğuna" inanan ve bundan çekinerek vekillerin dokunulmaz olması gerekliliğini savunanları anlayan bir vatandaş olarak, atılan adımlarla artık vekillerin de "dokunulabilir" hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece halka dokunulur, vekiline dokunulamaz ise orada ciddi bir sorun var demektir.
'Tek tip' olabilir ama 'bedelli' asla!
BÜLENT Arınç, "Bedelli olabilir" diyor, ben devlet mekanizmasının "herkese eşit şans tanıması gerektiğini" düşünen bir vatandaş olarak asla böyle düşünmüyorum. Hepimiz bu topraklar üzerinde yaşıyorsak, kader birliği ettiysek ve tehlikeye karşı "birlikte" olmamız gerekiyorsa; bu tehlikenin önünde dizilişimiz "cebimizdeki paraya göre" olamaz. Böyle bir seçim kriteri "devletin niteliğini", halkın gözündeki "eşitlik" algısını bozar ve zedeler.
Sevgili dostlar, ülkenin genel durumuna uygun olarak "yapılacak" ve "her bireyi" cebindeki paraya bakmaksızın "eşit olarak" içine alacak her türlü düzenleme yapılabilir, yapılmalıdır. Her türlü adım atılır; birey "diğerleri" ile eşit bir şekilde sadece "vatandaş olma özelliği" ile bundan etkilenir.
Sonuç: Türkiye gibi "binlerce genci" dağlarda terörle mücadele eden bir ülkede, sadece parası olana "Sen gelme, işine bak, biz parası olmayanlarla idare ederiz" mantığıyla bir düzenleme yapmak, bu ülkeye en büyük ihanettir! Düzenleme yapma makamında oturanlara duyurulur! 50 bin kişinin hayatı "72 milyonun özentisi" olursa, o ülke biter!