GÜNDEM

Prof. Tarhan'dan 28 Şubat darbe yorumu: Darbeler uyur ama ölmez!

Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde 28 Şubat’ın 24’üncü yıl dönümünde ASSAM ve ASDER tarafından düzenlenen “Darbeci Kadrolaşma Nasıl Önlenir?” başlıklı e-konferansta darbeler ve tarihi masaya yatırıldı. Darbeler uyur ama ölmez diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tarihten ders alınması gerektiğini vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde 28 Şubat’ın 24’üncü yıl dönümünde ASSAM ve ASDER tarafından düzenlenen “Darbeci Kadrolaşma Nasıl Önlenir?” başlıklı e-konferansta darbeler ve tarihi masaya yatırıldı. Darbeler uyur ama ölmez diyerek darbelerin önlenmesi için tedbir alınmasının önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tarihten ders alınması gerektiğini vurguladı. Tekerrür edenin tarih değil olaylar olduğunu kaydeden Tarhan, “Tarihten aldığımız derslerle geleceğe doğru adımlarla ilerlemek, başarı hırsı, hamaset ve cengaverlik duygusu ile değil akılla ve istişare ile olur. Böylece siyasi körlük oluşmaz” ifadelerini kullandı.

ASSAM (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği) ve ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) tarafından düzenlenen “Darbeci Kadrolaşma Nasıl Önlenir?” başlıklı e-konferans, pandemi önlemleri kapsamında çevrimiçi düzenlendi. 24 yıl önce gerçekleşen 28 Şubat’ın dönümünde bir düzenlenen programda Türkiye’nin yaşadığı darbe ve darbe girişimlerine dikkat çekildi. Bir daha benzer darbe ve darbe girişimlerinin yaşanmaması için alınması gereken önlemler bir çok yönüyle konuşuldu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “15 Temmuz sonrası Eleştirisel Düşünce dersini zorunlu ders olarak verdik”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 2017 yılında darbe psikolojisi ile ilgili bir kitap yazdığını hatırlatarak “FETÖ’yü besleyen psikolojik, zihinsel ve sosyolojik zemini analiz etmeye çalıştım. Hatta ‘Eleştirisel Düşünce’ dersi üniversitemizde seçmeli dersti, 15 Temmuz’dan sonra bazı bölümlere zorunlu ders olarak ekledik. Çünkü eleştirisel düşünce olmadığında toplumda kurtarıcı beklentisi oluşuyor. Mesiyanik kültürlerde ‘Mehdi gelsin bizi kurtarsın’ diye bir kurtarıcı beklentisi var. İslam dünyasında maalesef bu çok yaygın. İnsanlar bir şey yapmıyor ama biri gelsin onları kurtarsın diye bekliyor. Masum İmam anlayışını ele aldım o kitapta. Eleştirilmeyen lider algısı tipik yeni FETÖ’cülerin çıkmasını başlatan bir algı olacak. Onları kitapta vurgulamaya çalıştım” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “En kötü senaryoyu düşünmek lazım”

Darbenin politik psikoloji ayağına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Politik psikoloji şu açıdan önemli; en kötü senaryoyu düşünmemiz lazım. İyi senaryoda silahlı kuvvetler birçok ölçüde kendini yeniledi. Ama tek senaryo olmaz. En kötü senaryoları da göz önüne alıp ama daha sonra en iyi senaryoya odaklanıp yolumuzda ilerlememiz lazım. Devamlı kötü senaryoları düşünürsek hiçbir şey yapamayız. Krizlerle yaşayan bir toplum haline geliriz. Tarih tekerrür eder denir ama aslında tarih değil olaylar tekerrür ediyor. Olaylar tekerrür edince tarih tekerrür etti gibi algılıyoruz” diye konuştu. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Sultan Abdülhamid, zamanın ruhunu yakalayamadı”

Osmanlı’nın son döneminin sosyo psikoloji laboratuvarı gibi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sultan Abdulhamid’in 30 yılı aşan zor döneminde çok başarılı bir yönetim var ama zamanın ruhunu baskılaması ve otokrat bir yaklaşım içinde olması, Fransız devrimleri ile küresel olarak gelen zamanın ruhunu kaçırmasına sebep oldu. Genç kuşaklarının sesi o dönemde yükseldi. Genç kuşaklar hürriyet, uhuvvet, müsavat ve adalet diyorlardı. Bu söylemlerle değişiklik ihtiyacı doğdu. Sultan Abdulhamid akıllı bir lider olarak bunu gördü ve meşrutiyeti ilan etti. Fakat meşrutiyetin ilanından bir yıl sonra 31 Mart olayları meydana geldi. Bazı insanlar şeriat istediklerini söyleyerek İstanbul’da sokaklara döküldü. 1 yıl geçmeden meşrutiyet karşıtı sesler yükseldi. Talepleri meşrutiyetin kalkmasını ve aslında şeriat isteriz derken saltanatı istiyorlardı. ‘Geleneğin geleceğe direnmesi’ diyebileceğimiz bir durum yaşandı. Bu durumdan istifade eden derin yapılar devreye girdi. 13 gün süren 31 Mart ayaklanmasının 10 gününde hiç müdahale edilmedi. Son üç günü de Selanik’ten gelen hareket toplama ordu bu olayları bitirdi” dedi.

Ordunun siyasileşmesi, Balkan yenilgileri, Mahmut Şevket Paşa’nın başarısızlığı, 3-4 yıl sonra devlet tecrübesi olmayan ittihatçı kadronun devlet yönetimini ele geçirmesinin cihan devletinin sonunu hazırladığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunun psikolojide psikohistori olarak geçtiğini söyledi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gerçek liderlik tahmin edilebilirlik becerisi içerir”

Darbe ve karşı darbe kabiliyetlerinin hesaplanmamasının bütün hesapları bozduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Devlet-i Aliye, iyi niyet ve çok çalışmayla korunamadı. Gerçek liderlik aslında tahmin edilebilirlik becerisi içerir. Bu yetenek yoksa meydana gelen olaylar lideri yönetiyor. Tahmin edilebilirlik varsa olayları lider yönetmeye başlıyor. Küresel eğilimlerle ilgili her yıl anket çalışmaları yapılıyor. Dünyada eğilimler ne yöne gidiyorsa ona göre senaryolar oluşturuluyor. Küresel eğilimleri göz önüne almak çok önemli. Sosyolojik eğilimler, hürriyet talepleri, güç odaklı yaklaşımlar, otorite, baskı, manipülasyonlar ile kontrol edilebileceğinin sanılması, karşıt tepkilerin artması sosyal kırılmalara neden oldu. Büyük bir imparatorluğun dönüşmesi değil, yıkılması gibi bir sonuca götürdü” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dersler çıkarırsak olaylar tekerrür etmez”

“Bugüne doğru geldiğimizde olayların tekerrür etmemesi için ne gibi dersler çıkarılmalıdır?” sorusunu soran Prof. Dr. Nevzat Tarhan , “Büyük sultanın yetiştirdiği gençler önce onu sonra da Osmanlı’yı tarihe gömdü. Bunlardan dersler çıkarırsak olaylar tekerrür etmez. ABD Başkanı Trump yüksek egosu ile hareket ederek kendisiyle ilgili son kararın verilmesinden 1 gün önce kitleleri harekete geçirdi. O olaylarda 4 kişi hayatını kaybetti. ABD için tarihin yüz karası olarak değerlendirilen kongre baskını gerçekleşti ve yargılanma sürecine girdi. Ticaretle siyasetin belki de birbirine karıştırıldığını söyleyebiliriz” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Siyasi körlük örneği…”

Bu coğrafyada darbenin her zaman yakın ve makul bir tehdit olduğunu kaydeden Tarhan, “Darbenin şekli, yöntemi değişebilir. Postmodern darbe olabilir. Finansal darbe olabilir. Türkiye’de daha çok iktisadi darbe yapılmaya çalışılıyor. Bu darbe girişimlerine de bu güne kadar Türkiye diz çökmedi. Bu yöndeki direnişe devam ederken 2023 ile ilgili en iyi ve en kötü senaryoyu göz önüne almamız lazım. Rahmetli Menderes’e 1960 kışında darbe hazırlığı var diye Alparslan Türkeş tarafından haber verilmiş. Ethem Menderes’i çağırıp sorduğunda kendisine tüm generallerle görüşüldüğü ve darbe girişimi gibi bir durumun olmadığı söyleniyor. Haber getiren kişiye kapıdaki askeri göstererek ‘Bu mu bana darbe yapacak’ demiş. Bu olay siyasi körlük örneği olarak tarihe geçti” diye konuştu.

Tarhan: “Türkiye’nin içindeki bir yapıya darbe yapma imkân ve kabiliyetinin verilmemesi lazım”

15 Temmuz 2016 öncesi darbe olması ile ilgili tüm imkân ve kabiliyetler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İmkân ve kabiliyetler onlarca senede oluşur ama niyet bir günde değişebilir. Türkiye’nin içindeki bir yapıya darbe yapma imkân ve kabiliyetinin verilmemesi lazım. Şu anda Türkiye’de darbe yapabilme imkân ve kabiliyeti olan neler var, bunun masaya yatırılması gerekiyor. 15 Temmuz’dan sonra Ergenekon davalarının aslında bir derin devlet davaları olduğunu fark ettik. Derin devletin devleti ve karar vericileri etkileyerek darbe yaptırması ve müdahaleler etmesi vardı. Fakat 15 Temmuz’dan sonra derin devleti FETÖ’nün ele geçirdiğini anladık. Özel Harp Dairesini de aynı şekilde bu yapılanma ele geçirmiş. 15 Temmuz’dan sonra Özel Harp Dairesi’nden FETÖ yapılanması içinde bulunanlar büyük ölçüde temizlendi ama onların yerine kimlerin geldiğinin düşünülmesi lazım. Onların yerine darbeci ideolojiye sahip kişiler mi geldi bunu bilmiyoruz. Bu önemli bir soru işareti” diye konuştu.

15 Temmuz darbe girişimine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Türkiye’nin küreselci güçlerin kontrolü dışına çıkması, içimizdeki ellerini harekete geçirdi. Başarısız bir girişim oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle tarihe geçecek bir tepki oluştu. Halk zaten darbelerden bıkmıştı. 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de amcası, babası cezaevine giren birçok kişi o gün kendini refleks olarak sokağa attı. Aslında zihinler derin devlet davası ile uğraşırken başlarında FETÖ’nün olduğu Atlantikçi bir kadrolaşma olan bir yapılanma,  devletin yapılarını ele geçirmiş gibiydi” dedi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Türkiye ile ilgili 4 senaryolu rapor yayınlandı”

Amerika’nın en büyük gizli servisinin bir nevi beyin fırtınası kuruluşu niteliğindeki RAND Corporation şirketinin Türkiye ile ilgili bir rapor yayımladığını kaydeden Tarhan, “Türkiye ile ilgili 4 senaryo sunuluyor. İlki; Ankara NATO’ya bağlı ama ABD için zorlayıcı bir müttefik olarak bıçak sırtı bir siyasete devam edebilir. İkinci senaryoda; Ankara’nın, Atlantik ve Avrasya arasında bıçak sırtı bir denge siyaseti izlerken her an Avrasya’ya kayabileceği, Üçüncü senaryoda muhalefet veya asker iktidara gelebileceği, dördüncü senaryoda ise Türkiye’nin NATO’dan çıkabileceği ifade ediliyor. Artık halkta ve askeri bürokraside kuzey Atlantik ittifakına güven kalmadı. Dünyanın sıklet noktası Doğu’ya doğru kaymaya başladı. Bu duruma paralel olarak 15 Temmuz ile derin devlet - kuzey Atlantik ekseninden Avrasya’ya kayma başladı görüşü dikkat çekiyor. Özellikle Ergenekon davasında görüldüğü gibi derin yapıları FETÖ örgütü ele geçirmişti şimdi ise Avrasyacı kadrolara hakimiyet mümkün. Darbe yapma imkân ve kabiliyeti bu kadrolarda var mı onu düşünmek lazım” dedi. Ayrıca bu rapor batıcı kesimin sinir uçlarına dokunarak gerilim çıkarma niyetini de ifade edebilir.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Darbe uyur ama ölmez”

31 Mart’ta yapay bir kaos çıkarıldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Halkın öyle bir geleneği aslında yok. Hiçbir zaman Osmanlı’da da bu derece sivil halkın böylesine bir ayaklanması olmamış. Yeni bir darbe olma ihtimali varsa Avrasyacı kadroları göz önünde tutmak gerekiyor. 28 Şubat 97 döneminde MGK genel sekreterinin açıkça Avrasyacılığı savunduğunu unutmayalım. Başa çuval geçirme olayının Avrasyacı askeri bürokrasiye karşı bir uyarı olduğunu da unutmamak gerek. Ona karşı da Atlantikçi kadroların Avrasyacı kadrolar gelmesin diyerek bir şekilde FETÖ’yü kullandığını düşünmek gerek. 

Ordumuzda darbeci kadrolaşmaya en yakın kişilerin darbe yapmaya imkan ve kabiliyetleri var mı? Bu yetkiyi vermek tarihi hata olacak. Bu içimizdeki el Kuzey Uzakdoğu elleri mi, hırsı olanları etkiler mi, sahte vaatlerle kadrolara hata yaptırabilir mi diye sorgulamak gerekiyor. Bu millet demokrasi için riske girmeyi başarabiliyor ama neden siviller tanka çıksın. Bugün ordumuzdaki darbe kadrolaşmasını görmemek ve önlememek cellatlarını görmemekten farksız demektir. Bunun da seçenek olarak düşünülmesi lazım. 28, Şubat bin yıl sürecek diyen general bence haklıydı. Çünkü darbecilik ölmez.   Osmanlı döneminde Sultan Abdülaziz’e bile saray darbeleri yapıldı. Darbe uyur ama ölmez, bunu bilmemiz lazım” dedi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “15 Temmuz’da oyuna gelmedik, şimdi de gelmemeliyiz”

Suriye’de din ve siyaseti siyasallaştırmış bazı grupların silaha sarıldığını ve şimdi o ülkenin durumunun açıkça ortada olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Türkiye’yi de Suriye gibi yapmak isteyen küresel güçlerin oyununa 15 Temmuz’da gelmedik, şimdi de gelmemeliyiz. Müslümanlar için hürriyet ortamı yeterlidir. Devletin görev alanına emir komuta dışındaki insanların dahil olması fitne sebebidir. Şu anda dinciler gizli silahlı ordu kuruyor gibi dedikodular var. Bu dedikoduların temelinin olmadığını biliyoruz. Bu evhamı ortadan kaldırmak toplum barışı için gereklidir. Son olarak tarihten aldığımız derslerle geleceğe doğru adımlarla ilerlemek, başarı hırsı, hamaset ve cengaverlik duygusu ile değil akılla ve istişare ile olur. Böylece siyasi körlük oluşmaz. Darbeci provokasyonlar siyaset tarafından görülebilir. Türkiye’yi Avrasyacı eksenlere itmeye çalışanlara karşı dikkatli olmak gerekiyor” diye konuştu.  

Adnan Tanrıverdi: “Alınan tedbirlerle fiili askeri darbe, artık tarih sahnesine kapandı”

ASSAM Yönetim Kurulu Başkanı, Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, geçmişteki darbe ve darbe girişimlerinden bahsetti. 27 Mart 1960 darbesi,  12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 postmodern darbesi ve son olarak 15 Temmuz 2016 darbe girişimlerini hatırlatan Adnan Tanrıverdi, bu darbe ve darbe girişimlerine karşı önlemler alındığını söyledi. Tanrıverdi, Milli Güvenlik Kurulu ve Yüksek Askeri Şura’da gerekli değişikliklerin yapıldığını kaydetti. Geçmişteki darbelere bakıldığında darbenin üçayağı bulunduğunu kaydeden Tanrıverdi, “Birincisi istikrarsız siyasi ortam. İkinci siyasal dayanaklar. Üçüncüsü de ideolojik kadrolaşma” dedi. Bu darbelerin günümüzde yaşanmaması için çeşitli önlemler alındığını kaydeden Adnan Tanrıverdi, “Bugün alınan tedbirlerle fiili askeri bir darbenin artık tarih sahnesine kapandığını kabul ediyorum. Çünkü geçmişte olmuş darbelerden alınan sonuçlara göre tedbirler alınmıştır ve mevzuat vardır. Tabii ki bu demek değildir ki bu takipten vazgeçelim. Sivil toplum kuruluşları ve halkımız mutlaka milli iradenin yanında olacak. Yani herhangi bir darbeye pirim vermeyecek. Milletimizin iradesine sahip çıkması lazım. Millet kendi seçtiği kadrolar tarafından yönetilmek ister. Buna müdahaleyi kabul etmez” dedi.

Adnan Tanrıverdi: “Türkiye küresel bir güç olmak zaruriyetindedir”

Türkiye’nin jeopolitik konumu itibariyle dünya küresel güçlerin hedefi noktasında bulunduğunu kaydeden Adnan Tanrıverdi, “Üç kıtanın ortasında olacaksınız. Ulaşım sisteminin ortasında olacaksınız, enerji kaynaklarına hükmedecek noktada bulunacaksınız, bir tarihiniz olacak… Avrasya ve Atlantik yerine biz ASRİKA dedik, ASRİKA coğrafyasını birleştirecek bir potansiyele sahip Türkiye. Bugün askerimiz üç kıtada faaliyette. Azerbaycan’dayız, Irak’tayız, Suriye’deyiz, Körfez’deyiz, Afrika’dayız, Libya’dayız, Sudan’dayız. Buralarda silahlı kuvvetlerimiz var. Buralarda etkin vaziyetteyiz. Türkiye küresel bir güç olmak zaruriyetindedir” dedi.

Metin Külünk: “FETÖ’nün kalkışmasını darbe tanımlamasına sıkıştırmak çok ciddi stratejik hata olur”

24, 25 ve 26. Dönem Ak Parti Milletvekili Metin Külünk, darbelerin önlenmesinde geçmiş darbe ve darbe girişimlerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini söyledi.  Külünk, “Türkiye'de henüz FETÖ anlaşılmış değil. Kemalen konuşulmuş değil. Hele de FETÖ’nün bu kalkışmasını bir darbe tanımlamasına sıkıştırırsak çok ciddi stratejik hata yaparız. Şu soruyu sormalıyız bu örgüt kim, insan kaynağını nasıl elde etti, nasıl devşirdi, nasıl insan eğitme politikası var? Nasıl bu örgüt bu toprakların evlatlarını alıp uluslararası istihbarat örgütlerinin emrinde ve de uluslararası istihbarat örgütlerinin emrinde ajanlaştırıp kendi ülkesinin kendi devletinin, kendi bayrağının, kendi hürriyetinin, ülkesinin hürriyetinin aleyhinde isteyerek neredeyse zevkle aleyhte çalışma yapabilme kabiliyetini bu adamlara hangi modelle kazandırdılar?” diye konuştu.

28 Şubat’ın FETÖ’nün önünü açan bir postmodern işgal girişimi olduğunu kaydeden Külünk, “Bana göre tek parti Şeflik döneminden daha ağır sonuçları olmuş ve Türkiye'deki muhafazakârların dindarları, Anadolu insanının Neoliberalizme direnişini kırmıştır, Neoliberalizme direnişini ciddi anlamda olumsuz etkilemiştir ve Türkiye'deki Anadolu insanı küresel egemenler kendilerine benzetebilmek için 28 Şubat’ı son derece kritik bir enstrüman olarak kullanmıştır” dedi. Metin Külünk, FETÖ ile ilgili gerçeklerin anlaşılması için üniversitelerin ciddi çalışmalar yapması gerektiğini söyledi.

Metin Külünk, “Önümüzdeki süreçte devletin bağımsızlığı, varlığı, bu topraklardaki bekamıza yönelik, meşruiyet sınırlar içerisine gizlenmiş olsa da olmasa da gelebilecek tehditlere karşı yeni sivil anayasa ile birlikte, anayasayı koruma teşkilatı başlığında doğrudan devletin güvenliğini ilgilendiren varlığını ilgilendiren tehditlerde ve tehlikelerde müdahale edecek bir yeni yapılanma ihtiyacını konuşmamız gerektiği kanaatindeyim” diye konuştu.

Prof. Dr. Kazım Uysal: “28 Şubat FETÖ’ye zemin hazırlamıştır”

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal, 28 Şubat darbesinde Refahyol hükümetinin yönetimden uzaklaştırıldığını belirterek “Bankalar hortumlanmış, imam hatipler ve birçok dini gruplar darbe yemişlerdir. Bu uygun zeminde maalesef Haçlı zihniyetinin yeni Truva atı olan FETÖ büyütülmüştür. Yani 28 Şubat FETÖ’ye zemin hazırlamıştır ve FETÖ netice vermiştir” dedi. Uysal, “Eğer biz İslami misyonumuzu devam ettireceksek ve ettiriyorsak, İslam’ın bayraktarlığı bize düşmüşse ve onlarda da kuyruk acısı varsa darbeler şekil değiştirecek, yöntem değiştirecek ama bitmeyecektir” dedi.

Darbecileri bir virüse benzeten Prof. Dr. Kazım Uysal,  “Bu darbeciler ve darbeci zihniyet virüse benzer. Mutasyon geçirirler. Öyle bir mutasyon geçirirler ki yöntem değiştirirler ve hastalık yapma seviyeleri artar. Beklenmedik zamanda yakalarlar ve maalesef hazırlıksızsak eğer immun sistemimizi savunma sistemimizi güçlendirmemişsek hasta ederler. Hatta öldürebilirler” dedi.

Emekli Albay Mustafa Hacımustafaoğulları: “Darbeye karşı önlem alınmalıdır”

ASDER Genel Başkan Yardımcısı Emekli Albay Mustafa Hacımustafaoğulları, demokratik sistemde esas olanın milli irade olduğunu belirterek “Milli iradeyi temsil eden siyasi iktidar da milleti temsil eden bu devletin en üst gücüdür” dedi. Darbelerin önlenmesi için gereken tedbirlerin alınacağını belirten Hacımustafaoğulları, temkinli ve dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Emekli Albay Mustafa Hacımustafaoğulları, siyasi istikrarsızlık dönemlerinin darbelerin en önemli gerekçesi olduğunu kaydederek “Sosyal huzursuzluklar, kaos ortamları onlar için bulunmaz nimet olmuştur” dedi.