İSTANBUL (İGFA) - Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, giderek daha fazla kişiyi etkileyen nomofobi hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
'No mobile phone phobia' teriminden türetilen nomofobinin, yalnızca bir endişe değil, kişinin dış dünyayla bağının kopacağına dair derin bir korku içerdiğini vurgulayan Aydın, özellikle dijital dünyanın merkezinde yer alan gençlerde, sosyal medya kullanıcılarında ve kaygı eğilimli bireylerde nomofobinin daha yaygın görüldüğünü belirterek, 'Telefon artık sadece bir iletişim aracı değil; kimlik ve sosyal statünün bir parçası haline geldi' dedi.
'BEYİN ŞARJ AZALMASINI TEHDİT OLARAK ALGILIYOR'
Aydın, telefonun şarjı düştüğünde beynin bu durumu bir tehlike gibi algıladığını ve 'savaş ya da kaç' tepkisinin devreye girdiğini ifade ederek, kalp çarpıntısı, terleme, nabız artışı, titremenin yaşandığını kaydetti. Bu belirtilerin doğal stres tepkileri olduğunu belirten Aydın, bazı kişilerde nomofobinin 'hayali titreşim' gibi yanılsamalara bile yol açabildiğini aktardı.
Nomofobinin kronikleşmesi durumunda kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde bozduğunu ifade eden Aydın, uzun vadede şu risklerin ortaya çıkabileceğini söyledi.
'Telefonla aşırı bağ kurmak, gerçek dünyadaki sosyal ilişkilerin zayıflamasına neden oluyor' diyen Aydın, şu konulara dikkati çekti:
'Sürekli gelen bildirimler, telefonun çekiciliğini artırarak ondan uzak durmayı zorlaştırır. Ayrıca, evde veya işte telefonun kullanılmaması gereken 'sınırlı bölgeler' belirlenmesi öneriliyor; örneğin yatak odasına telefon sokmamak gibi. Bu tür pratikler, kişinin telefondan bağımsız var olabileceğini ve şarjının bitmesinin bir felaket olmadığını fark etmesine yardımcı olur. Eğer bu alışkanlıklar yeterli olmazsa, bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi yöntemlerle bir uzmandan destek almak, nomofobinin altında yatan düşünce kalıplarını değiştirmede oldukça faydalı olabilir.'