Eskilerin ,daha doğrusu bizden önceki nesillerin bir sözü vardır;''Eee anlat bakalım,gittin geldin ,neler
gördün evlat?!...''Konuşmaya başlar anlatan bir gülümsemeyle ve hevesle!..Kendine güven gelir hiç yoksa bile,
üstünlük ve bilmişlik edasına bürünüverir birden.Güzel fakat aynı zamanda da merak edilen olmak her gezip görenin,
gittiği yerde yaşayanın hoşlandığı da bir haldir..

Vakt-i zamanında ,yani bundan yaklaşık 40-45 sene evvel ...Almanya gelişmişlik düzeyi düşük ancak genç kuşağı
aktif olan ülkelerden büyük bir göç kabul etti,herkes bilir bunu.Ve kimi büyük kimisi de küçük dünya ülkelerinden
bu talebe karşılık bizim ülkeemizin vatandaşlarından da çok sayıda giden oldu gurbet denilen o uzak yere.
Zaman içinde Almanya'nın tüm şehirlerinde yerleşerek hayat kurdular,düzen oluşturdular,çalıştılar,didindiler ve
emek işçisi olarak bilek gücünü ölesiye ,biteviye kullanarak kendilerine yer de edindi Almancı Türkler...

Yıllık izinlerinin pek çoğunda koşa koşa kendi vatanlarına geldiler,çoğu da köylerindeki akraabalarının ve ana
babalarının yanlarında dinlenerek,yiyerek içerek,memleket hasretiyle yanıp tutuşan yüreklerini az da olsa ferah-
latmak için geçirdiler sayılı günlerini burada...Ve geri dönüşler her biri için de ayrı eziyetti psikolojik olarak.
Gittiklerinde tekrar duvardaki yaprak takvim sayfalarını her akşam tek tek koparacaklarını bile bile...Ana ve baba-
larının ölüm haberleri verilirse tekrar gelmenin o acı yutkunmalar eşliğinde olacağını bile bile...Döndüler.

Ailesinde Almanya Göçü yaşamış biri ya da birileri olanlar iyi bilir..Bu ilk giden gurbetçilerin halleridir.Sonra -
ları kuşak kuşağı doğurdu ve zamanla beraber orada yaşayan Türk ailelerin hikayeleri ve karakterleri de çokça değişti.
Yabancı gelinler alan aileler ,damadı Alman olduğu için çocuklarını evlatlıktan reddedenler ve yıllarca süren aile-
akraba kavgaları hatta husumetleri oldu...

Peki o sırada yetişen kuşaklar ne oldu?Ne oldu derken..Uyum etaplarını atlatmayı başarabilen ailelerin çocukları,gençleri ve hatta yeri geldiğinde erişkinleri ne yaptılar,neler yaşadılar, ne öğrendiler ve neler öğretip aktardılar kuşak halelerine?!İşte bu biraz düşündürücü olmuştur hep buradaki insanlar ve yeri geldiği sırada benim için de! Ayrıca da hevesle merak ettiğim bir konu halinde kalmıştır çocukluk yaşlarımda..

Oradaki yani Almanya'daki okullar ve eğitimleri nasıldı ve çocukların kıyafet seçimleri bile kendilerine göre serbest
bırakılmış,kalıplara sokulmayan tek tip öğrencilerin ve çocukların nasıl geliştikleri idi düşündüklerim ...
Ve daha pek çok soruya karşılık ,kafamdaki bilinmezlerle büyüdüm ben de..Ta ki liseye ve üniversiteye gidip eğitimime
devam ederken onları gerek yaşça ve gerekse de eğitim ve fikir düzeyinde gözlemleyerek vardığım hüsran dolu kanaatlerime
kadar!!!

Ne mi gördüm;anlatayım...Ben ve benim yaşıtlarım bu az gelişmiş ülkedeki eğitim imkanlarıyla ve sistemleriyle
boğuşurken ve bir şekilde hedefe koyduğumuz mesleklere uzatmaya çalışırken kollarımızı ve aklımızın sınırlarını,hayal-
lerimizi...Kimimiz ulaşabiliyor olduğu için bahtiyar,kimimiz içinse atlanması birer deve hendeği denli zor gelen
sınavların ağırlığı altında ezilirken ve istediği meslekleri elde edemediği için büyük bir hayal kırıklığı ve kedere
mahkum olurken o minik beyinlerimizle..Avrupa'daki ailelerimizin çocuklarının ve onların çocuklarının da çoğumlukla
en iyi ihtimalle bir otomotiv fabrikasında veya tekstil devi firmaların atölyelerinde birer işçi olarak yer edinmeleri
ve tüm bunlar olurken de entellektüel hiçbir yönlerini geliştirmemeleri ne büyük bir hatadır ve vahim birer topluluk
örneklemesi olarak en azından bende derin izler bırakmıştır..

Benim tanıdığım sadece bir akrabanın çocuğu okuyup mühendis olma şansına erişti mesela..Ki onun da annesi Alman idi zaten
ve eğitimliydi hasbel kader.

Neden bu böyle ?! demeden edemiyor insan ister istemez elbette!Neden Atatürk'ün gösterdiği bilimsel yol ışığında
aydınlanarak ve birer meşale kıvılcımları misali çocuklarımız,gençlerimiz tüm dünyayı ışıtmayı hayal etmiyorlar ve
istemiyorlar ki?...Elin adamının ekonomik sorunu yok,hali hazırda gitmişsin oralara ölümüne zaten,faydalansana be akılsız!
Yetiştir çocuğunu,en iyisinden ol sen de;en azından dediklerinden değl!Ol!Doktor ol,mühendis ol,eğitimci ol en az üç ya-
bancı dil bil,tiyatrocu ol...En iyi Hamlet ve Otello'yu dünyaya sen sergile yıldızlı zekanla ...

Yok ama!Maalesef yok!Nerede bizde o kafa;akıl zehir zemberek de işletim sistemi başka!...Ondan sonra da sen gel
Türkiye'ye efendime söyleyeyim;aç sokaklarda bangır bangır yabancı müziğini,yaz tatilinde en lüks otellerde o rüküş
giyim ve makyajınla bas bas bağır BEN ALMANCIYIM ..diye...!Annen ve baban da senin bindiğin arabayla ve sürdüğün
parfümün markasıyla görgüsüzlüğün tavanında gezinti yapsınlar...

Daha çok çoğaltmak mümkün tabi bunları ve ayrıca_ bu genelleme değil_ diyemeyeceğim maalesef;niye mi?! Çünkü eğitim almmış
,okumuş,aydınlanmış ve farkına varmış ,hatta örgütlenerek birlikten kuvvet doğar inancıyla milletvekili olmayı seçen de
var evet,ancak genele oranladığınızda çok çok azlar!!!

Daha iyi eğitim almış,farkına varmış,ezilen ve horlanan azınlık olarak kalmanın rehavetini üstünden atmış yeni ve
dinamizmi yüksek,karakteri sarsılmaz ve yılmaz nesillerin geleceği günlere olan inancımızla!!!
Hoş günler....Esenlik ve aydınlıklar...