CHP ve İYİ PARTİ'nin seçim ittifakı veya paslaşması,yakınlaşması hem sağ da, hem sol da çeşitli tepkilere neden oldu.

Bu konuda akli selim olanlar,yakınlaşmanın kaçınılmaz olduğunu ve geçmiş elli yılın tecrübelerin ve yaşanmışlıkların bu yakınlaşmayı kaçınılmaz kıldı diyenlerdenim.

Çünkü 1977 yılında CHP'nin Ecevit'le aldığı %41.4 oy oranı dışında bu oranı yakalamak mümkün olmadı.

Daha sonra SHP ve DSP'nin iktidar ortaklıklarıda sağ partilerle veya MSP gibi İslamcı partilerle kuruldu.

Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz, iktidar ortaklığı yapmak ve kurumsal kimliklerle ortaklıklar kurulup, hükümet olunmuşsa, bu gün de alanlarda siyasi aktif figürler üzerinden kazanmanın alt yapısına ortak olunabilir.

Bu gün Ankara'daki adayın sağ kökenli olması veya çeşitli illerde İYİ PARTİ adayının destekleniyor olması ilk an da klasik sol anlayışta olan yurttaşlar tarafından tepkiyle karşılandı.

Oysa sen son seçimde başarılı olamamış bir yapıyla bu gün de seçime girmek zorundasın.

CHP bir sınıf partisi veya proleter işçi sınıfının iktidarını savunan bir parti olmadığına göre,bir kitle partisi olduğuna göre, geçmişte sağ partilere ortaklıklar yapılmışsa, bu gün yerel seçimlerde yerel yönetimlerde güç birliği yapmanın ve iktidar ortaklığını halkın gözü önünde halkın oyuna sunmanın çokta eleştirilecek bir yanı olduğu kanaatinde değilim.

Eğer İYİ PARTİ'nin veya SAADET PARTİSİ'nin göstermiş olduğu adaylar desteklenecekse, belki şuna özen gösterilmelidir.

Geçmişte eli kanlı değilse,yüz kızartıcı bir suç işlememişse,ırkçılık,bölgecilik,mezhepçilik  içinde olmamışsa, bu adayları CHP'nin desteklemesinde bir sakınca görmüyorum.

Örneğin Bayburt,Gümüşhane,Erzurum,Kahramanmaraş,Tokat gibi illerde elli yıldır CHP'nin birinci parti çıkmadığını,belki bir elli yıl daha çıkamayacağını biliyor olmamıza rağmen hala CHP'nin tek başına seçime girmesini savunmak,ülke gerçeklerini bilmemektir.Bundan dolayı bölgelerde yerli ittifaklar yapılmalı.

 Bu durum siyasi partilerin genel ilkelerinden ödün verme,partini  genel ilkelerinden ödün verme, partinin tüzüğü programını değiştirme girişiminden ziyade, bu üç partinin, parlamenter sistem ve çoğulcu,kuvvetler ayrılığında oluşan ortak paydanın yere  seçimlerde bir provası olarakgörmek gerekir.

CHP'nin son on üç seçimdir birinci parti olamayışı, İstanbul, Ankara ve en az altmış ilde 25 yıldır iktidar olamayışının binlerce tahlili yapıldı.

Bir sonuç çıkmıyor, ne tahlili  yaparsan yap, olmuyor, olmuyor, olmuyor.

Bu duruma göre yanlışta ve sürekli kaybetme inadında ısrar etmek gerçekçi bir yaklaşım olduğu kanaatinde değilim.

Bu seçimlerde CHP'nin aday belirleme yöntemini  doğru buluyorum.

Çünkü CHP'nin örgüt yapısı ve üyelik yapısı ön seçim yapılarak doğru aday ve doğru sonuç almasına uygun olmadığını savunanlardanım.

Bu yönde sayın Murat Karayalçın'da bu görüşü savunmuştur.

Onun için parti içinde delege ağaları,medya maymunları,kanatçılar,bölgeciler,mezhepçiler ön seçimde partiye çok büyük zarar verecek çalışma ve ayrışma çalışmaları yaptıkları için bu yapıda ön seçim doğru değildir.

Ne zamanki gerçek anlamda sosyal demokrat bir parti oluşur ve üyeler sadece ve sadece partinin eşitlikçi,özgürlükçü ve emeğin hakkını aldığı,bütün siyasi karaların emekten yan olması gerektiğini savunan,basın özgürlüğü,hukukun üstünlüğü ilkelerin doğrultusunda fikirler üreten üyelerin tamamının katıldığı ön seçim yapılabilir.Hatta 1200 delegenin olmadığı, üyelerin ülke genelinde oy kullandığı genel başkanı seçtiği bir yapıda olmalıdır.

Bir de AKP'nin adaları açısından bakacak olursak, İstanbul'da Binali Yıldırım'ın aday olması, seçimi ilk defa AKP dışında bir partinin kazanmasına çok yaklaştırmıştır.

Bu da doğal olarak en yakın CHP'yi işaret etmektedir.İlçe adayları 8 ocak 2019 tarihi itibarıyla geç kalınmıştır.

CHP ve ittifak partileri büyük bir hata yapmazlarsa, Ankara, İstanbul alınabilir.

 24 yıllık siyasal İslam'ın iktidarı büyük illerde kaybetmesi sonucu parlamenter rejimin ve özgürlükçü demokrasinin yolunu açabilir.

İstanbul Türkiye'dir,Türkiye ise İstanbul'dur.