Türkiye’de artık herkes birbirini dinliyor!

Ünlü düşünür Voltaire’in Fransız İhtilalı öncesinde söylediği “Senin düşüncelerine katılmıyorum ama düşüncelerini söyleme hakkını sonuna kadar savunacağım” sözü ülkemizde de, özellikle demokrasi havarileri tarafından, son 10 yılda sıkça yinelenen bir söz oldu. Ülkemizde bu sözü söyleyenler, gerçekten de düşüncelerine katılmadıkları insanların sözlerini söyleme hakkını sonuna kadar savunuyorlar! Ama öldürmek için… Farklı düşünen adamı vurarak işledikleri cinayetten müthiş bir haz almak, adeta orgazma ulaşmak istiyorlar…

Klasik ve bilinen sağ-sol terimleri çoktan buhar olup uçtuğundan insanlar da kafa kargaşası içerisinde birbirlerini dinlemeye çalışıyor. Ama karşısındaki adamı dinlemelerinin amacı, onunla empati yaparak, söylenenleri muhakeme edip, hangisi doğru, hangisi yanlış gibi bir analize girişmek değil. “Adam konuşsun da ben gırtlaklayayım” hınzırlığı içinde çoğu insan…

Mesela, “Ya, bunca kan dökülüyor, artık barış olsun… Şu barış sürecini destekleyip; kim samimi, kim değil bir görelim” dediğinde, hemen seni infaz etme konumuna geçiyorlar ve Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’da oluşturmak istediği yeni haritanın destekleyicisi CIA ajanı olarak ilan ediliyorsun.

Veya “Kardeşim milletin inançlarını sorgulamaktan vazgeç artık. Herkes inancını içinde yaşasın… İnanıyorsa eğer, ibadetini senin belirlediğin ve görmek istediğin şekilde yapmak zorunda değil. Üstelik inanmayana da saygı gösterelim” dediğinde “Din düşmanı, münafık ve yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede İslam’a saygısızlık eden adam” olarak, seni kurşuna dizmek üzere karşında mevzilenmiş manganın, mermileriyle can veriyorsun.

“CHP sosyalist enternasyonale üye ama yaptıklarının hiçbiri sosyal demokrat politikalarla örtüşmüyor. Sürekli parti içi çekişmelerle bir yere varılmıyor. Bunun sonucunda da aslında bir sosyal demokrat partinin oy deposu olması gereken varoş tabir edilen bölgelerden sıfır çekiyorlar” dediğinde, ne ilgisi varsa “Atatürk düşmanı” oluyorsun.

Ya da “Ben Kürt milliyetçiliğine de karşıyım” diye sesini yükseltmeye yeltendiğinde “Ezilen ulusun hak arama mücadelesine destek vermekten kaçınan, hatta bunu engelleyen sahte demokrat, Türk solcusu” olarak Kaleşlerin sözcük atan mermileriyle can veriyorsun.

Almanya’da dazlakların Sollingen’de yakarak öldürdükleri Türklere karşı sağduyulu Alman çoğunluğun “Hepimiz Türk’üz” diye slogan atması hoşumuza gidiyor da, içimizden bir Ermeni, Hrant Dink; hem diasporayla, hem de Türkiye’deki azınlıkları yok etmek isteyen zihniyetle mücadele ederken kahpece öldürüldüğünde, “Hepimiz Ermeni’yiz” diyen olursa, onun rahmetli de olsa anasının seks işçiliği yaptığını söylemekten kaçınmıyoruz.

“İktidar sivil diktatörlüğe gidiyor” tespitinde bulunursan ülkesini sevmeyen, istikrarı bozmak isteyen biri olarak damgalanıyorsun. “Bu muhalefet, böyle muhalefet etmeye devam ederse eğer AKP 50 yıl daha iktidarda kalır” dediğinde ise iktidar yanlısı oluyorsun birden bire.

Bırakın siyaseti, “Aziz Yıldırım” desen Fenerlilerden zılgıt işitmen,” Fatih Terim’in hakemler üzerindeki baskısından”bahsetsen Galatasaraylılardan fırça yemen an meselesi. “Beşiktaş’ı mahveden adam şimdi Türk futbolunu mu kurtaracak” desen kimisinden alkış alıyor, kimisinden hakaret görüyorsun. Neyse ki Çarşı, benim gibi her şeye karşı! Trabzonsporlular için zaten her yer Trabzon. Sıkıysa “şu seyirciniz de rakibine biraz saygılı olsun artık!” de.

Yani evet, hepimizi birbirimizi dinliyoruz ama öldürmek için!