Stresli bir bekleyişin ardın şampiyon olmuştuk.

Bayraklarda hazırdı arabalarda, tura çıkacaktık şampiyonluğun tadına varacaktık, kısacası bayram yapacaktık…

Telefon çaldı “şaka” sandım…

Telefon yine çaldı “organize şaka” sandım…

Telefon yine çaldı sonra yine ve yine…

Şakası yoktu söylenenlerin, bu dakikadan sonra şaka kaldıracak halimde yoktu dondum kaldım.

Dışarıda korna sesleri çığlıklara karışmıştı, benim içimde kopan fırtına yön değiştirmişti çığlık çığlığa bağırdım gıkım çıkmadan!

Bayram kalbine yenilmişti, kalbimizi kırarak.

Bayram beklerken bayram gitmişti avuçlarımızın içinden kayarak, şahsına münhasır kendini de yanına alarak.

Sevsen de nefret etsen de asla vazgeçemeyeceğin, rakibine heyecan veren rakip, dostuna güven veren dost, ağlarken hıçkıra hıçkıra, gülerken kahkahalarla her şeyi uçlarda yaşayan, belli ki uçurumun kenarında durduğunun farkına varamayan BAYRAM!

Biliyor musun sana yine kızıyorum, bu defa asla öfkem dinmeyecek, bir hoşça kal demeden gitmekte neyin nesi, her fırsatta arayıp “amca nasıl yapalım” diye sormak yok mu? Belki verilecek bir cevabımız vardı!
Biliyorum ne bir dakika önce ne bir dakika sonrası, tükendi ömür mürekkebi ne desek boş.

Önümüz yaz, kekik kokuları duyulur yakında papatyalar açar köyünün topraklarında, yazlar kışları kovalar. Bu fani dünya da nice nesiller gelir geçer nice insan doğar ve ölür, kimisi iz bırakır gider kiminin esamesi bile okunmaz. İz bırakanlardan olmak ne güzel sen bunu başardın…

Seni unutmayacağız demiyorum çünkü unutulacak gibi değilsin, her yönünle akıllarda kalacaksın, unutmamak demek hep acı duymak demek olsa da, belki unutmak daha iyi olsa da unutmayacağız.

Aslında hepsinden önemlisi de UNUTAMAYACAĞIZ!

Mekânın cennet olsun BAYRAM EŞGÜNOĞLU…