Çok acayip bir zamana denk geldik…

Telefon kulübelerinde alo bekledik
Bağlanmak için sevdiklerimize alo santralde dedik.
4G teknolojisi ile de bağlandık hayata
Ucu yanık mektubu da gördük,
SMS, MAİL ile elektronik bile postalaştık  
Telsizden brek brek arkadaş da aradık,
Aradığımız arkadaşı facebookda da bulduk.
Siyah ile beyaz kadar farklı iki ayrı hayat yaşadık…

Çok değişti her şey…

Tommiks Teksas öldü sanırım
Zagor baltayı gömmüş olmalı ki sesi soluğu çıkmıyor.
Ve daha çok fazla şey…

Bunların hepsini gördük, her şeyi yaşadık sandık ama daha bu gözlere gösterilecek çoook şeyler varmış meğer…

Hani şu yolda yürürken yanımıza yaklaşan mülteci çocuk!

Eli yüzü ne kadar da kirli görünüyor değimli?
Belki de pis bile kokuyordur.
Hani şu her fırsatta “bıktık bunlardan” dediğimiz çocuk.
Kaç defa gözlerinin içine bakarak yüzüne gülümsedik! ne çıkar gülümsesek?
Oysa ne demiş efendimiz gülümsemek sadakadır.
Sadaka nedir? Belayı defeder, ömrü ve kazancı bereketlendirir.
Evet, o çocuk mülteci, savaş var onun ülkesinde, yanık kokuyor her yer, yıkık virane vesaire.

Ey insanlığı unutmuş biz

Kıyıya vurmuş ıslak bedenler, ne kadar da miski amber kokuyordur değimli?
Mülteci minik çaresiz bedenler, insanlığımızı test ederek gittiler!
Üstsüz güneşlenenlerin sahilinden, hayatımızı alt üst eden görüntüler düştü ekranlara!
Belleğimize kazındı, iliklerimize kadar bizi sarsarak.
Kıyaya vuran bir balina kadar ilgisini çekmedi dünyanın. Bizde unuturuz üç beş gün sonra, hiç olmamışçasına
Şimdi ben bu makaleyi titren ellerimle insanlığımdan utanarak yazıyorum, boğazım düğüm düğüm ve çaresizliğime hayıflanıyorum, kendimden utanıyorum. Yarın hak tecelli ettiğinde “YÜCE DİVANA” nasıl çıkacağım bilemiyorum, eğik başım.
İnsanlık çıldırmış, kan ve gözyaşından zevk alır hale gelmiş. Yeni bir helak’ ı hak eder halde dünya.
Bunun adı kıyamet olmalı, toptan gidiş hepten yok oluş. Kaldı ki cesedimiz sağ, ruhlar çoktan helak olmuş. Allah bizlere bu zor sınavlardan hakkıyla çıkmayı nasip eylesin.
İnsanlık ölüyor gün be gün, sadece bugünlük okunan sala bize değil…