Ne de güzel anlatmışsın hikâyeyi, okurken gözlerim doldu.

Ahmet HAKAN, filmin ortasını sonunu anlatmışsında, başını anlatmamışsın.

Dün cemaat operasyon yaptı, yüzlerce insanı mağdur etti demişsin.
O gün sesi çıkmayanlar, bunu normal olarak yorumlayanların bugün mağdur olunca aynı şekilde feryat ettiğini söylemişsin.
Sonra da eklemişsin, dünün mağdurları bugünün mağdurlarına öyle bakmadı, destek verdi özgür basın diye haykırdı demişsin.

Ama filmin başını anlatmamışsın!

Filmin başında bugünün mağduru cemaate destek verenlerin esas hikâyesi var, o hikayeyi anlatmamışsın!

Dur ben sana anlatayım Ahmet HAKAN…

Bir gün dönemin Başbakanı Ecevit, fazilet partisine “VASİYET” partisi demişti. Kendi dâhil herkes gülüştü, olay mizahi bir yaklaşım olarak atıldı belleklere.
Oysa öyle değildi Ahmetçiğim 

Ne demişti Ecevit?

Yaaaa bu partinin de her gün ismi değişiyor!

Peki, neden değişiyordu Ahmetçiğim?

Dur söyleyeyim, çünkü sürekli KA-PA-TI-LI-YOR-DU!

Çok mu komikmiş Ahmetçiğim? Dün o kapatmalara destek verenler kimlerdi?

Dur onu da söyleyeyim, şimdi sözüm ona özgürlükçü olanlar. Dün bazı gazetelerin ismi akit, vakit filan falan olmak zorunda olunca neredeydi senin bu özgürlük âşıkları? Batı çalışma grupları kurulurken, insanlar fişlenirken neredeydiler?  Bu gün gezi olaylarında polisi ikna edenlerin o günlerde ikna odalarında kızları ikna etmeye çalıştığını yazmayı unutmuşsun Ahmetçiğim.

Şiir okuyan, şarkı söyleyenleri, aklındakini diline dökmeden, hafıza okuma yöntemiyle “düşünce suçundan” ceza evlerine atılan İslamcı yazarları unutmuşsun Ahmetçiğim. Dün neredeydi bugünün özgürlük savunucuları?

Dur söyleyeyim, dün “Tayyip” için eksi olacağına inansalardı yine tüm bu mağdurların yanında olurlardı.

Hiiiiç bana o örümcek kafalı zihniyeti özgürlükçü diye anlatma, onlar sırf Tayyip Erdoğan zarar görsün de nasıl görürse görsün derdindeler. Onlar için “düşmanımın düşmanı dostumdur “ kuralı işliyor ama şimdilik…

Bir dönem aczimdendiler, Müslim Gündüzler, Fadime Şahinler, Ali Kalkancılar vardı. Bu isimler senaryonun bir parçası olarak gündeme taşınmış sahte figüranlardı, o figüranlar üzerinden bu ülkenin mütedeyyin insanlarına algı operasyonları yapıldı, gerici, yobaz ilan edildi. O bahane ile kuran kursları kapatıldı, imam hatipler kapatıldı. MGK da birinci gündem İRTİCA oldu, Sincan da tanklar yürüdü, Din adamlarına Başbakanlık konutunda verilen iftar ihanet olarak sunuldu. Sonuçta gelinen noktada da 28 Şubat ve bu ülkenin insanlarına zulümler başladı, gözaltılar baskılar…

Ne diyordu MGK kararlarından bazıları. İrtica nedeniyle ORDUDAN ATILANLARI savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren MEDYA kontrol altına alınmalı, KIYAFET kanununa riayet edilmeli, KURBAN DERİLERİ Türk hava kurumu dışında başka bir yere verilmemeli. Ne kadar da demokratça değimdi Hakancığım.
 Peki, neredeydi bu özgürlükçü, herkese demokrat dediğin zevat. Daha kozasından çıkmamış mı idi? Şimdi kalkıp bana bu adamları iyilik abidesi olarak sunma. Biz aptal değiliz.

Mevzu belli Ahmetçiğim, Tayyip Erdoğan zarar görsün, baskıcı faşizan diktatör ilan edilsin de nasıl edilirse edilsin.
Ama elbet tarih bu uğurda bir araya gelen, sözüm ona “ulusalcı” Nişantaşı tayfasını da, bu sahte demokratları da, seni de yazacak.

CHP den ayrılınca saraya ak demek karaktersizlikmiş, dün kanal 7 ekranlarında söylediklerini izle, bir bak bakalım neler demişsin.
Saraya ak demek karaktersizlikse, karaya ak demek ne olmalı acaba?