Son salıvermelerden sonra “Rahşan affı” yine gündeme geldi…
Hem de hiç beklenmedik bir isim tarafından…
Kılıçdaroğlu, bu salıvermelerde suçu hükümete yıkarken, olan biten şeyin çok korkunç olduğu nüktesini bir benzetme deyimle yaptı “Recep affı” yani, bu salıvermelerdeki kendince büyük skandalı, Rahşan affına atfederek, “Recep affı” olarak yorumladı.

Peki, tam olarak ne dedi Kılıçdaroğlu “Bir baktık insanları domuz bağıyla öldürenlerin hepsi dışarıda; buna 'Recep Affı' denir” bakalım Kurultayda el ele mesajlar veren Rahşan hanımdan bu benzetmeye bir cevap gelecek mi?    
Domuz bağı demişken…


CHP genel başkanının, yargılama aşımından (Tutukluluk süresinin uzunluğundan) dışarı çıkanlarla ilgili söylediklerinin asıl düşündürücü kısmı “Domuz bağı ile adam öldürenler dışarıda, buna Recep affı denir” demesiydi, “adam öldürenler” kısmının altını çiziyorum.

Ben hukukçu değilim, ama bir hukukçu olmadan bilebileceğim bir detay takıldı gözüme, şu anda tahliye olanlar belli bir süre üzerinden geçtiği halde hüküm verilemeyen ve dolaysıyla Avrupa birliği uyum yasası gereğince tutukluk süreleri sona erdirilen kişilerdir.

Yani, suçları ispat edilmediği müddetçe masumdurlar! Peki, kanundaki bu hüküm son derece açıkken Kemal beyin “Domuz bağıyla adam öldürenler” demesi ne kadar ahlakidir? Doğru olan, “Domuz bağıyla adam öldürme zannıyla tutuklu bulunanlar” olmalıydı! Peki, bu davalardan berat eden birileri olursa, acaba Kemal Bey kendini nasıl izah edebilecek… 
Şunu asla unutmamak lazım, devlet adamı olmak demek, bu ülkede yaşayan suçlu, zanlı, katilde dâhil herkesi yönetmeye talip olmak demektir, birileriyle ilgili kesinleşmemiş davalar olduğu halde katil hükmü verirken, diğer yandan PKK kamplarında APO ile kol kola görüntülenen Yalçın Küçük’e kefil olarak toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede olunamaz! Herhangi bir zanla tutuklu olmakla, Ergenekon zanlısı olarak tutuklu olmanın “Hukuk açısından” öncelik dışında hiçbir farkı yoktur, İkisiyle ilgilide karar mercisi mahkemelerdir.
Dosyaların neden incelenemediği konusuna gelince

İvediliği olan dosyalar, tutukluluk süresi hükmü bilindiği halde öncelikle incelenmiyorsa, bunun sorumlusu Hükümet değil, o dosyaları incelemekle görevli olan kişilerdir. Çünkü o iş için maaş almaktadırlar!

Tıpkı, bir belediyenin temizlik şirketinde çalışan bir işçinin, maaş karşılığı yaptığı çöp toplama işi gibi. Bazı şeyleri iyi tespit etmek lazım, devletten maaş alan herkes, bunu sonuna kadar hak etmelidir!

İşin diğer kısımları detaydır, çünkü ortada 70 küsur milyon insanımızın emeği ve hakkı vardır, öncelikle insanımıza karşı vatan borcunu ödemek hepimizin ilk şiarı olmalıdır, yoksa hâkimmişiz, savcıymışız, köylüymüşüz, işçiymişiz hiç birinin diğerinden farkı yoktur, hepsi bu toplumun çarkının birer dişlileridir, birisi işlemezse sistemde işlemez, ben bu ülkeyi seven bir vatandaşı olarak, şahsi husumetlerle koskoca bir çarkın arasına çomak sokmaya çalışanları zavallı olarak görüyor ve acıyarak bakıyorum!

Demokrasiye saygısı olanlar, seçimle gelenleri oy vermediği kişiler bile olsa, saygıyla karşılamalı ve aldığı maaşı hak etmeye devam etmelidir... 
Bu zihniyetle ilgili yaşadığım bir anekdotu paylaşmak isterim;
Halk oylamasından kısa bir süre sonra, KGS dolumu için TEM gişelerinin, İstanbul çıkışındaki dolum veznesine uğradım, benim hemen önümde sırada bir TIR şoförü kart dolumu yaptırıyordu, gişede ki karayolları çalışanıyla arasında geçen sohbet dikkatimi çekti, TIR şoförü “neden en az 100 TL doldurmak zorundayız” diye sorunca veznedeki görevli “onu hükümete sor” dedi, bunun üzerine de TIR şoförü “zaten bende Referandumda HAYIR verdim” diyince, gişe çalışanı büyük bir keyifle “ o zaman sana 50 TL” olur dedi! Ne garip değimli? Peki, bu zihniyeti nasıl aşacağız? Yarın hükümet değişirse, başka partiye oy verenler hükümetin icraatlarını aksatmak için görevini yapmayacak mı? Hadi bu vatanı sevmiyoruz, ya aldığımız maaş, onu hak etmek için bile bir çaba sarf etmeyecek miyiz? Sapla samanı karıştırmayalım, herkes işini yapıp aldığı parayı hak etmek zorundadır, görevini kötüye kullanan “vatan haini ve namerttir”…