Milyonlarca sayfa tutan mahkeme tutanaklarını, belgelerini, kanıtlarını, bilirkişi raporlarını, tanıkların ifadelerini v.b. normal koşullarda sadece roman gibi okumak bile birkaç ömür sürerken, bunları 3-5 ayda; 

Hem okuyan,
Hem yorumlayan,
Hem karşılaştıran,
Hem yüzlerce kişinin aralarında bağ kuran,
Hem bunların suç işlediğine, örgüt oluşturup yönettiğine karar veren,
Ve bu konuda “mütalaa”sını da veren Sayın Savcıyı birçok nedenden dolayı kutlamak ve ödüllendirmek gerekir!

Kutlamak gerek; çünkü yukarıda anlatılan işleri bu kadar kısa bir sürede yapabilmek için insanüstü yetenekler gerekir. Bırakın bu milyonlarca sayfayı bu kadar kısa sürede okumayı, sadece hiç okumadan sayfalarını çevirseniz yıllar alacağını uzmanlar söylüyor; ben değil!

Diyelim ki okudun! Ama okuduğun roman değil ki? Devletin hiçbir arşivinde olmayan ve kime sorsan yok denilen o derece gizli bir örgütü bulacaksın, bulmakla kalmayacak bunların tüm yönetici ve üyelerini saptayacaksın, eylemlerini tek tek ortaya döküp o inkârcıları ayan-beyan ortalığa saçacaksın; eh yani, kolay mı? Yüzlerce tutuklu, onlarca tanık, hatta özel görevli gizli tanıkları tek tek dinleyecek, birbirleri hakkında neler dediklerini tek tek yorumlayacak, gizlenen bilgi ve belgeleri gözlerine sokacak ve onları ortaya koyacağın kanıtlarla kımıldayamaz hale getireceksin! İtirazları, bilirkişi raporlarını, ses ve görüntülü binlerce sayfalık dokümanları satır satır okuyup en ufak bir şey kaçırmayacaksın ki bu örgüt kökten çöksün!

Ve tüm bunları sakin bir kafayla, o binlerce sayfa değişik dokümanları defalarca elden geçirip birbiriyle kıyaslayarak, hem de kimsenin zerre kadar hakkını yemeden, vicdanın acımadan tam bir kanun adamı olarak yasa ve yönetmeliklere uygun yapacak, tarafsızca karar vereceksin!

Ne fizik olarak, ne bilgi olarak, ne zaman olarak bir insanın bu kadar kısa bir sürede böyle bir dosyayı çözmesinin tamamen olanaksız olduğunu bilim adamları söylüyor; ben değil! Demek ki bir şeyler yanlış gidiyor. Ya bilim adamları ve bilim bu işten anlamıyor, ya da yetkili savcımız insanüstü yetenekler sahip!

Yoksa bu kadar hızlı davranmak kararın ülkemizdeki bazı gelişmelere paralel olarak çok özel tarihi bir güne denk gelmesi için miydi? Daha önce de benzerlerini yaşamış olduğumuzdan insanın aklına gelmiyor da değil hani; ama tabi ki öyle değildir, değil mi?

Yıllardır tutuklular dünya hukukunun tersine suçsuz olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Tanıkları dinlenmiyor, bilirkişi istemleri yerine getirilmiyor, avukatlarına söz verilmiyor, hatta duruşmadan atılıyor, savunmaları dakikaya bağlanıyor! Yani hiçbir hukuk kuralı işlemiyor!

Ama gizli tanık adı altında ne kadar ırz düşmanı, PKK’lı, terörist, hırsız, arsız, namussuz varsa bol bol ve sırtları sıvazlanarak dinleniyor. Bunların beyanları geçerli ve çok önemli sayılıyor. Arada birileri timsah gözyaşları dökerek hem nalına hem mıhına vuruyorlar. İsteyen istediği mesajı alıyor. Verilen sözler o kadar çok toz oldu ki toz fırtınasından göz gözü göremiyor!

Dünyada bu dava dikkatle izleniyor. AİHM ülkemize cezalar yağdırıyor. Demokratik ülkeler böyle bir davanın olamayacağını söylüyorlar. Hukuksuzluk o kadar büyük ki insanlar “yok canım, bu kadar da olmaz, demek bunlar yalan söylüyorlar” diye düşünür hale gelmişler; ama gerçek ortada!

E; peki geriye ne kalıyor? Savcı mütalaasını verdi. Devletin tüm güvenlikle ilgili kurumlarının ısrarla resmi yazılarla “kayıtlarımızda böyle bir örgüt yoktur” deseler de savcı “Ergenekon Terör Örgütü” nün var olduğunu, yönetici ve üyelerini tek tek ortaya koyuverdi! Bununla da kalmayıp bunlara ETÖ üyesi ve yöneticisi olmaktan “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” önerdi!

İşte bundan dolayı, yani devletin bile varlığından haberdar olamadığı bir örgütün varlığını kanıtladığı için, üstelik bu örgütün bir zamanlar bir partinin dört eğilimi birleştirme komedisi gibi faşistinden komünistine, dincisinden liberaline, generalinden mafya babasına kadar hayatta bir araya gelemeyecek kişilerden oluştuğunu kanıtlaması da gerçek bir başarıdır. Mutlaka ödüllendirilmesi gerekir. Bunu tüm hukuk fakülteleri ders olarak okutmalı, gelecek nesiller ağızları açık, hayret ve ibretle hukuk öğrenmelidirler!

Aslında bir de büyük şanssızlık yaşıyoruz! Ah; şu idam cezası kalkmamış olacaktı ki, ağırlaştırılmış müebbet yerine basacaksın idamı!

Ondan sonra da bunların bir kaçını, hatta hepsini Ankara’nın ortasında Adalet Bakanlığının -eğer halen yerinde duruyorsa- tam da onun önünde sallandıracaktın ki;

Şanssızlık işte!