Anayasaların hangi koşullarda yazılacağı bellidir. Hiçbir ülke durduk yerde yeni bir Anayasa yazmaz. Ancak günün koşullarına göre yeni yasalar ya da yasalarda düzenlemeler yapılabilir. Sık sık yasa yapmak aslında bir eksiklik sayılır. Yasaların toplumun tüm kesimlerinin ortak görüşü olmadığını, konusunda yetersiz ve paylaşımcı olmayan kişilerce yapıldığını gösterir.

Mevcut anayasanın tamamının iptal edilerek yenisini yapmaya kalkmak anayasal bir suçtur. Şu anda yüzlerce tutuklu ve hükümlü anayasayı ortadan kaldırmaya teşebbüsten içeridedir.

Sayın Başbakan ısrarla yeni anayasa istemektedir. Bunu ilk günden beri işlemekte, son seçim döneminde kendi geleceğine yönelik önemli bir dayanak olarak görmektedir. Kişisel yapısı ve hırsı bundan sonra yetkisiz pasif bir cumhurbaşkanı olmayı kabul edecek gibi değildir. Hedef Başkanlıktır!

Bu güne kadar Mecliste kurdurulan Komisyon sadece zaman kazanmak, eleştirilerden korunmak ve dışarıya demokrat görünmek içindir. Demokrasi yine araç olarak kullanılmıştır. Çoktan yazılmış anayasa günün son gelişmelerine göre ayar beklemektedir.

İkinci hedef hazırlattığı anayasanın parmak sayısı yetmediğinden hiç değilse referanduma götürülmesidir. İşte bu noktada karmaşık, gizli yürütülen, kırılgan ve pazarlıklara bağlı bir süreç başlamaktadır. Bu sürecin baş aktörleri AKP adına kendisi, PKK adına Apo ve BDP’dir.

Öncelik anayasaya eklenecek bazı maddelerin pazarlığıdır. Oslo ve İmralı görüşmelerinin amacı budur. Ana görüntü “terörü bitirmek” adı altında iki tarafın da hem “olmazsa olmaz” hem de pazarlığa açık koşulları vardır. Silahlarını ne yapacakları belirsiz olsa da PKK’lıların sınır dışına çıkması ilk koşuldur. Bunu gelişmelere göre diğerleri izleyecektir.

Can alıcı soru; Apo bunu neyin karşılığı yapacaktır?


Her halde hapiste canı sıkılmış, Türk halkına da bir iyilik olsun diye düşünmemektedir. Apo’yu Apo yapan, kendini ve örgütü ayakta tutan o silahlı güçlerdir. Bu gücü bir kalemde silip atması kendini inkâr olur, olanaksızdır. Üstelik PKK taşeron bir örgüt olarak dış güçlerce kullanılmaktadır. Üstelik sadece ülkemizde değil, Irak, Suriye ve AB içinde de kolları vardır. Apo’nun alacağı kendi kendini imha kararının hepsi tarafından kabul edileceği tartışmalıdır. PKK’nın sadece özgürlük mücadelesi yaptığı da söylenemez. Örgütün silah ve eroin kaçakçılığından elde ettiği çok büyük paralar öyle kolayca terk edilecek şeyler değildir. Apo’nun neredeyse 15 yıldır hapiste olması yönetim kadrolarının kendi kararlarını bağımsız almalarına neden olmuştur. Artık Apo’yu örgütün tamamının dinleyeceği de tartışılır.

Örgütün ülkemiz dışına çıkarılması BOP projesinin ve Arap Baharının bir parçasıdır. Bu baharın sürdürülebilmesi için PKK Suriye sınırına çekilecektir. İsrail ile barış çubuklarının Obama tarafından aniden yaktırılması da, bu projede İsrail’in yalnız bırakılmaması, İran’a ve Suriye’ye karşı korunması içindir.

Tüm bu ayrıntılar soğukkanlı bir şekilde değerlendirilirse Apo’nun bu hamlesinin çok büyük bir karşılığı olmalıdır. Bu da öncelikle uzun vadede Apo’ya özgürlük, kısa vadede Kürtlere özerklik, eyalet sistemi, anayasada Türk kavramının kaldırılarak Kürtlere yeni bir statü açmak, anadil ve diğer haklarının korunması ile uyumludur.

Asıl pazarlık halkı önceden iyice hazırlamak, yumuşatmak, konuyu sindirmesini sağladıktan sonra ortaya çıkacaktır. Şimdilik kimseyi incitmeden satır ararlında anlaşmalar yapılmaktadır. Örneğin, Ana dilde savunma hakkı, Bütünşehir Yasası muhalefetin tüm uyarılarına rağmen çıkmıştır. Bu yasa eyalet sisteminin ilk adımıdır. Başbakanın son Osmanlı’daki eyaletler söylemi dikkat çekicidir. Arkasından ana dilde eğitim çok daha kolay gelecektir. Amaç kurbağa deneyinde olduğu gibi halkı alıştırmaktır. Pat diye bağımsız Kürdistan verilecek değil ya!

İşin özeti; Sayın Başbakan “Başkan” olmayı, Apo da “Bağımsız Kürdistan” istemektedir.

Yeni anayasa bu işlerin ilk adımıdır. Apo ne kadar taviz verirse o kadar istediği yasalar anayasaya konacaktır. Bunun için AKP düne kadar yerin dibine sokup çıkardığı, dokunulmazlıklarını kaldırmaya uğraştığı BDP ile kol kola girmiştir. İş parmak hesabına kalmıştır. Önümüzdeki süreç sürekli pazarlıklarla geçecektir. Kimin daha çok ödün koparacağı bilinmiyor. Ama halkın bu konularda hiç fikri bile sorulmamaktadır. Bunun için dindar ve kindar, itaat ve biat eden nesiller yetiştirilmeye uğraşılmasının boşuna olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Bu defa da bu anayasa onaylanırsa zaten hiçbir sorun kalmayacaktır. Neden mi? Çünkü herkes yürürlükteki yasalara uymak zorundadır.
Eh; çıkacak yasalarda artık ne yazıyorsa!
İşte bütün sorun budur!