Bu günlerin moda kavramı, “sen 28 Şubata taraf mısın, karşı mısın?” sorusu. “Dinime söven Müslüman olsa” sözü tam da buna uygun. Bu süreci bilen de, bilmeyen de konuşuyor. Gazete arşivleri, internet kaynakları ortada, o gün kuyruğunu kısıp alkış tutanlar şimdi özgürlük çığlıkları ile Don Kişot’un yel değirmenlerine saldırması gibi bu sürece saldırıyorlar. Bu tiplerin çoğu şimdi yandaş ve Candaş basın ve TV’lerde sıcak köşeler tutmuş, bazıları siyaseten iktidara yaslanmayı becermiş kahramanlar! Söz uçuyor, ama yazı kalıyor! Arşivler ortada. (Ben de o dönemde bir yıl sürgün yemiştim!)

28 Şubat neden olmuştu? (TSK İç Hizmet Kanunu, Madde:35=) Silahlı Kuvvetlerin vazifesi, Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır. Bu yetki TSK’ya verilmemiş miydi? İrtica, hükümetin Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında birinci öncelik değil miydi?

Bu arada çok önemli bir haber vereyim. Yetkililer bir genelge yayınlayarak kırmızı ışıkta geçmeyi suç olmaktan çıkardılar! Tüm sürücülerin gözü aydın. Bundan sonra kırmızı ışıkta duran enayi, bas gaza geç, ceza falan yok!

Çoğunuzun “olur mu böyle saçmalık, yasa var, yönetmelikle falan yasa iptal edilir mi? Tüm dünyada yasak olan bir şey bizde serbest olabilir mi? Kanunlar var.” dediğinizi duyar gibiyim. Evet; haklısınız. Bunu ben uydurdum, böyle bir şey yok tabi ki! Ama işin özü neymiş? Demek ki yürürlükte bir yasa varsa kimse onu niye uyguluyorsun diye sorgulayamadığı gibi, uygulamayan da suç işlemiş olacaktır.

28 Şubat 1997 öncesinde, özellikle RP Milletvekilleri, Belediye Başkanları, partilileri ve rahmetli Erbakan’ın neler yaptığı, ülkenin dört bir yanında irticai faaliyetlerin hızla artmakta olduğu arşivlerde duruyor; merak eden açar okur. Hükümetin aldığı kararlarda irtica birinci tehdit olarak belirtilirken, her yanda artarak irticai faaliyetler olurken, TSK’nın 35. Maddeden kaynaklanan bir yetkisi varken, kalkıp da “bunu niye yaptılar” demenin bir anlamı kalıyor mu? Yasa ortada, eylem ortada, o zaman kaçınılmaz olarak sonuç ta ortada olacaktı; oldu!

Tüm darbeler gibi bu olayda keşke hiç olmasaydı! Hükümet aklını başına alabilse, hırslarının esiri olmasa, dış güçlerin gazına gelmeseydi! Demokratik değil denen bu maddenin kaldırılmasını sağlasa idi. O gün yapılamayanlar şimdi yapıldı, 35 kaldırıldı, istenirse yasalar değişebiliyor. Ama Devletin tehdit algılaması güne göre değişebilir, şu anda acaba irtica tehdit olmaktan çıktı mı, tartışılır!

İşte bu dönemde kötü denen işlerin içinde iyi şeyler de yapıldı. Eğitim kesintisiz ve zorunlu olarak 8 yıla çıkarıldı. Bu zaten çok geç kalınmış bir karar idi. Bu eğitim

alanında atılmış çok önemli bir adımdır. Bunun neresi yanlış? Karşı çıkanların asıl amacı -artık Bakan Bey bile açıkça söyledi!- İmam Hatip Liselerinin orta bölümlerini tekrar açmak, eğitimi kesintili hale getirmektir.

Meslek Okulları çok önemlidir. Kalkınmanın, Sanayinin temel taşlarındandır. Tüm dünyada meslek seçimi için, seçme yaşına gelmiş çocukların yönlendirilmesi ile orta bölüme ve oradan liselere geçerler. Mesleği ile ilgili fakültelere kolayca geçişleri sağlanır. Amaç; girdiği meslek okulunda edindiği mesleğini en iyi şekilde geliştirmektir. Yani tornacı başlayıp Yargıç olmaları değil, Makine Mühendisi olmaları beklenir.

Bizde ise dinimiz gereğince imam olamayacak kızların bile İmam Hatiplere doldurulmasından anlaşılacağı üzere, bu okullar meslek okulu olmaktan çıkarılarak Temel Eğitim Okulu gibi, tüm üst okullara geçişte ana birim yapılmak istenmektedir. İmam Hatipler işlevi gereği ülke gereksinmesi kadar İmam ve Hatip yetiştirmelidir. Bu zorunlu olmalıdır. Bu okullar bu amaçla kurulmuştur. Ama asıl istenen tüm öğrencilerin dinsel eğitimden geçirilmesidir. Bu yasalara göre de suçtur. Çağdaş eğitim ilkelerine, demokrasiye, Laikliğe uymamaktadır.

Bir aile reisi çocuğunu istediği yönde yetiştireceğini söyleyebilir. Bu, onun en doğal hakkıdır. Laik Devlet ve Demokrasi ise ona bu isteğini yapması için destek olmak zorundadır. Ama bir iktidar asla “şöyle bir nesil yetiştireceğiz” diye bir şey söyleyemez, bu suçtur! O zaman her gücü eline geçiren tüm toplumu sadece kendi istediği yönde şekillendirme hakkını kazanır ki, bu Demokrasilerde olamaz!

İşin özeti budur! 28 Şubat, 35. Madde, öncelikli tehdit sıralaması ve irtica, 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitim, İmam hatip ısrarının arkasındaki gerçekler nelerdir? Açık İlköğretim uydurması sonucu zaten zoraki okulda tutabildiğimiz kızlarımızın hızla okullardan çekileceği ve başlarına neler gelebileceği, töre gerçeği, alışkanlıklarımız gibi kavramların bir kez daha sakin kafayla düşünülmesinin herkese çok yararı olacaktır. Eğitim parti değil, Devlet politikası olmalıdır.