İnsanın en doğal hakkı “Yaşama Hakkı”dır. Tanrı tarafından verilmiş olan canın inancımıza göre de yine ve ancak Tanrı tarafından alınması gerekir. Böylesine hassas, herkesin kendi doğrularına göre yorumlayabileceği bir konuda zor da olsa ben de fikrimi belirtmek istedim.

Yasalarda, yapılan eyleme karşılık ölümle cezalandırmayı gerektiren birçok suç vardır. Yapılan her eylemin bir karşılığı mutlaka olmalıdır. Aksi durumda suç işlemeye özendirilmiş olunacaktır.

Ceza, aynı zamanda toplumu eğitmek amaçlıdır. Toplumun bireyleri yasalara uymayan insanların yetkililer eliyle hak ettikleri bir cezaya çarptırıldığını gördüğü sürece hem rahatlayacaklar, hem de kendileri aynı tür hataları yapmamayı öğreneceklerdir. Yani cezalar bir ders olmalıdır.

Yasalarda tanımlanmamış bir suç ve ceza yoktur. Yani yapılan suç açıkça tanımlanarak bunun karşılığında da ne kadar ceza verileceği belirtilmiştir. Böylelikle kişiler ne yaparlarsa ne kadar bir cezaya uğrayacağını önceden bilirler. Sonuçlarına katlanmak kaydı ile herkes istediğini yapabilir. Ceza suç ile orantılı, çekilebilir ve ıslah edici olmalıdır.

Öyle suçlar vardır ki, karşılığında verilecek hiç bir ceza vicdanları rahatlatmayacaktır. Her zaman ateş düştüğü yeri yakar. Ama konulmuş olan kurallara uymak zorundayız. Aksi halde suçladığımız kişinin durumuna düşer, biz de suç işlemiz oluruz. Verilecek ceza yasalarda yazılandan başkası olamaz. Bunu zor da olsa kabullenmek zorundayız.

İdam, çeşitli suçlar karşılığı verilen, sonuçta kişinin devlet eliyle canını alarak sonuçlanan bir cezadır. Asla dönüşü yoktur. Ceza birkaç dakikada sonuçlanır. Ölüm topluma ibret olabilir, ama suçlu için çok kısa sürer. İdamların caydırıcı olmadığına bir örnek; İngiltere’de eskiden hırsızlığın cezası idammış. En çok hırsızlık ta idam cezalarının uygulandığı meydanda kişi asılırken yapılırmış!

Ceza insanlara; öncelikle de suç işleyenlere ders olmalıdır. Suçlu, suçunun karşılığı cezayı çekeceği süreçte kendi vicdanıyla hesaplaşabilmeli ve kendine bir ders çıkarabilmelidir. Toplum da, o cezayı hapishanede yatarak geçiren insanın neler çektiğini, nelerden yoksun kaldığını düşünerek ders alabilmelidir.

İdam gibi ağır suçların cezaları olabildiğince uzun süren cezalar olmalıdır. İnsanın en büyük cezası insansız kalmasıdır. Tüm ömrü boyunca hiç kimseyle görüşemeden dört duvar arasında geçecek bir yaşam kadar ağır ve zor, insanı pişman eden bir ceza olamaz. Bu tür cezalarda kişi çok kısıtlı olarak avukat ya da ailesi ile görüştürülmeli, asla yanına başkaları konulmamalı, hücre tarzı odalarda dört duvar arasında bırakılmalıdır. Ölüme mahkûm edilen kişi bu koşullar altında her dakika acı çekerek yaşatılmalıdır. Bence bu idamdan çok daha etkili bir cezadır.

Bu konuda toplumun rahatsızlığı; nasıl olsa ileride bir af çıkarılır, ya da bir şekilde hapishane koşulları iyileştirilir, böylelikle yapanın yanına kalır düşüncesidir. Son derece de haklı bir kaygıdır. Ülkemizde terör örgütünün elebaşına yapılanları görünce bu tür kaygıları haklı görebiliriz. Ama asıl olan normal koşullarda olması gerekenlerdir.

İdam edilen kişi bir süre sonra unutulur gider. Ama yıllardan beri dört duvar arasında yaşıyorsa sık sık hatırlanacaktır.

Bu konuda devletin idam mahkûmuna asmadan önce “asılabilir, sağlığı yerindedir” şeklinde doktor raporu vermesini de hiç anlayabilmiş değilim!

Bir de meşhur Temel fıkrasında olduğu gibi, tam asılma sırasında son isteği sorulan Temel’in “bu bana ders olsun” demesi, idamın ileriye dönük bir ders olamayacağını gösterir en güzel anlatımdır.

En önemli konulardan biri de idamın kesinliği, geriye dönüşünün asla olmamasıdır. Onlarca örneği sayılabilir; idam edilen kişinin bir süre sonra başka kanıtlar ortaya çıkıp suçsuz olduğu anlaşılmıştır. Ama artık dönüşü kalmamıştır.

Bu nedenle idamın yerine hiçbir koşulda af getirilmeyecek, ağırlaştırılmış koşullarda ömür boyu sürecek bir ceza olması daha tutarlıdır. Bazen ölmek kurtuluş olabilir. Ama ömür boyu her gün ölmek o kadar kolay olmayacaktır.

Bu konu, siyasilerin şov yapmaları için çok uygundur. Daha dün idamın kalkması için el kaldıranların, geriye dönük olmayacağını bile bile bu gün elinde iple gezmelerini anlamak da olanaksızdır.