Yıllar önce “Üçlü Koalisyon” ile yönetilen ülkemizde, bu gün bile nedenleri tam olarak açıklanamayan zincirleme reaksiyonlarla ülkemiz seçime götürüldü. Bir gecede kuruluveren partiler, koalisyondan nedensiz çekilmeler, ülkenin siyasi ve ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu bir dönemde seçimi kaçınılmaz kıldı.

O zamana kadar ortalıkta olmayan bir parti siyasette birden boy gösterdi. Resmi yetkililer bile randevu almak için sıra beklerken, ne hikmetse daha resmi bir sıfatı olmayan parti başkanı da ABD başkanıyla özel odalarda ve resmi tutanak tutulmadan uzun uzun görüştü. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderi, kimin kiminle nasıl çalışacağı da belirlendi.

Bu lider 3 dönem seçim kazandı. BOP projesinin eşbaşkanı oldu. 2002 yılında neredeyse sıfırlanmış terör olayları aldı başını gitti. Her sorunu çözmeye niyetli iktidar Kürt sorununu da çözmek için kapalı kapılar arkasında PKK ile gizli görüşmeler yaptı, yine yapacağını da ekledi.

Her demokratik ülkede muhalefet yapılan işlerden bilgilendirilir; ama bu hiç uygulanmadı. Önce gizlenen ve hakaretlerle reddedilen görüşmelerin daha sonra yapıldığı pişkinlikle kabul edildi. Oslo görüşmeleri basına yansıdı.

Ülkemizin hızla Sevr’e doğru gitmekte olduğunu gösterir belirtiler çıktı. PKK alenen “özerklik ve bağımsızlık istediğini, bu da dâhil birçok konuda sözler verildiğini ve yerine getirilmediğini” söyledi. Habur karşılaması ve Çadır Mahkemeleri unutulmadı. İşte Eyalet Yasası da çıkarılıyor!

Siyasette tüm taşlar yerinden oynatıldı. Muhalefet sadece bir kurum olarak, görüntü olarak var sayıldı. Hiçbir talebi kabul görmedi. İstense kapatılabilecek; ama açık kalması daha sağlıklı taktiksel bir kurum gibi görüldü. Sayısal güç sayesinde ne istenirse yapıldı. Tüm kurum ve kuruluşlar yeniden düzenlendi.

Önce basından başlandı. Patronlara vergi salınarak istenilen yazar kadroları tasfiye ettirildi. Tüm yazılı ve görsel basının en az % 90’ı kontrole alındı.

Sonra zaten uzun süredir cemaatlere teslim olan emniyet teşkilatı yeniden yapılandırıldı ve bağlı kuruluş haline getirildi.

Sonra referandumda zorla eklenen 2 madde ile tüm yargıdaki yapı alt üst edildi. Başta HSYK’nın yapısı değişince yapılan atamalar ve görevden almalarla üst mahkemelere ayar çekildi. Böylece Kuvvetler Ayrılığı ilkesi, “kuvvetlerin tek elde toplanması ilkesi” haline getirildi.

Bu dönüşüm sırasında kendi güçlerinin yanında sınır ötesi cemaatler ve ABD desteği organize olarak kullanıldı. Ara sıra ufak aksamalar olsa da birbirlerinden vazgeçemeyecekleri görüldü. Hedef ortak olunca işbirliği de kaçınılmaz sayıldı.

Bunlar yapılırken muhalefet edenlerin susturulmaları gerekiyordu. Özel düzenlenmiş belgeler, sahte, imzasız, aslı olmayan ihbarlar, e-postalar, gizli tanıklar, dijital belgeler ile yeni suç türleri yaratılarak büyük bir bombardıman başlatıldı. Yandaş basın gizli denen tüm mahkeme belgelerini çarşaf çarşaf yayınlayarak kamuoyunu hazırladı. Sonra savcı yerine, kuruluşu bu iktidarla eş bir gazetenin yazarına bir valiz belge verildi. Önce suçlamalar yapıldı, sonra buna uygun suçlular toplandı. Böylece onlarca dava açılarak yeni bir süreç başlatıldı.

Bu davalar hiç ilgisi olmasa da bir araya getirilerek dipsiz bir kuyu olan “Ergenekon” sepetine atıldı. İnsanlar da “masumiyetlerini kanıtlamak” için Silivri’ye tıkıldı.

Tüm bunlar olurken hukuk katlediliyordu, ama kimselerin sesi çıkmıyordu. Neredeyse hiçbir kuralı doğru uygulanmayan mahkemeler insanları hem yıllarca nedensiz tutukladı, hem de mahkûm etti.

Ve ilk sonuçlar alındı. Birilerinin önünde en büyük engel olan TSK “darbecilikten” çökertildi. Böylece ileride olası yönetim kadrosu “ayarlanmış” oldu. Bundan sonra da benzer davalardan benzer sonuçlar gelecektir. İtiraz edilecek üst mahkemeler zaten önceden düzeltildiği için farklı bir karar beklenemeyecektir.

“İleri Demokrasi” adı altında demokrasi katledildi. Atatürk’ün adına bile dayanılamaz oldu, okullardan kaldırıldı. Ülkemiz yıllar önce yırtıp attığı Sevr Anlaşmasına doğru hızla sürükleniyor.

BOP eşbaşkanlığının hiçbir zaman yalanlanmadığı, hatta görev ve sorumluluklarımız kendi ağzından anlatıldığına göre, BOP’un ana amacı olan “22 ülkede sınır ve rejim değişikliğinde” bizim ülkemizin sadece kaçıncı sırada olduğunun bilinmesi yetiyor. BOP’un hedefi bu; adım adım, el birliği ile hedefe doğru ilerliyor!

O zaman yurtsever ve aydınlarımıza ne kalıyor? Sabahattin Ali’nin Türküsü:

Görecek günler var daha,

Aldırma gönül aldırma!