Balyoz ve benzeri birçok davanın kanıtlarının düzmece olduğu hakkında onlarca kitap yayınlandı. Israrla bunlara inanmak istemeyenler için “resmi ağızlardan söylenenleri” yorumsuz aktarmak istiyorum.

CHP Millet Vekili Umut Oran’ın yazılı soru önergesi veriyor. Önergede;

1- 2002-2010 yılları arasında TSK dokümanlarında kayıtlı herhangi bir bilgisayarda “ASD” adlı bir kullanıcının bulunup-bulunmadığını,

2- 2003 yılında Balyoz seminer planında belgeler ve CD’lerde izine rastlanan “Microsoft Office 2007” bilgisayar programının TSK’de kullanılıp-kullanılmadığını,

3- Sanık Albay Zeki Üçok’un bazı cemaatçi Astsubaylara “hipnotize ederek” onlardan bilgi alıp-almadığını soruyor.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz bu soru önergesine verdiği yazılı yanıtta:

1- 2002-2010 yılları arasında TSK envanterine kayıtlı her hangi bir bilgisayarda kullanılan “ASD” kullanıcı adlı bir kullanıcının olmadığını,
“ASD kullanıcı adının kurumsal isimlendirme standartına (TC Kimlik Numarası, emekli Sandığı v.s.) uymadığı için kurumsal ağa bağlı bir bilgisayarda kullanılamayacağı”,
Söz konusu yıllar arasında hiçbir ağa bağlı olmayan bağımsız bilgisayarlarda da ASD kullanıcı adının kullanılıp-kullanılmadığına dair bilgiye ulaşılamadığı gibi böyle bir kullanıcı kaydının da bulunmadığını bildirdi!

2-“Microsoft Office 2007 yazılımı TSK’nin değişik birimlerinde test amaçlı veya ihtiyaca binaen 2007 yılından itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Microsoft’un Web sayfasında elde edilen yazılımın üretiminin tamamlanma tarihinin 30 Kasım 2006 olduğu göz önüne alındığında, yazılımın 2003 içerisinde kullanılmasının mümkün olamayacağı değerlendirilmektedir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda Microsoft firmasına ait olan “Office” yazılımlarından standart olarak Office 2000 kullanılmaktadır.
Personelin denizaltıyla seyir halinde iken Word programıyla yazı yazması teknik olarak mümkün olmasına rağmen denizaltıların seyir halinde herhangi bir karasal ağ (TSK ağı, internet vs.) bağlantısı bulunmamaktadır.

3- Bakan Yılmaz, bu soruya da; TSK’da hipnoz eğitimi verilmediği, bu yönde bir emir olmadığı yazılı yanıtını veriyor!

İşte soru önergesi ve TC Devletinin yetkili Bakanının verdiği yazılı yanıt! İkisini peş peşe okuyunca gerçek sırıtıyor. Ama yandaş basından beslenenler bunları okumuyor, görmüyor; tam tersine tüm bu gerçeklere rağmen iddiaları doğru gibi sunabiliyorlar!

Konu neydi? Kısaca özetlersek; Balyoz Davasının temelindeki 11 nolu CD ve Kafes Eylem Planı olduğu iddia edilen başka bir DVD’de adı geçen “ASD” kodlu kullanıcıyla ilgili, bu şahsın birbiri ile ilişkisi olmayan bu iki davada da bazı dijital verileri üreten kullanıcı durumunda olmasıdır. MSB, TSK’ye mensup böyle bir kullanıcı olmadığını da söylüyor!

Yani bu şahıs kimse TSK dışından ve sisteme dışarıdan kaçak olarak girebilen, sahte suç unsurlarını üreten, sahte dosyaları yaratan birisidir!

Yine 2003 yılında hazırlandığı öne sürülen planların en erken 2007’de yazılmış olabileceği gerçeği ortaya çıkıyor! Çünkü askeriye o yazılımları 2003 yılında hiç kullanmamış, en erken 2007’de kullanmaya başlamış, kanıtlar ortada!

Bu belgeleri hazırlayan kişi, yani ASD, askeri yazışma kurallarına göre yoktur! Sahtedir, düzmecedir, iftiracıdır, suç delilleri üreten bir suçludur! Resmi belgelere göre bu kanıtlanmıştır!

Hipnoz konusu ise tam bir saçmalık; resmi yazıda da belirtildiği gibi TSK’da böyle bir ders ve sorgulama yoktur.

Sonuç; MSB’nın yazılı resmi açıklaması en geçerli belge değil midir? Bakan yalan mı söylüyor? Bu işlemler TBMM çatısı altında olmuyor mu? O zaman neye inanacağız?

TSK elemanlarına atılı suçların tamamının neredeyse dijital verilere dayandığı,
Dijital verilerin aslında dünya hukukunda da delil değeri taşımadığı,
Bu delilleri oluşturanın ASD kodlu kişi olup TSK içinden biri olmadığı,
İftira niteliğinde deliller yaratılıp TSK’nın suçlandığı,
Böyle düzmece yaratılmış kanıtlarla koskoca bir ordunun kime hizmet için yok edilmeye uğraşıldığı; bunun vicdanlara sığıp-sığmayacağını okuyanlara bırakıyorum.

Bunun hesabı bir gün mutlaka verilecektir. Ancak bu geçen sürecin gerçek amacını göremeyenler, bölücü ve vatan hainlerinin amacına ulaşmalarına çok az kaldığını fark ettiklerinde de çok geç kalmış olabilirler!