Gün olur; gözyaşların içine akar. Boğazında koskoca bir yumruk düğümlenir, gözlerin yanar. İstesen de ağlayamazsın.

Gün olur; kimselerin görmediği bir kuytuda doyasıya ağlamak istersin. İçindeki yangını gözünün yaşıyla söndürmeyi düşlersin. Ama bir damla yaş düşmez gözlerinden; göz pınarların kurumuştur sanki!

Bir baraj gibi dolar yüreğin. Damla damla gözyaşın dereye döner, akmak, engelleri aşmak, dökülmek ister gözlerinden. Ama ağlayamazsın. Sanki gözlerin seni dinlemezler.

Ama an gelir; sana elini uzatmış bir dost görürsün. Hiç ummadığın bir zamanda, ummadığın bir anda dağ gibi karşına çıkıverir. Gözlerinde senin acılarını hissedersin. Belli ki senin acınla o da yanmıştır. Kollarını sarar boynuna; sanırsın ki ayakların yerden kesilir, içindeki yükün hafifleyiverir.

Sıcağını hissedersin dostluğun; hani şu “mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” sorusuna yanıtmış gibi, kendi acının resmini görürsün dostun yüzünde. Senin acınla yandığını hissedersin. Paylaşmanın güzelliğini görürsün kollarında. Acıların paylaşılınca ne kadar azaldığını bir kez daha görürsün.

Dost kolların sıcaklığı ve dayanacak, yaslanacak koskoca bir omuz! Başını gömerek dostun omzuna; içindeki yangını boşaltırsın farkına varmadan. Gözyaşlarının döküldüğünü belki de hissetmezsin. Ama içindeki acı hızla azalır, yavaş yavaş yok olur. İçin hafifler, boşalır. Günlerdir, saatlerdir mengenede sıkılırken yüreğin ve beynin, genleşir, genişler!

Acını; dostunun sıcacık ve gepgeniş omuzlarına gömdüğün başından gözyaşı olarak akıtır, rahatlarsın. Normalleşirsin. Paylaşılan acı nasıl da azalmıştır artık!

Ağlamanın en insansı duygu olduğunu bilsen de ne kadar zor olduğuna şaşarsın. Ama en kolay bir dostun omzunda olduğunu yaşayarak öğrenirsin.

NOT: 25.09.2012’de gelen bir telefonla babamın vefatını öğrendim; dünyam yıkıldı! Acilen İstanbul’a gittim, üzerimize düşen görevleri yaptık ve 09.10.2012’de Sinop’a döndüm.

Bu süreç içinde yanıma gelerek, telefonla ulaşarak acımı paylaşan tüm dostlarıma çok teşekkürler ediyorum. Acıların paylaştıkça azaldığına bir kez daha tanık oldum. En güzeli; en gerektiğinde başınızı omzuna yaslayabileceğiniz dostlarınızın olması! Çok şükür ki varlar! Sağ olsunlar.

Bu nedenle yazılarıma bir süre ara vermek zorunda kalmıştım. Umarım bundan sonra düzenli yazabilirim. Bakalım; zaman her şeyin ilacıymış!