Yönetim. algı ve stratejik akıl



Oysa Türkiye; yüzyıllar boyunca başta Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika’da, barışın, huzurun, adaletin temsilcisi olmuştur. Farklı dine mensup olanları ve farklı etnik halkları bir çatı altında tutan çimento Osmanlı imparatorluğu dağılınca, 100 yıldır süren kaos, çatışma alanı oldu. İngilizler ve Fransızlar bölgeyi sömürgeleştirdi, sınırlar çizdi, halkları böldüler

ABD Egemenliği sürecinde ise; Büyük Ortadoğu projesi kapsamında bölge üzerinde sınırlar çizildi, NATO dergisinde NATO toplantılarında yayınlanan bölgeye ilişkin haritalar şimdi ise uygulama aşamasındadır. Arap baharı denilen toplumsal değişim ve dönüşüm talepleri ABD-İngiliz-Fransız planlamaları ile örgütlenmiş ve kaos yaşanmaya başlamıştır.

ABD başkanı Bush ya benden yanasın ya karşımdasın doktrini ile uluslararası toplumu yanına çekti, Obama yönetimi ABD’nin kaosdan düzene doktrini uyguladı, Trump ise gerginlikle diz çöktürme stratejisi uygulamaktadır.

Bugün; ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya önümüzdeki on yıllık küresel gelişmelere karşı kendi durumlarını imkan ve kabiliyetlerinin tespitini yaparak yeni stratejilerini belirlemişlerdir.

ABD ve AB, dönemsel değişiklikleri, uluslararası konjöktörlere göre yapmaktadır.

Türkiye’de stratejist maalesef yok. Batılı ülkelerin kabul edilen ve uygulanan stratejilerini alıp yorumluyor. Kendilerinin öngörüsü yok. Birçok stratejik araştırma kurulu birimler vardır.

Devletin tüm bakanlıklarında, kamu kurum ve kuruluşlarda, üniversitelerde stratejik araştırma merkezleri var. Ancak hiçbiri kapsamlı çeşitli konularda rapor hazırlayamamakta, yayınlayamamaktadırlar.

Oysa; Strateji öngörmek demektir. Alternatifli olarak olası gelişmelere göre yapılması gerekenlerin planlanması demektir.

Türkiye’de DPT, MGK, TUBİTAK gibi yasayla görev alanları belirlenen kurumlar, gerek Türkiye, gerek bölge gerekse küresel strateji belirleyememektedirler.

Washington’un Pentagon’un, Londra’nın, Brüksel’in siyasetten askeri alana, tarımdan bölgesel ilişkilere kadar belirlediği bir ilişkiler ağında kuşkusuz izole edilmiş olarak yaşanamaz.

Her devletin milli duruşu vardır, olmalıdır. Aksi halde çelişkiler yaşanır. Uluslararası toplantılarda ciddiye alınırlığınız olamaz. Güç merkezlerinin temsilcisi gibi hareket edip te sonradan kendi insanınıza bağımsız bağlantısız kendi irademizle hareket ediyoruz imajını yaratıp ta uluslararası karar mekanizmalarında dışlanırsanız içerde ve dışarıda itibarınız olmaz. Belki içeride itibarlı olma enstrümanlarını kullanarak halkı yanıltabilirsiniz ama kısa süre içinde gerçekler ortaya çıkar.

Oysa; devletlerde devamlılık esastır. Devlet politikalarında iktidarda olan siyasi partilerin tercihleri esas olmakla birlikte, devam eden gelen esas yaklaşım tarzı üzerine hareket ederler.

ABD’nin küresel aktör stratejisi, başkanlar değişse bile değişmeyen temel gerçekliktir.

ABD, İngiltere, Almanya, Çin, Rusya devlet stratejilerinde, komşu ve bölgesel ve küresel stratejiler değişmemektedir. Sadece yöntem değişiklikleri olmaktadır.

Türkiye’ye baktığımızda, eksen tartışmaları yaşanıyor.
Aydınlara ve akademisyenlere bu konuda büyük görev düşmektedir.
Bürokrasi icra yeridir. Bürokratın deneyimi, bilgi birikimi gereklidir.

Devlet yönetimi; tarihi birikimine, bilgiye, öngörüye sahip kişilerle yürütülmek zorundadır. Bilgisiz, birikimsiz, ilkesiz, tutarsız kişiliklerin devlet yönetiminde olması her zaman sorunları artırır, huzursuzluk kaynağı olur.

Bölge dışı devletlerin; gerek ülkemizde gerekse Ortadoğu coğrafyasında, mezhep, din, etnik kimlikleri ayrıştırma stratejisine karşı bir ve beraber olmalıyız. Ortak değerlerin, ortak tarihin, ortak şuurun yapısını tekrar tesis etmeliyiz.
Türkiye’mizde barışın, kardeşliğin, huzurun teminatı olmak zorundayız.

Günün Sözü: Bilgisini, yeteneğini, gücünü birleştiren insanlar, amacına ulaşır.