Türk'ü azına bal çalmak

Milli şairimiz merhum Mehmet Akif, Türk milletini İstiklal Mücadelesi’ne razı etmek için gittiği Kastamonu’da 19 Kasım 1920 tarihinde şöyle der: “Milletler topla, tüfekle, ordularla, tayyarelerle yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki bağlar çözülerek, herkes kendi başının derdine, kendi menfaatini temin etmek sevdasına düştüğü zaman yıkılır.” Bu ifade doğru değilmidir?
Eğer buna doğru diyorsak; hem kendi halimize hem de etrafa, çok dikkatlice bakmamız gerekir.
Bugün Türk Milletinin, sosyolojik ve psikolojik hali darma dumandır. Bölücübaşı, Türk Milletini Türk – Kürt diye ayırma konusunda epeyce mesafe kaydetmiştir. Diğer bölücü de, Türk Milletinin 36 etnik parçadan ibaret olduğu safsatası ile Türk Milletine karşı, ilkinden çok daha büyük bir günah işlemiştir.
Bu sebeple Türk yurdu Türkiye; bölünmenin de bir adım ötesine geçerek parçalanmanın eşiğine gelmiştir. Öyle 36 parçalı “millet” diyerek insanları bir arada tutmanın imkanı yoktur. Buradanda anlıyoruz ki; Türkiye parçalanmalıdır diyenler vardır ve etrafta kol gezmektedirler.
Ancak Türk’ün hesaba katmadığı hususları, onlar Türk’ü çok iyi tanıdıklarından hesaba katarak, attıkları adımlara büyük dikkat göstermektedirler.
En büyük stratejileri; uyuyan Türk’ü uyandırmamak ve uyumaya meyilli olan Türkleri de uyutmaktır.
Memleket çok sıkıntılı günler yaşarken, gerçekler Türk Milletinden gizlenmekte ve adeta yapılan organizasyonlar eli ile Türk’ün ağzına bir parmak bal çalınmaktadır.
Gündemi takip ediyorsanız, bu meyanda İstanbul, Edirne, Eskişehir ve Bodrum’da; Türklüğe ve Türk Dünyası’na yönelik bazı çalışmalar yapılmıştır.
Edirne ve Eskişehir’de yapılan “Dünya Türk Forumu”, İstanbul’da yapılan Balkanlara ilişkin bir sempozyum, devlet destekli Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın “Çocuk Şöleni”, Avrasya Bir Vakfı ve İstanbul Türk Ocağı’nın TİKA, İstanbul Büyükşehir ve Fatih Belediyesi ile yaptığı Türk Dünyası çocuklarını buluşturan çalışması, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Eskişehir’den yaptığı açıklama, Bodrum’da Türk Cumhuriyetlerinin devlet başkanlarının buluşması ve kamuoyuna sunumları; Türk Milletinin ruhunu hep okşamış ve “bakın Türklük için ne kadar iyi şeyler yapılıyor” dedirtmiştir.
Bütün bunlar göstermeliktir. Pkk’ya terk edilen Doğu ve Güneydoğu illerimiz Türk Milletinin gözünden kaçırılmaya çalışılmaktadır. Irak Türkmenlerinin içler acısı hali ve Doğu Türkistan Türklerinin dramı medyada yer bile bulmamaktadır. Kıbrıs ne haldedir bilen yoktur. Bulgaristan Türkleri, Bulgarın insafına terk edilmiştir. Velhasıl Türk’ün halini ne kaybedilen topraklarda ne deTürkiye’de soran yoktur. Ama göstermelik organizasyonlar, uyuyan ve uyumaya meyilli Türkler üzerinde çok etkili olmaktadır. Psikolojik operasyonun küçük bir tamamlayıcısı da “IMF bizden 5 milyar dolar isterse” veririz haberleridir. Ne güçlü iktidar değil mi? Memleket elden gidiyor ama IMF’e 5 milyar dolar borç veriyoruz!
Şimdi fol yok yumurta yok, nereden çıktı bu Türk’ün ağzına bir parmak bal çalma operasyonları derseniz; size Cumhurbaşkanlığı seçimlerini işaret ederim.
Cumhurbaşkanını Türk Milleti belirleyecekte, ondan bu göz boyamalara ağırlık verilmiştir. Hatırlayın kara partinin mitinglerinde işi biten Türk bayraklarının çöp bidonlarına atılışını...
Edirne’de “Dünya Türk Formu”nda Kızıl Elma ödülleri bile dağıttılar. Sahnede akil adam Orhan Gencebay’da vardı. Kızıl Elma ve akil Gencebay; ne kadar yakışıyorlar birbirlerine değil mi?
Ey Türk Milleti; sana karşı Türklük konusunda yapılan takiyyeyi gör ve yeni tuzaklara düşme. Karşında, Türk’e düşman ve Türk Yurdunu Suret-i Hak’tan gözüküp parçalamaya çalışanlar var. Ve büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e kulak ver “Türk Milleti, milliyetine gereken önemi vermeyeşinin çok acı cezalarını gördü. Osmanlı İmparatorluğu dahilindeki çeşitli milletler hep milli inançlara sarılarak, milliyet ülküsünün kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu, onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zaafa uğradığı anda bizi tahkir ettiler, aşağıladılar, horgördüler. Anladık ki; kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmış!”. Bilmem anlatabildim mi?