Olmuyor, olmuyor böyle olmuyor



Herkesin mutlu olduğu, eşitlik, adalet, özgürlük, bilginin her alanda söz sahibi olduğu, bilimin her yerde sözünün geçtiği, mutlu bir Türkiye özlemi.

1969 -75 yılları arasında grev yapan işçilerin, emekçilerin de hayali vardı.

Güneşi zapt etmek gibi.

Grev gözcüleri, işyerlerinin önünde ekmek nöbeti, namus nöbeti tutarlardı.

Şimdiki gibi grev kararları havada uçmaz,  içi boş sözlerle yapılmazdı.

Söz vermek, can vermekle eş değerdi.

Adam satmak, hak yemek, çıkar için binbir kılığa girmek yoktu.

Bunun adı o gün için soldu.

Sol için, emekçilerin iktidarı için binlerce insan canını verdi.

Hep beraber kurtulacağız, bireysel kurtuluşlar çözüm değile inanmış, gençlik ve emek örgütleri vardı.

Ne zaman ki vahşi kapitalizmin tüketim çılgınlığı herkesi alev topu gibi sarıverdi, işçi sendika başkanları hak aramak yerine villa köşk arayıp, çıkar kollayanların yoldaşı oluverdiler.

İnanmıyorsanız ülkenin en solda görünen sendikası olan DİSK'in, TÜRK-İŞ'in eski genel başkanlarının mallarına ve oturdukları evlere bakabilirsiniz.

Bu beyefendiler televizyonlara çıkarlar, emek, hak, hukuk, eşitlik derler kapıya çıktıkları anda lüks araçlarına binip villalarını yolunu tutarlar ve viski kadehi başında devrim rüyaları kurarlar.

Sol neden iktidar olamıyor diyenlere emek cephesindekiler emekten uzak ve emeğin emeğini sömürerek yaşadıkları için DİSK gibi bir sendikayı bitirdiler.

DİSK'in bittiğinin en güzel sonucu genel başkanlarının koşa koşa milletvekili olmak için ona buna yağ çekmeleridir.

CHP de ise durum bundan farklı değildir.

Emekten, ezilenden yana bir parti iddiasında olan CHP'nin bu gün emekle hiç bir ilgisi alakası kalmamıştır.

Artık Avrupa sosyalist parlamenteri başkanı bile CHP genel başkanına solculuk dersi vererek, elini sıkmadan randevuları iptal ederek ülkemize gönderivermiştir.

Kılıçdaroğlu'nun bu parlamentere kızmak yerine, parti gerçekten solda mı diye sorgulaması ve kendi öz eleştirisini yapma zamanı gelmiştir.

Olmuyor... olmuyor... böyle olmuyor...

Parti ezilenlerden oy alamıyor, çünkü ezilenlerle ilgili hiç bir şey söylemiyor

CHP'nin İstanbul ilçe başkanları içinde emek yoğun çalışan, ezilenlerin içinde yaşayan, bir tane ''ben emekçiyim'' diyeni bulamazsınız.

Bu anlamda baktığımız da seçim kazanılan ilçeler de zengin kesimin oturduğu ilçelerdir.

Aslında bir çelişki de yok, ne ekilmişse o biçiliyor.

Bundan dolayı hiç kimse CHP'nin sol, sosyal demokrat bir parti olduğunu söyleyemez.

Bunu en güzel izah eden de genel başkan yardımcısı Umut Oran olmuştur.

Kaynak (Cem TV..Yeşil ekonomi programı.)

Umut Oran diyorki:

''AKP' nin oyları %40' a düştü, CHP nin oyu %25, BDP barajı geçti, kararsızlar ise %25 civarında''

Programın yöneticisi Pınar hanım soruyor;

''CHP 'nin oyları hiç artmamış bir evvelki seçimde de %26 oy aldınız neden oylarınız artmıyor?

Umut Oranın cevabı aynen şöyle..

''Bu konuyu bizde araştırıyoruz, neden kararsızlar bize gelmiyor bizde merak ediyoruz'' diyor.

İşte CHP' nin neden iktidar olamadığının cevabını çok net veriyor.

Genel başkan yardımcısı bile halkın neden CHP'ye oy vermediğini hala öğrenememişse, ona tavsiyem gitsin fakir bir mahalleye kendisini tanıtmadan bir kahvede otursun.

Halk ona iki dakikada CHP'nin neden iktidar olmayacağını anlatacaktır.

CHP' nin genel başkanı da, il başkanları da, ilçe başkanları da halkı umutlandıracak bir şey söylemiyor.

Kılıçdaroğlu daha bir kaç gün önce on altı maddelik bir manifesto açıkladı.

Bu on altı madde içinde halkın geçimini, sıkıntılarını ve yaşam mücadelesini ilgilendiren bir tane madde yoktu.

Çok net söylüyorum şu anda ilçelerde de herkes 2014 yılının mart ayındaki siyasi koltukları kapma mücadelesine girmiştir. Hiç kimsenin de CHP nin iktidar olması diye bir derdi yoktur.

Buna Gaziosmanpaşa da dahildir.

CHP' nin iktidar olması bu kafalarla mümkün değildir.

CHP halkın sorunlarıyla, özellikle ezilenlerin, emekçilerin sorunlarıyla ilgilenen bir parti olmaktan çıkmış klasik liberal merkezde bir parti görünümüne bürünmüştür.

Bundan dolayı Avrupa sosyalistleri bile CHP' nin politikalarını ve genel başkanını içlerine sindirememiştir.

Hele ülkeye dönünce ''Sosyalist parlamenterin AKP'nin adamı'' anlamında sözlerini duyunca çapsızlığın, bilgisizliğin bu kadarına pes demekten insan kendisini alamıyor.

Bu gün halkın, yoksulun, ezilenin, dövülenin, itilenin,ötekinin, vurulanın dertlerine en yakın parti BDP olmuştur.

Bundan dolayı %10 barajını geçmiş görünmektedir.

Bir tek söylem bile onları ana muhalefet partisi yapacaktır.

Diyebilseler ki;

''Biz Türkiye partisiyiz, biz Kürt -Türk ayrımı gözetmeden birlik beraberlik içinde bütün ülkenin partisiyiz, biz bir ırkın etnik kökenin partisi değiliz, biz ülke bütünlüğü içinde beraber yaşamayı savunuyoruz'' dedikleri anda BDP, CHP' nin önüne geçecektir.

Onların etnik milliyetçilik hastalığından kurtulmaları kısa dönemde olmayacağına göre ben solcuyum, emeğin iktidarı için çalışıyorum diyen kesimlerin iktidar olabilmesi için daha çoook beklemesi gerekecektir.

Hayallerimiz bitti.

Kırk yıl önce çıktığımız yolda yoldaşım diyenler, malın, mülkün, paranın yoldaşı oluverdiler ve emekçileri satıverdiler.