Gürsel Tekin ve Kayyum Çelişkisi

Gürsel Tekin, bugün bizzat kayyum sıfatıyla CHP İl Başkanlığı koltuğuna oturdu. Mahkeme kararıyla atanmış olabilir, evet. Ama asıl mesele şudur: Gürsel Tekin’in bu görevi kabul etmesi, demokrasiye inanan herkes için büyük bir hayal kırıklığıdır.

Türkiye’de siyaset, her gün yeni bir ironiyi önümüze getiriyor. Yıllarca kayyum politikalarını eleştiren muhalefetin önemli isimlerinden Gürsel Tekin, bugün bizzat kayyum sıfatıyla CHP İl Başkanlığı koltuğuna oturdu. Mahkeme kararıyla atanmış olabilir, evet. Ama asıl mesele şudur: Gürsel Tekin’in bu görevi kabul etmesi, demokrasiye inanan herkes için büyük bir hayal kırıklığıdır.

Kayyum, kayyumdur. İster belediyeye atansın, ister bir siyasi partinin il başkanlığına. Kayyum, halkın iradesinin, örgütün tercihinin, seçimle gelenin yerine yargı sopasıyla oturtulan kişidir. CHP, yıllardır iktidara karşı “halkın iradesine darbe vuruyorsunuz” diye meydanlarda bağırırken, şimdi Gürsel Tekin’in bu sıfatla sahneye çıkması, inandırıcılığı paramparça ediyor.

Daha vahimi, Gürsel Tekin’in bunu içselleştirmiş olmasıdır. Çünkü siyasette bazı görevler teklif edilmez, edilse bile kabul edilmez. Bu, onur meselesidir. Hele ki yıllarını demokrasi mücadelesine verdiğini iddia eden bir siyasetçi için.

Şimdi sormak lazım:

  • Belediyelere kayyum atandığında sokaklarda “bu demokrasiye darbedir” diye yürüyen Gürsel Tekin, kendi partisinin il başkanlığına kayyum olarak gelmeyi nasıl içine sindiriyor?

  • Yargının siyasi alana müdahalesini eleştiren Tekin, mahkeme eliyle atanmış bir görevi kabul ederek hangi ilkeleri savunmuş oluyor?

Cevap çok net: Gürsel Tekin bugün, eleştirdiği kayyum düzeninin bir parçası haline gelmiştir. Ve bu durum yalnızca onun değil, CHP’nin de siyasal söylemini çürütmüştür.

İktidara karşı “sandık, seçim, irade” diye haykıran bir partinin, kendi evinde kayyumla yönetilmesi; hem trajikomik hem de siyasetin en büyük ikiyüzlülüğüdür.

CHP tabanının, bu manzaraya sessiz kalması da aynı derecede vahimdir. Çünkü kayyum, sadece bir atama değil; aynı zamanda örgüt iradesine, demokrasiye, halkın sesine indirilen tokattır.

Son söz: Gürsel Tekin, bu koltuğa oturmakla kendi siyasi mirasını tartışmalı hale getirdi. Keşke o görevi reddedip, “Ben kayyum olarak değil, seçimle gelirim” diyebilseydi. O zaman gerçekten bir demokrasi dersi vermiş olurdu.