Barış süreci üzerine
Öncelikle söylemeliyim ki, eğer süreç tıkır tıkır işler ve gerçekten adı konmamış bu savaş sona ererse her şeye rağmen mükemmel bir iş başarılmış olur. Ama Öcalan’ın hem Türklere, hem Kürtlere, hem solculara, hem liberallere, hem dindarlara ve hem de “Yüce parlamento”ya yönelik sözlerini duyunca aklıma meşhur ağa ile marabanın fıkrası geldi.
Hani ağa köyden kasabaya giderken marabasıyla dalga geçmek için, yerdeki tezeği yerse ona atını vereceğini, kendisinin de yürüyeceğini söylüyor da, maraba bu işi yaptığında, ağa verdiği atı köye geri dönüşte, köylünün üzerindeki etkisi ve otoritesi yok olmasın diye bu kez kendisi tezek yiyerek geri alıyor ya işte o fıkra. Marabanın bu olaydan sonra ağasına sorduğu soru, hazin de olsa bugünkü durumu anlatıyor: “Ağam, yola çıktığımızda, sen ağaydın, ben maraba. Şimdi köye dönmek üzereyiz. Yine sen ağasın, ben de maraba. Hiçbir şey değişmediğine göre biz bu b.k’u neden yedik?”
Madem tek devlet, iki farklı milletin kardeşliği, din birliği, yüce parlamentoya saygı vardı da, 30 küsur yılda, 30-40 bin Türk-Kürt genci neden öldü? Ne uğruna öldüler?
PKK, “Bizim sayemizde Kürt realitesi kabul edildi, anadilde savunma hakkı verildi” falan diyebilir. Devlet de, “Sonunda devlete saygılı olmayı öğrettik onlara” diye böbürlenebilir. Ama evlatları ölen Türk-Kürt anneleri “Bu sonuca ulaşmak için evlatlarımızın ölmesi şart mıydı” diye sormazlar mı adama…
Şimdi, bu satırları okuyan Türk veya Kürt milliyetçileri, “İşte sen de sonunda dediğimize geldin” diyebilirler… Hayır, tam tersine, bu çirkin ve kanlı oyun, milliyetçiliğin ayyuka çıkartılması sayesinde oynanabilmiştir. “Asker gidecek geri dönecek” sloganlarıyla aslında geri dönüş şüphesinin dile getirildiği ve kurt işareti yapılarak düzenlenen askere gönderme törenleri ile “ezilen ulus milliyetçiliğinin” gerekliliğine bir hezeyan şeklinde dikkat çekenlerin birlikte oluşturduğu “Yüksek basınçlı zıt milliyetçilik dalgası” bugüne dek yaşananlara da zemin olmuştur.
Şu anda hoca efendinin çizdiği yolda, Amerika’nın belirlediği Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek üzere fiili işbirliğine gidenler, her şeye rağmen kanın durması noktasında önemli bir adım atmışlardır ama umarım bugünkü barış süreci yakın gelecekte Ortadoğu’da akması muhtemel oluk oluk kanın arifesine işaret etmiyordur.