Anadolu'nun orta yerinde fakir bir dağ köyünde köy odasında sohbet ederken bir amca kalktı dedi ki;

''Mehmet biz senin ananı biliriz, babanı biliriz, sülaleni biliriz, sen nasıl solcu olursun bunu anlamış değiliz.'' dediğinde hiç ama hiç şaşırmamıştım.

Buna istinaden ''Amca güzel söyledin, iyi söyledin de sen solcu denilince ne anlıyorsun anlatabilir misin? diye sorduğumda ''Ben solcu denilince dinsiz, imansız, bayrağını yakan, askerine polisine kurşun sıkan...''diye devam eden bir cümle kurdu.

Yani bir tek ''Namussuz'' demediği kaldı.

Ben böyle bir tanımlamanın solcular için yapıldığını ilk defa duymuş olmama rağmen şaşırmadım.

Çünkü Anadolu, Sünni İslam inancı siyasete ve siyasi akımlara din ekseninden bakmaya devam ediyor.

Köylü amcaya dilimizin döndüğü aklımızın erdiği kadar sol nedir, sağ nedir nereden gelmiştir konusunu anlatmaya çalıştım.

Hepimiz biliriz ki köylerde zaman yavaş işler.

Bu sohbet sonucunda aynı amca dedi ki; ''Eğer sol senin dediğin gibiyse bizim de sola oy vermemiz gerekiyor ama biz böyle bir solu hiç görmedik'' 

Bu durum nereden tekrar aklıma geldi.

GOPHABER Yazı İşleri Müdürü Ali Şükrü Kara yazısında, ''Partiler ilçelerinde mescit açmadığı sürece iktidar olamaz'' anlamında bir yazı yazdığında.

Bu bakış açısı maalesef Anadolu'daki Sünni İslam'da veya köylüde yaygınken, İstanbul'da yazı yazabilen ve entellektüel kesimle iç içe olan kişilerde de yaygın.

Ali Şükrü Kara, daha önce de ''CHP'liler cenaze namazında ağaç gölgesinde bekliyorlar, ne vakit namazına ne de cenaze namazına katılmıyorlar, bunu yapmadıkları sürece iktidar olamazlar'' demişti.

İşte Türkiye de siyaset buralara kadar gelmiş bulunuyor.

Siyaset, emek, sermaye çelişkisi ve açmazı üzerinden yapılmış olsaydı, insanın inancı hiç konuşulmayacaktı.

Yani bir kişinin fakir olması ve düzen tarafından sömürülüyor olmasını, sistemin içinde tartışma dönemi ve buradan siyaset üretilmesi dönemi bitmiştir.

Bu ülkede emekçiler ezilmişliklerini sol siyaset içinde aramıyor.

Siyasetçi fakir fukaranın önüne gittiğinde onun hangi inançtan olduğu ve Alevi mi, Sünni mi olduğu,inançlı mı, inançsız mı olduğu daha çok onu ilgilendiriyor.

Yani emekçiler artık düzenin ve sistemin onu sömürmesini sorgulamak yerine, onu sorgulayanların inancını sorgular olmuştur.

Artık bu ülkede siyaset bizim bildiğimiz klasik anlayış içinde yapılır olmaktan çıkmıştır.

Ülkeyi yönetenler bile CHP' yi sorgularken genel başkanının Alevi olduğu üzerinden siyaset üretir olmuştur.

Sayın başbakan bile ''Kanal A'' televizyonunda bunu yapmıştır.

Yani öyle bir yaklaşım sergileniyorki; AKP de siyaset yapanlar Sünniler, CHP'de siyaset yapan Aleviler.

İşte bu anlayış tam da düzenden beslenenlerin ve halkın iliğini, kemiğini sömürenlerin istediği düzen.

Solcular dinsiz imansız, solcular genellikle Alevilerden çıkar, sağcılar ise Sünni İslamdan.

Bu eksende siyaset gelişince, Sünni İslam'ı her gün beş vakit namazıyla yaşayan birisine ''Sen eziliyorsun, sebebi de bu düzen ve seni sömürenler'' penceresinden bir şeyler anlatmak, her gün daha da zor hale gelmiştir.

Bu gün siyaset ilkelleşmiş ve basitleşmiştir.

Akşama kadar kendini ve partini anlatmak yerine onunla bir kez vakit namazı kıl hiç bir şey anlatmana gerek yok.

Çünkü sen onun cebinden parayı bile alsan, onu soyup soğana çevirsen, onunla ortak payda olan din anlayışında buluşmuş oluyorsun.

Bundan dolayıdır ki, din ekseninde soygun yapanlar aynı işi tekrar tekrar yapıyor olmalarına rağmen müşterileri ve taraftarları hiç bitmiyor.

Hele bir de sol kisvesi adı altında, emekçi polisin kafasına sıkan ve acımasızca katleden katiller sürüsü, aramızda solcuyum diye dolanırken.

Bundan dolayıdır ki, Ali Şükrü Kara gibi düşünen arkadaşlar bu düzende ve bu sistem içinde hep haklı çıkacaklardır.

Ey solcuyum diyenler, boşuna uğraşmayın bu ülkenin emekçileri artık sizi anlamıyor.

Sizi sınıfınız üzerinden değil, dini inançlarınız üzerinden bakıyor.

Onların dilinden ,dininden konuşmuyoruz, onlar bizi biz onları anlamıyoruz.

Bundan dolaydır ki, otuz yıldır,kimine göre ise altmış yıldır bu ülkede sol iktidar olamıyor.

Ne diyelim karıncanın hacca gidiş hikayesiyle bitirelim.

Hani karınca demiş ya ''Hacca ulaşamasam bile, bu yolda ölürüm ya o bana yeter.''....