Türkiye’de neler oluyor?

Tarihi günler yaşıyoruz. İleride bu günlerde yaşadıklarımız çok tartışılacak. Ve bugünün aktörleri de geçmişin aktörlerinin bugün düştüğü duruma düşecektir.

Çünkü bu ülkeyi yönetenler ne yazık ki, geçmişten intikam alma olgusuyla yaşayıp, icraatlarını bunun üzerine kurmaktadır.

Dünya, etme bulma dünyasıdır.

Ne ekersen onu biçersin.

Ergenekon davasında kararlar verildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Türk Silahlı Kuvvetleri Başkanı, Cumhuriyet Savcısı tarafından ‘Silahlı Terör Örgütü Lideri’ olarak tanımlandı ve Mahkeme de bunu tescilledi. Zamanlama ise çok ilginç.

Terörist başı, bebek katili Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması yönünde sokakta bayraklar açıldığı bir dönem…

Buradan şu anlam da çıkabilir mi acaba…

-Türk Silahlı Kuvvetleri terörist, PKK masum… İlker Başbuğ Törör Örgütü lideriyse, Türk Silahlı Kuvvetleri Mensupları da terörist!...

Günümüzde yaşadıklarımıza bakılırsa bu böyle oluyor. Ne kadar çirkin bir yakıştırma. Başbuğ'un bir suçu varsa cezasını çeksin. Ama hiç bir şekilde Başbuğ'a isnat edilen suç, 'Silahlı Terör Örgütü Lideri' olmamalı.

Çünkü , Avrupa Birliği ülkeleri PKK’yı terör örgütü listesinden çıkardı. Kimin sayesinde, ne yazık ki AKP iktidarının sözde açılım projeleriyle.

Bu ülkeler, yakında bir karar alıp Türk Silahlı Kuvvetlerini terör örgütü(!) olarak ilan ederlerse şaşırmayalım.

Çünkü şu anda, bu ülkenin yargısı bu kozu verdi.

Şimdi diyeceksiniz ki, emekli Orgeneral İlker Başbuğ bugün Genelkurmay Başkanı değil. Evet o bugün içeride ama, onunla birlikte kaç tane komutan da aynı suçlamayla hapse mahkum oldular. Başbuğ, AKP iktidarı döneminde Genelkurmay Başkanlığı yaptı.

Başbakan Tayyip Erdoğan bile tutuklanmasına itiraz etti. Peki, darbe yapılacak Başbakan Erdoğan, ‘Yok böyle bir şey’ diyorsa, bu ordu darbeyi kime yapacaktı. Hangi hükümeti yıkacaktı.

Tabi darbe falan hikâye… Bu bir intikam savaşı olsa gerek.

Nasıl ki 12 Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren’e yapılan yargılama gibi. Bugün 12 Eylülü yargılayın, 12 Eylül Anayasası’nı değiştirmek için çalışıyoruz. Bu Anayasa, referanduma gittiğinde halkın yüzde100’ü evet demeli ki, 12 Eylül Anayasasını gündemden kaldırsın. Yoksa yüzde 98 oyla kabul görmüş Anayasa’nın önüne geçemez.
Bu söylediklerim, bugünün iddiasıyla yapılırsa bu böyledir. Yani halkın dediği olur, halkoyu her şeyin önündedir dersek, yeni Anayasa yüzde 100 evet oyu almalıdır.

Önemli olan dayatma kanunlar değil, halkta uzlaşıyı sağlamaktır.

Bir tarafta PKK paçavrasıyla dolaşanlara ses çıkarmayıp, Silivri’de Türk bayraklarıyla duruşma izlemeye gidenlere müdahale etmenin demokrasiyle neresi bağdaşıyor?Silivri çevresinde yaşananları, 12 Eylül askeri mahkemesinde duruşma izlerken bile yaşamadık. Bir gazeteci olarak çok rahat o günün Metris ve Selimiye kışlalarında kurulan sıkıyönetim mahkemelerinde izleyebiliyorduk.

Yollardaki görüntü ise, 12 Eylül 1980 sabahında insanların sokağa çıktığında gördüğü manzaradan farklı değildi.

Neresi bunun demokrasi.

O gün askeri darbe vardı. Bugün onu artmayan başka bir darbe…

Türkiye’de iktidara gelen her siyasi iktidar geçmişle hesaplaşma peşinde olursa, bu ülkede daha çok darbeler görürüz. Oysa geçmişin yanlışlarını bir tarafa atıp geleceğin planını yapıp, uzlaşan, kucaklaşan bir Türkiye için çalışmalıyız.

Bugün öyle, 35. Maddeyi kaldırdık Artık bu ülkede darbe olmaz safsatalarını da bırakalım… Darbenin kanunu mu var.

Hangi darbe, kanunla yapılmış. Darbecilerin ilk işi kanunları askıya almaktır. Bunlarda kendimizi ve halkı kandırmayalım. Hangi kesimden olursa olsun darbecilere fırsat verecek argümanları ortadan kaldıralım.

Türkiye, o zaman gerçek anlamda demokrasiye geçebilir.

İnşallah, Yargıtay, özel mahkemenin verdiği, yürekleri sızlatan bu kararı bozar ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni böylesine utanç verici bir suçlamadan arındırır.
Adalet er geç yerini bulur.