Bu yazımda,  Safevi Devletinin Sultanı Şah İsmail Hatai (1501-1524) ile Osmanlı devletinin Sultanı Sultan Yavuz Selim (1512-1520) arasındakı Çaldıran savaşından bahsedeceğim.

Bir tarafta Azerbaycan'da yeni kurulmuş Safevi (1501-1736) devleti vardı . Bu devlet, günden güne toprağını büyütmekteydi.

Safevi Devleti'nin başkenti bu günkü İran devletine dahil olan Tebriz şehri olmuştur. Şah İsmail Hatai, Akkoyunlu Devleti'ni n varlığına son (1468-1503) vererek, resmen Safevi devletini kurmuştur.

Sonrada Şeybani Hanın (1500-1510)üzerinde zafer çalarak devletin toprağını batıya doğru genişletmiştir. Bu zamanlar, bu yeni kurulmuş Safevi devletini Osmanlı Devleti de tanıyordu.

Hele Sultan Yavuz Selim'den önce Osmanlı sultanı 2. Bayazid (1481-1512) ile münasebetler iyiydi. Hatta Sultan Bayazid ile Şah İsmail arasında 'Baba- oğul' hitabı da olmuştur.

Sonraları hakimiyete gelen Yavuz Selim arasında münasebetler o kadar da iyi olmamıştır. Aralarında kırgınlık olmuş ve nihayet bu kırgınlık onları savaşa kadar sürüklemiştir.

1514'ün 23 Ağustos'unda Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasında Maku yakınlarında Çaldıran savaşı olmuştur.

Bu savaşta taraflar arasında hem orduda hemde silahda da farklılık vardı. İdris'in verdiği malumata göre Osmanlı Devleti'nin ordusunun sayı 100 bindi ve orduda da toplar ve ateşli silahlar vardı.

Ama bu gibi durumlar Safevi Devleti'nde yoktu. Safevilerin ordusu 40 bin kişiydi.
Şah İsmail'in fikir danıştığı yakın adamları savaştan önce yüz yüze savaşmaktan çekinmişlerdi ama İsmail bunların fikrini reddederek savaşa girişmiştir.

Böylelikle aslında iki Türk Dünyasına ait devletler arasında savaş başlamıştır. Bu ağır savaşta taraflar arasında büyük kayıplar yaşandı. Savaşta zafer kazanan Osmanlı Devleti olmuştur. Bu savaşta İsmai'li esir almak istemişlerdir ama İsmail'e çok benzeyen sultan Eli Mirze, İsmail'i kurtarmiştır.

Böylelikle İsmail savaştan yaralı kurtulmuştu. Bu savaşta çok ilginç bir durum da olmuştur, İsmail, kılıçı ile Osmanlı Devleti'nin topunun lülesini bir vuruşuyla kesermiş, bunu gören Sultan Selim'in çok ilgisini de çekmiştir. Bu savaştan sonra İsmail'den hemen kılıcını ister ve İsmail bu kılıncını ona verir.

Sultan Yavuz Selim de İsmail gibi topun lülesini aynı kılıçla kesmek ister ancak bir vuruşuyla kesemez ve bundan sonra kılıcın aynı kılıç olmadığını söyler buna yanıt olarak İsmail şöyle der, 'Kılıç aynı kılıçtır ama kol aynı kol değildir'.

Savaştan sonra Osmanlı Devleti Eylül ayında Tebriz'e doğru ilerledi.

Ancak burada çok kalmamıştır. Bir taraftan İsmail tehlikesinden bir taraftan da kışın gelmesi ve orduda erzak kıtlığından dolayı geri dönmüştür. Buradan dönerken kendisi ile beraber bir kaç Tebriz'den tanınmış ustaları da beraberinde götürmüştür.

Yavuz Sultan Selim Tebriz'den sonra Amasya'ya ve oradan da İstanbul'a doğru yola düşmüştür.

Bundan sonra Yavuz Sultan Selim bir çok politika sürdürmüştür. Aynı zamanda Şah İsmail de kendi devletini yeniden düzene sokmuştur. Şah İsmail Hatai devlet adamlığıyla beraberinde çok güzel bir şair olmuştur. Azerbaycan edebiyatında önemli bir yeri vardı.