Atatürk'ün ölüm yıl dönümüyle ilgili tartışmaları televizyonlar da izliyoruz.

Yüz yıllık dönemde, Atatürk o kadar çok tartışıldı ki, belki de dünya üzerinde bu kadar çok tartışılan başka bir lider bulamazsınız.

Bunun neden böyle olduğuna biraz kafa yordum.

Bir insan neden yüz yıldır gündemde olur?

Bunu açıklamak çok zor değil ama yaptıkları işlerin bu topraklar üzerinde ilk olması ve herkesi ilgilendiriyor olması diye açıklanabilir.

Atatürk devrimleri herkese dokunmuştur ve herkesin bu devrimlerden etkilenmesi sağlanmıştır.

Bu tartışmalar da Atatürk'ü sevenler var, bir de Atatürk'ten nefret edenler var.

Sevmeyenler diyemiyorum çünkü nefret ediyorlar

Böyle bakınca sevenlerin sebepleri yapılan devrimler ve bu güne kalan cumhuriyet değerleri diye açıklanabilir.

Nefret edenlere baktığımızda ise genellikle dindar insanlar.

Ayrıca başı kapalı bayanlar.

Sevmeyenlerin nedenine baktığımız da ise, ana neden din.

Suçlamaların başında ise Atatürk'ün din düşmanı olduğu, rakı içtiği için günahkar olduğu, camileri ahır yaptığı, dini yasakladığı, kuranı köylerde sobalarda yaktırdığı v.s...

Bu suçlamaların sonucu olarak Atatürk'ten nefret eden bir nesil, bu gün diri bir şekilde ülkenin demokrasi ortamında yaşamaya devam ediyor.

Atatürk eğer dinden nefret edip yasaklamış olsaydı, Kuran'ın Türkçe çevirisini Elmalılı Hamdi Yazır'a yaptırır mıydı?

Onun bir tek derdi vardı.

Arap Vahabi çöl kültüründen beslenen İslam anlayışının yerine, Anadolu'da gelişen ve değişen din anlayışını halkına öğretmekti.

Bu neydi?

Arap İslam anlayışında Allah korkusuna dayalı İslam anlayışı egemendir.

Kadınlar yok sayılır.

Nasıl ki İslam öncesi kadınlar insan sayılmıyor ve yeni doğan kız çocukları diri diri kuma gömülüyorsa şimdi de diri diri evlere gömülüyor ve sosyal yaşamın içine sokulmuyorlar.

Yani bu günkü Arap İslam anlayışında çöldeki iki bin yıllık kadın düşmanlığı ve ilkelliği hüküm sürüyor.

Bu gün bizim ülkemizdeki İslam anlayışı da bu anlayıştır.

Bundan dolayı, bu İslam anlayışına karşı duran bir nesil, Atatürk ortak paydasında bir arya gelmiş bulunuyor.

Atatürk'ün İslam anlayışı ise ayetten de esinlenerek Anadolu İslam anlayışının halka anlatımıdır.

Anadolu İslam anlayışında Allah korkusunun yerini, Allah sevgisi almıştır.

Kadın baş tacı edilmiştir ve sosyal yaşamın içinde vardır.

Ayette der ki ''Ben bu kitabı siz anlayasınız diye sizin dilinizden gönderdim''.

Ayrıca başka bir ayette ''Okuduklarınızı anlamadan okumayın, günahkar olursunuz''der.

Bu günkü Milli Eğitim Bakanı çocuklara ''Anlamasalar da olur kuranı Arapça okuyacaklar'' diyerek günahkar olmuştur.

Atatürk, Kuran'ı ve bu ayetleri iyi bildiği için, Kuran'ın Arapça olarak halkın önünde durmasından ve anlamadan okumalarına karşı çıktığı için, Türkçe çevirisi için büyük gayretler içine girmiştir.

Türkçe ezan bu anlayışın sonucudur

İlk defa Anadolu halkı Türkçe Kuranla tanışmıştır.

Bunu bildiği halde, bilmeyen cahil ve yobaz diploma sahipleri, Atatürk'ün bu davranışını bile istismar etmiş, Atatürk'ten nefret eden bir neslin yetişmesine neden olmuşlardır.

Belki şunu diyebiliriz.

Demokrasi içinde ''Herkes Atatürk'ü sevmek zorunda değildir.''

Bu yaklaşımı da saygıyla kabul etmek mümkün.

Bu anlayışın demokrasiye ve farklı fikirlere saygılarının olduğuna inanabilsek, sorun ortadan kalkacak.

Çünkü, Atatürk'ü herkesin sevmesini beklemekte domokrasinin ruhuna ve işleyişine aykırıdır

Türkiye'den kovulan yedi tane emperyalist ülkenin yaratmış olduğu kirli bilgilere dayanarak, Atatürk'e hakaret etmeyi bir düşünce gibi görenler, 1919 yılında emperyalistleri kurtarıcı gibi gören zihniyetin bu gün hortlamış olması olarak görmek mümkün.

Atatürk'ü sevmesinler.

Sevenler, onun devrimlerini yaşatmaya yetecek kadar güçlüler, bilgililer, evrenseller, bilime inanıyorlar, dogmalarla beyinlerini doldurmuyorlar, kitap okuyorlar ve aydınlık bir kafaya sahipler.

Çünkü Atatürk'ün gösterdiği hedeflerde karanlık yoktur, aydınlanma vardır.

Karanlığı seven canlıların, dünyanın ve canlıların gelişimine hiç bir etkileri olmamıştır.

Aydınlığı sevenlerse bu gün insanlığın ulaştığı kutsal ve övgüye değer seviyeyi yakalamışlardır.

Sonuç olarak Atatürk döneminde ortaya çıkan ve ülkeleri için iyi veya kötü işler yapan bütün liderler, fikirleriyle ve yaptıkları icraatlarla yok olup gitmişlerdir ama Atatürk hala yaşamaktadır ve milyonlar halla Atatürk'ün yaptıkları devrimleri savunmaya devam ediyorlar.

Yok olan fikirler ve liderler kim diye merak edenler 1870 yılından 1990 yılına kadar Avrupa sürecinde olan bitenlere bakabilirler.

En büyük üzüntüm ise, İslam dinini kendi içinde yaşayıp, Allah'la baş başa her yerde ibadet yapılabileceğine inanan insanların yani saf, temiz, yürekleri Allah sevgisiyle dolu insanların, dini siyasallaştıranların ve dini bir sömürü aracı olarak kullananların peşinden gitmesi ve onların Atatürk nefretlerine kan taşıyor olmalarıdır.

Atatürk'ü ölüm yıl dönümünde saygı ve sevgiyle anıyorum.