Polonya Günlüğü'nün önceki yazılarında, Bydgoszcz(Bidgoşç) kentine ilk geldiğimde yaşadıklarımdan, yaşadığım bazı tecrübelerden ve hissettiğim duygulardan bahsetmiştim.

Şehrin yapısı, görünümü bana şunu dedirtmişti, "İşte, tam bir sanat şehri..."

Şehrin ışıkları, şehrin genel siluetini oluşturan binaları aydınlattığında, buranın artık tamamen başka bir ülke olduğunu, içinde çok farklı insanların yaşadığını daha iyi anlamıştım.

Günler geçmeye başlayıp burada yaşamaya başladığımda, yeni insanlar tanıdıkça bunu daha iyi anladım.

Havanın serin olduğu bir akşam arkadaşlarımla şehri gezmeye çıktık. Şehrin tam ortasından geçen bir ırmak vardı. Irmağın kenarlarında uzanan bisiklet ve yürüyüş yolu, üzerinde de ustalıkla aydınlatılmış köprüler şehre renk katıyordu. Köprülerin ve ırmağın kenarlarına yerleştirilmiş sarı, kırmızı, yeşil ve beyaz ışıklar ırmağın üzerini ışıldatıyordu.

Şehrin içinden geçen bu uzun ırmağın bazı yerlerinde, sağında veya solunda, yine aynı şekilde ustaca aydınlatılmış restoran gemiler de, kendilerine özgü ışıklarını yansıtıyordu nehre. Ortak özellikleri güvertesinin geniş olmasıydı bu gemilerin ve üzerinde masalar ve sandalyeleri ile oldukça dinlendirici bir şehir manzarası sunuyordu.



Bu manzaradan oldukça etkilenmiştim. Şehrin güzelliğine dalmış düşünürken aklıma burada bir romantik komedi filmi çekilecek olsa, oldukça etkileyici görüntüler alınır diye düşündüm. Bunu düşünürken aklıma kamera teknikleri, çekim yapılsa kullanılabilecek açılar ve sonra da şehrin doğal ışıklarının kalitesi geldi.

Burada çekim yapılacak olsa bu ışıkların oldukça kullanışlı olabileceğini farkettim ve burada bir kanalda yönetmen olarak çalışan bir arkadaşımla görüştüm. Ona durumu anlattıktan sonra bir test yapmak istediğimi söyledim. Çeşitli kameralarla bazı görüntüler çekecek ve bunların sıfır yapay ışıkta nasıl sonuç vereceğini ölçecektim.

Bu fikir onun da kafasına yattı ve çalışmalara başladık, sonuç harikaydı. Kendisi bu şehirde büyüdüğü için hiç bu açıdan bakmamıştı. Normal şartlarda sokak lambası ışığında böyle bir çekim yaparak yeterli kalitede görüntü elde etmek pek kolay olmazdı.



Zamanla Polonya'nın diğer şehirlerini de gezdiğimde Bydgoszcz'un Polonya'nın 43 şehrinden biri olduğunu farkettim. Diğer şehirlerin güzelliği de Bydgoszcz gibi, mimari yapısı, şehir planı ve özellikle geceleri kullanılan ışıklarla daha da önplana çıkarılmıştı.

Şehirlerin doğal güzelliğinin film projelerinde doğal bir stüdyo olabilme özelliğinin yanında, Polonya'nın sineması birçok ülkeden daha iyi durumda. Sadece Polonya yapımı olan çok büyük bütçeli filmler yok ama Hollywood-Polonya ortak yapımı olan çok büyük projeler var. Hollywood'un sık sık ortak çalıştığı bir özel efekt firmaları var. Yani bu dünya sinemasıyla içiçeler.

Bir de, benim de konuk olarak katıldığım Camerimage Film Festivali var ki, burada dünyanın her yanından sinemacılarla tanışmak mümkün. Bu sinemacılara, Matrix'in başrol oyuncusu Keanu Reeves ve Batman Forever filminin yönetmeni Joel Schumacher de dahil.

Bir de ikinci büyük şehirleri olan Lodz şehrindeki Lodz Film Okulu, dünya çapında yönetmen ve oyuncu yetiştiriyor. Bunların arasında dünyanın en başarılı yönetmenlerinden Roman Polanski de var.

Nasıl olmasın ki?

Şehir sanat şehri, insanları sanatı seviyor. Gözünü böyle bir ortamda açan insanlar, bir de ülke çapında destek gördükleri zaman karşılığını ülkelerine uluslararası başarı olarak geri ödüyorlar işte...