Terörle ilgili 23 yıldır aynı sözleri dinliyoruz. Terör vuruyor bizim bıçak kemiğe dayanıyor.

Ama kemiğe gelen bıçak hep bizim kemikleri parçalayıp dağıtıyor. 

12 Eylül Askeri darbesinin ardından ortaya çıkan PKK terör örgütü bu güne kadar 30 binden fazla vatandaşımızın ölümüne neden oldu.

İlk yıllarda sesini duyurmak için hunharca katliamlar yapan terör örgütü hep saldırdı. 

Her yıl onlarca Şehit verdik teröre, anaların yüreği yandı... 

Hep "vatan sağolsun" dedik...

Öyle dedi yüreği yanık analar ve babalar...

Ve hala aynı söz söyleniyor ateş düşen ocaklarda...

Tabii ki Türk insanı vatanı için can verir... Vatan için dökülen kan, şehitlik mertebesi, en yüce mertebedir dinimiz ve milletimiz nezdinde...

Ama 30 yıldır hep aynı şey var dillerde, hep aynı söylem...

Kim iktidara gelmişse hep aynı şeyi söylemiş. 

İşte otuz yıldır terör saldırılarının ardından liderlerin söylediği ortak sözler:

11 Ekim 1988

Başbakan Turgut Özal: Bıçak kemiğe dayandı. Bu devlet kan döken teröriste bedelini ödetecek güçtedir.

8 Aralık 1992

Başbakan Süleyman Demirel: Terör örgütü şimdi de masum çocukların canını almaya başladı....Bıçak kemiğe dayanmıştır.

6 Ağustos 1996

Başbakan Tansu Çiller: Terör ya bitecek ya bitecek. Bıçak kemiğe dayandı.

16 Aralık 1997

Başbakan Mesut Yılmaz: Avrupa terör örgütüne daha fazla kucak açmaya devam edemez. Bıçak kemiğe dayandı.

14 Şubat 1999

(Öcalan yakalanmadan 2 gün önce)

Başbakan Bülent Ecevit: Bıçak kemiğe dayanmıştır. Teröre hizmet eden herkes hesabını vermeye hazır olsun.

14 Ağustos 2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Bıçak kemiğe dayandı. Bunun bedeli çok ağır olacak.

İşte malumun ilanı...

Bıçak kemiğe dayandı... Evet bıçak kemiğe dayandı, dayandı da bu bıçak kemiğe yeni dayanmadı ki, 1988'de dayanmış bir bıçak var.

Bu bıçak kemiği kangren etti. Yıllardır kemiğe dayalı duruyor.

Ama kimse bu bıçağı kemikten çıkartamıyor.

Herkes gelip bıçak kemiğe dayandı, sabrın sonu... gibi aynı teraneleri okuyor...

(Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affediniz. Lakin vatanınıza ve milletinize fenalık eden bir kimseyi asla affetmeyiniz..'' Hz. Ali '')

Yıllardır Türk Milleti istisnasız tüm liderlerden aynı sözü dinlemiş.

Bugün Tayyip Erdoğan söyledi diye; "Başbakan terör örgütüne sert çıktı" gibi manşetler atmanın milletin gazını almaktan öte birşey olmadığını tarih gösteriyor.

Diyorum ki; Şu kemiğe dayanan bıçağı Tayyip Erdoğan kırar da tarih bir daha tekerrür etmez...

Teröre verdiğimiz şehitler öyle kanıksanıyor ki artık gazeteler 1-2 şehit olduğunda birinci sayfalara bile taşımıyor. İnternet sitelerinin bile yan sütunlarında yer buluyor.

Ancak çok sayıda ölümler olduğunda sesimiz yükseliyor.

Oysa o tek başına ölen şehitle çoğul verilen şehitlerin ne farkı var. Hepside hain tuzaklara kurban olmuş vatan evlatları...

Türkiye terörle yıllardır mücadele ediyor. Ediyor etmesine de bataklığı kurutamıyor. Bugüne kadar terör kamplarına çok sayıda hava operasyonu yapıldı.

Sadece 17 Ağustos'ta verdiğimiz 12 şehitten sonra değil ilk kandil operasyonu.

Kürt açılımı miladından sonra ilk oldu Kandil operasyonu...

Yani Başbakan Tayyip Erdoğan'ın PKK'yı ve siyasi uzantılarını şımartan Kürt açılımı...

Kürt açılımı, bölücü terör örgütü PKK’ya bugüne kadar hiç olmadığı ölçüde cesaret verdi. AKP’nin Kürt açılımı söylemini ortaya attığı tarihten bu yana verdiğimiz şehit sayısı ise azımsanacak gibi değil.

Kürt açılımından bu yana verdiğimiz şehit sayısının yaklaşık 200'e dayandığı biliniyor. 

Başbakan'a göre ise Kürt Açılımı yapılırken, devlet yıllarca yanlış yönetilmiş ve doğu halkı baskı altında tutulmuştu.

Bu nedenden dolayı terör vardı. Dağdakileri indiririz, İmralı ile pazarlık yaparız terör biter mantığı hakimdi. 

Başbakan terör örgütünün tarihi sürecini incelememiş olacak ki bir terör örgütüne kandı... Onların söylemleriyle terörü bitireceğini zannetti...

Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıyla terör örgütü ciddi kan kaybına uğramıştı.

1999 yılında 203 şehit verdiğimiz terör, 2000 yılından itibaren hızla güç kaybetmeye başlamış, bölücü faaliyetlerinin sayısı gözle görülür oranda azalmıştı.

2000 yılında, terörün kanlı eylemlerinin sayısı 3 bin 2198’den 45’e düşmüş, şehit olan güvenlik görevlisi sayısı ise bir yılda 22 olarak belirlenmişti.

2000 yılında, terör örgütünün Türkiye içindeki mevcudiyeti korunamaz hale gelmiş, terörist miktarı ise 4 bine kadar düşmüştü.

Bu sayının ancak ve ancak yüzde 10’u Türkiye topraklarında barınabiliyordu.

Gelelim 2001 yılına… 2001’de teröre verdiğimiz şehit sayısı sıfırdı.

2002’de ise sadece 6 askerimiz terör saldırılarında şehit düştü.

İşte rakamlar. Sıfır olan şehit sayısı AK Parti döneminde yine üç haneli sayıları buldu.

2003 yılında 21 şehit
2004 yılında 73 şehit
2005 yılında 92 şehit
2006 yılında 121 şehit
2007 yılında 118 şehit
2008 yılında 150 şehit
2009 yılında 135 şehit 

2010 yılına gelindiğinde, iktidarın “demokratik açılım” söylemleri de meyvesini(!) vermeye başladı. Terör saldırıları bir anda artarken, eylemlerin yalnızca Güneydoğu bölgelerinde sınırlı kalmadığı, Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere, Batı’ya doğru bir kaymanın başladığı dikkat çekiyordu.

2010 yılına geldiğimizde, karşımıza çıkan tablo oldukça vahimdi... 

Terör örgütü bir taraftan saldırılarını sürdürürken, sivil yandaşlarıda Türkiye'de adeta ayaklanma provası yapıyordu. 

Şehirlerde yakıp yıkma ortalığı ateşe verme gırla gitti. Güvenlik güçleri ise bu ayaklanma provalarını biber gazı ile durdurdu.

Durdurdu mu? Yoksa şimdilik durdular mı?

Tabi bunlar yapılırken, Türkiye'de gündemi İmralı belirledi. 

Ne zaman ki 12 Eylül Referandum'u öncesinde Başbakan Erdoğan fikir değiştirip, önceden rafa kaldırdığı Türk Milleti sözünü, Tek Millet Tek Bayrak, Misak-ı Milli sınırlarını keskin bir şekilde telafuz etmeye başladı. Çünkü, Kürt açılımı içerde milliyetçi duyguları kabartmıştı.

Başbakan'ın bu dönüşü 12 Haziran Seçimleri öncesi ve sonrasında terör örgütü uzantıları ile yapılan görüşmeleri ve İmralı'daki pazarlıkları bitirdi.

Ve gelinen nokta; 1 ayda 42 şehit...

Söylem; Bıçak kemiğe dayandı...

23 yıldır hep aynı terane; Bıçak kemiğe dayandı...

Bıçak kemiğe dayanmadı, bıçak kemiği deldi geçti sayın Başbakan...

Türkiye sosyal paylaşım sitelerinde örgütleniyor... İnsanlar kandile yürümekten bahsediyor...

Kandil'e yapılan hava operasyonlarının birşey ifade etmediğini yıllardır test ettik...

Kandil ilk defa bombalanmıyor... Kandilde temizlik kara destekli operasyonla olur...

Oradaki bataklık ancak karadan yapılan ilaçlamayla kurutulur...

Yoksa havadan atılan bombalar sadece havada kalır...