Bir süredir yaşadığım Ocean City'den ayrılmaya karar verdim. Dünya üzerindeki konumu gereği Ocean City, bir tatil şehriydi ve yaz ayları için uygundu. Başka bir açıdan tarif etmek gerekirse, bu şehir Amerika'nın Antalya'sı diyebilirim. (Florida'yı da Bodrum'a benzetiyorum).
 
            Ocean City'de yaz aylarında hava sıcaklığı 40'ı geçiyordu. Ama artık sonbahar yaklaştığı için yağmurlar başlamıştı. Ocean City'deki işimi bırakmak da ayrı bir sorundu. New York gibi pahalı bir şehre taşınmak oldukça mühlik bir karardı. Günübirlik geziler dışında daha önce New York'ta uzun soluklu kalmamıştım. Kafamı kurcalayan bir sürü soru vardı; orada iş bulabilecek miyim? İş bulamazsam birikimlerimi kullanmak zorunda kalabilirim, eğer öyle olursa bunu ne kadar sürdürebilirim? New York'ta beni neler bekliyor?
 
            Ocean City'den ayrılırken içimde adını koyamadığım bir burukluk vardı. Kısa zamanda o kadar çok şey yaşamıştım ki bu küçük şehirde...
 
            Ocean City'deki arkadaşlarımla ve anılarımla vedalaştıktan sonra burada olduğum sürece bana hep yardım eden ve bana yol gösteren çok sevdiğim bir arkadaşımla birlikte onun evine gittik. Daha önce New York'ta yaşamıştı. Bana bazı tavsiyelerde bulundu.
 
            Uyandığımda otobüsüm New York Penn Station'a ulaşmıştı. Sekiz saat süren yolculuk beni yormuştu. Akşam olmuş, New York sokakları rengarenk ışıklarla aydınlanmaya başlamıştı. New York'un ortasında elimde birkaç çanta ve bir de gideceğim adresin yazılı olduğu kağıtla durmuş, ilk nereden başlamam gerek diye düşünüyordum. Metroya binmeliydim ancak New York şehri, hepsi birbiriyle bağlantılı olan 22 metro hattına sahipti. Nepal'li birkaç yardımsever kız, bana karmakarışık New York metro ağının bir haritasını verip, gideceğim adresi tam olarak tarif ettiler.
 
            Yeni evime ilk ulaştığımda çok farklı hisler yaşadım. Dünya'nın en büyük şehirlerinden birinin boş sokaklarında yürümek çok farklı bir duyguydu. Biraz özgür, biraz duygulu, biraz da yalnız...
 
            Sabah kalktığımda ilk iş olarak oturduğum bölgeyi keşfetmeye başladım. Gündüz gözüyle biraz dolaşınca beni çok şaşırtan birşey farkettim. Dün akşam eve geldiğimde geç olmuştu ve o saatte dışarda kimse olmadığı için bu bölgeyle ilgili gözden kaçırdığım birşey vardı; burası Brooklyn'deki meşhur Çin mahallesiydi!
 
            Bunu farkedince aklımdan geçen ilk şey şu oldu: Burada beni bekleyen şeyler her ne ise kesinlikle çok renkli şeyler olacaktı...