Evinizde yalnızsınız ve gecenin ilerleyen saatinde baş ağrısı ve müthiş ruh karmaşası içinde uyanıyorsunuz.
Başınız dönüyor,mideniz bulanıyor ve bu karmaşa içinde ne yapmanız gerektiğine karar vermeye çalışıyorsunuz.
Yaşınızın altmış iki olması ve bir takım kronik hastalıklarınızın olması da işin cabası.
Hemen tansiyon aletine ulaşıp tansiyonu ölçtüğünüzde bu güne kadar rastlamadığınız bir değerle yüz yüze geliyorsunuz.
Tansiyon on dokuz.
Yaşadığınız ruh karmaşası dahada artıyor, duygularınız karışıyor,ölüm aklınıza geliyor, birden evde yalnız olduğunuzu hatırlıyor ve kapıyı açık tutup yardım istemeye karar veriyorsunuz.
Acil yardım numarasını çeviriyor, pencereden ambulansın gelmesini bekliyorsunuz.
Geçen süre ölüm ve geçmişiniz, gözünüzün önünden klasik deyimiyle ''bir film şeridi'' gibi geçiyor.
Oysa gözünüzün önünden film şeridi yerine büyük bir tsunami veya deprem geçiyor.
Kim demişse film şeridi yalan söylemiş.
Ambulansın kapıya gelişi süresinde depremleri ve tsunamileri yaşayarak bekleyişiniz sürüyor.
Gecenin sessiz karanlığında ambulans görünüyor,sessiz sakin ve pikniğe gider gibi.
Kapılar açık olduğu için, bir doktor iki hemşire ev sahipliği rahatlığı içinde giriyorlar.
Tansiyonu ölçüyorlar ve yüksek tansiyonun devam ettiğini tespit ediyorlar.
Bu karmaşa içinde genç doktor ''hemen hastaneye gidelim ve gerekli müdahaleleri orada yapalım''diyor.
Bu durum hasta tarafından uygun görülüyor.
Hastanın üzerinde pijamaları var ve bu şekilde gitmek istemiyor.
Doktora panik içinde olan hasta diyor ki ''ben arabamla gideyim,ambulansı takip edeyim dönüşte pijamayla taksiye binmekten de kurtulmuş olurum''.
Doktor ise hastanın bu şartlarda sağlıklı karar verme yeteneğinin olamayacağını aklına bile getirmeden ''olur''diyor.
Hasta ve yardım ekibi hep beraber dışarı çıkıyorlar,on dokuz tansiyon ve kalp hastası beyin ameliyatı olmuş olan hasta kendi arabasına biniyor ve her türlü insiyatifi alması gereken doktor ise, hastanın on dokuz tansiyonla araç kullanmasına rıza gösteriyor ve hasta şoförün aracına biniyor.
Ambulans önde, hastanın kullandığı özel araç ve doktor içinde takibe başlıyorlar.
Bu şekilde hastaneye geliyorlar.
Hasta aracını park ediyor, pijamaları üstünde hastanenin acil bölümüne giriyor ve kendi aracıyla getirdiği doktor ise başlıyor müdahaleye.
Önce tansiyon ölçülüyor,daha sonra serumlar takılıyor,kalp elektroları çekiliyor.
Gece yarısı iki buçukta başlayan macera sabahın altısına kadar sürüyor.
Sabahın altısında hasta kendine geliyor ve pijamalarıyla kendi özel aracıyla evine dönüyor.
Bu olay nerede olabilir?
 Elbette güzel ve ilginç olayların olduğu bizim ülkemizde.
Sağlık kervanına katılan bir doktorun ve hemşirelerin hasta tarafından yönlendirilmesi bu doktor ve hemşirenin insan sevk ve idaresi yönüyle tekrar eğitimden geçirilmesi gerekmiyor mu? 
Yani hastanın yönlendirmesine teslim olan doktor ve hemşirelerin daha büyük olaylarda ve daha karmaşık hasta ortamında ne yapacağını lütfen siz tahmin edin.
Bu gün hastanelerimizde profesörlerin tam gün yasasından dolayı ayrıldığı ve bir çok hastanenin genç ve tecrübesiz doktorların insiyatifine girdiğini biliyoruz.
Daha vahim olaylarda genç doktorların nasıl büyük karmaşa içine düşebileceğini anlatmak için bu basit olayı anlatmaya çalıştım.
Bu olay Türkiye'de yakın bir akrabamın yaşadığı bir olay olduğu için ben duydum.
Bunun gibi yanlış stratejik davranış eksikliğinden dolayı yüzlerce hastanın canının, tecrübesiz genç doktorların elinde olması, ülkemizin sağlık alanında büyük bir karmaşanın içine sürüklendiğini dinliyoruz ve üzülüyoruz.
Bir an önce tam gün yasasındaki eksiklilerin giderilmesi ve hasta iradesinin yerine, doktor iradesinin egemen olduğu bir yapının kurulması en büyük dileğimiz.

 [email protected]