Fenerbahçe Galatasaray arasında oynanan maçtan sonra çıkan olayların bir çok açıdan değerlendirilmesi yapıldı.

Sistemim içinde, iktidarın %50 oy aldığı toplum yapısı, sistemin bir parçası olan ve destek olduğu iktidarın polisine, bankasına, vergi binasına, polis aracına, elektrik direğine, trafik ışığına kısacası iktidarla eş gördüğü her şeye saldırdı.

Bu olayı klasik maç kızgınlığı veya Fenerbahçenin şampiyonluğu kaybettiğiyle izah etmek mümkün mü?

Elbette ki hayır.

Burada yaşanan şiddetin ve saldırıların esin kaynağı futboldan doğan kayıp değildir.

Genç nüfus, enerjisini, kinini, nefretini boşaltacak alanlar arıyor.

Can Dündar'ın yazdığı bir yazı ve yazıda yapmış olduğu tespiti vardı.

''12 eylülden önce her gün bir toplantı panel olurdu ve her toplantıda yeni bir şey öğrenir bilgimize bilgi katardık.12 eylül olduğu günden itibaren yıllarca not defterimin boş kaldığını gördüm''

Bu tespit, gençlerin ve maç seyreden kitlenin bu tür alanlarda enerjilerini boşaltamadığı için sisteme olan kızgınlıklarını, öfkelerini panellerde, sivil toplantılarda, gösterilerde, derneklerde,partilerde, sendikalarda dile getiremediği için maçlarda tepki vermeye başladığıydı.

Güneydoğu takımları yıllardır birinci futbol liginde temsil edilemiyor.

Diyarbakır birinci ligdeyken sürekli olay çıkartırdı ve sahası kapatılırdı.

Öfkeli kızgın halk kitlesi maça giremediği halde dışarıdan boş tribünleri taşa tutardı.

Öfkeyle ve hiddetle baş edemeyen sistem onları ligin dışına attı.

Yani okulları kapattı.

Bu gün üniversite okuyan gençlerin ve emeğiyle çalışanların, kısacası maça gelen bütün toplum kesimlerinin sorunları çığ gibi büyümüştür.

Bu sorunların tartışılacağı sivil alanlar tıkanmış olduğu için, sorunlu ve problemli kitle bir tek maçlarda bir araya geliyor ve potansiyel enerji orada kinetik enerjiye dönüşüyor.

Bu gün kitleler başka alanlarda sorunlarını dile getirmeye çalıştığında karşısında devletin gazını, copunu ve hapsini görebiliyor.

Bunu ister sağda, ister solda isterse bir siyasi partide yapmış olsun, bu kitlelerin sorunlarını dinlemek ve çözüm bulmak yerine gaz ve cop, o da olmadı hapis tehdidiyle karşılaşabiliyor.

En küçük eylemler bile büyük suçların içine sokulabildiği için, maç kitlesi serbest alanlarda yapamadığı eylemleri spor alanlarında yapmaya başlamıştır.

Önümüzde ki sezonda da bu tür eylemler artarak devam edecektir.

Sonuçta Fener ve Galatasaraylı veya herhangi bir takımlı olmak suç örgütü kapsamına girmeyeceği için kitleler burada yaptığı eylemlerden daha kolay kurtulabileceğine inanıyor.

Nihayet tutuklanan 48 kişinin bir tanesinin tutuklanması da bunun en güzel örneği.

Aynı eylemi başka bir sivil toplum örgütü veya bir siyasi parti yapmış olsaydı buradaki sayının büyük bir bölümü tutuklanmış olacaktı.

En son ''poşu'' davasında 15 yıl hüküm giyen öğrenci de buna örnek olarak gösterilebilir.

Önümüzdeki süreç muhalif kitleler için zor ve meşakkatli bir dönem olacaktır.

Muhalif olmak artık çok kolay değildir, bundan dolayı spor alanları muhalif düşüncelerin kendilerini ifade ettiği alanlar olacaktır.

Bundan dolayı sitem ve mevcut iktidar spor alanlarında daha sert tedbirler alacaktır.

Bununla ilgili bir yasada yürürlüğe girmiştir.

Kadınların ve çocukların ceza olarak statlara alınması çözüm gibi dururken, onların da sisteme aykırı tezahüratlarıyla ''bizde eşlerimiz çocuklarımız gibi düşünüyoruz'' mesajı verecekleri günler önümüzdeki futbol sezonunda gerçekleşecektir.

Çünkü sivilleşme devam ediyor gibi görünürken diğer taraftan da sivilleşmenin üzerinde ki baskılar artmaktadır.

Önümüzde ki futbol sezonu sivil insiyatifin daha etkin olduğu, muhalif düşüncelerin daha fazla ifade edileceği alanlar olacaktır.

Herkes şunu bilir ki futbol sadece futbol değildir.Futbol kuralları basit ama toplumsal mesajı karmaşık bir oyundur.

Anlayana...