CHP 34. olağan kurultayı yapıldı. Kılıçdaroğlu tek başına zaferle çıktı ama parti meclisi delik deşik oldu.

Oysa anahtar liste diye ortaya atılan ve beş yüze yakın partilinin parti meclisine girme talebine karşılık, Kılıçdaroğlu'nun yüz kişilik listeyle ayrımcılık yapması ve ''ben bu arkadaşlarla çalışırım, geri kalan dört yüz kişiyle çalışmam'' anlamına gelecek tavrı, doğru ve demokratik bir tavır değildi.

Baştan beri ''Fikri Sağlar ve Ercan Karakaş olmalı'' diyenler demokratik hakkını kullanarak listeyi deldiler ve parti meclisine girdiler.

CHP kurultayında, salonda ilk defa ve yoğun olarak marksist solcuların resimleri ve sloganları öne çıktı.

Yani slogancılık üzerinden parti sola kaydırıldı gibi yapıldı.

Yani Deniz Gezmiş, Che Guevara, Nazım Hikmet resimlerinin salonda dolanması ve Kılıçdaroğlu'nun Nazım'dan şiirler okuması, partinin sola kaydığını ve solda olacağını göstermez.

Parti meclisine girenlerin ne kadarı iş adamı, emekçi, ne kadarı servetini yasal yollardan yapmış ve ne kadarı hala emekte yer alıyor buna bakarak partinin sola kaydığı söylenebilir.

Ayrıca bu gün Anadolu coğrafyasında CHP'nin nasıl oy aldığı kimlerden oy aldığına bakarak, solculuk yapmak gerekmez mi?

Yani CHP daha sola kayarak, sosyalist enternasyonal üyesi bir parti olarak bundan sonra marksist bir parti mi olacak, yoksa İnönü'nün ve Ecevit'in söylediği gibi; ''CHP Atatürk devrimlerini esin kaynağı olarak alacak ve Türkiye gerçeklerinde ve sosyal ölçeğinde sol bir parti olacak'' söyleminde mi olacak?

Ecevit ve İnönü çizgisinde olan CHP hiç bir zaman marksist bir parti olmadı.

Bundan sonra parti Deniz Gezmiş çizgisinde yani daha solda, yani marksist bir parti olacaksa partinin acilen program kurultayı yapması gerekiyor.

Çünkü Deniz Gezmiş anti emperyalistti, NATO'ya karşıydı, global sermayenin saldırılarına karşıydı, sermayenin egemenliğinden ziyade emeğin egemenliğini savunuyordu.

ABD üslerine karşıydı, o günkü AET bu günün AB'sine karşıydı.

Eğer Nazım, Deniz deniliyorsa, program kurultayında, NATO'dan çıkacağımızı, bankaların global sermayenin egemenliğinden kurtarılacağını, fabrikaların devletleştirileceğini, paylaşımın tamamen emeğin istekleri doğrultusunda yapılacağını yazmak ve emekten yana, üretim araçlarının tamamının emek tarafından kullanılacağını yazmak gerekiyor.

Ayrıca Deniz Gezmiş ve arkadaşları 1972 yılında asılırken ne diyorsa hepsinin parti programına yazılması gerekiyor.

Eğer bunu yaparsanız ne olur?

Parti sola kaymış ve marksist düşünceden esinlenen sol bir parti olmuş olur.

Ecevit'e atıfta bulunarak kongre kazananların, Ecevit'in neden sosyalist enternasyonale üye olmadığını bilmeleri gerekmez mi?

Ayrıca emperyalizme karşıyım diyenlerin, emperyalist global sermayenin Türkiye'deki 90 milyar dolar sıcak parasını bu ülkede nasıl tutacaklarını da açıklamaları gerekmez mi?

Bunun acılarını çeken ve hala ''vatan haini'' muamelesi gören Zekeriya Temizel ile lütfen konuşmalarını öneririm.

Kısacası CHP kurultayında kanatlar çıkmış gibi görünürken,''partide diğer kanatlarda yaşamalı'' yaklaşımına sıcak bakıyor gibi görünerek, partinin iyice sola yaslandığını söylememiz yanlış olmayacaktır.
 
Bundan sonra parti, sayın Kılıçdaroğlu'nun salonda söylemleri üzerinden program kurultayı yapacaksa, CHP marksist bir parti olacaktır ve bu ülkenin seçmen kitlelerine bu durumu hangi argümanlarla açıklayacağını da şimdiden düşünmesi gerekecektir.

Bu gün sendikaların tamamına yakınının dinciler tarafından ele geçirildiğini ve DİSK'in genel başkanı diye milletvekili yapılan Süleyman Çelebi'nin parti meclisine bile giremediğini yani emekten yana tavır koyduğunu iddia eden CHP delegelerinin emekçilerin temsilcisini dışarı attığını görünce ''bu ne yaman çelişki ey yoldaş'' demekten insan kendini alamıyor.

Marksist bir CHP Anadolu'daki halka özellikle ''Sünni İslamım'' diyen halka bu durumu nasıl anlatacak,bunu da şimdiden düşünmesi gerekecektir.

''Emekten yana olmak için, illede marksist olmak gerekir marksist olmadan emeğin ve ezilenlerin haklarını savunmamız mümkün değildir'' mi diyecek?

Bu gün Anadolu'da parti Alevi kesimin yoğun olarak yaşadığı yerlerden oy alır hale gelmiş olmasını ve Sünni köylerden bir tane bile oy alamamış olmasını nasıl çözecek?

Tokat'ta, Sivas'ta, K.Maraş'ta, Erzincan da, Kars'ta ve bütün Anadolu illerinde sadece Alevi oylarına dayalı milletvekili çıkardığımızı ve Sünni İslam'a inanan köylerden bir tane bile oy alamadığımızın sebebi partinin marksist olmamasından dolayı mıdır?

Yani parti marksist olduğunda,daha sola kaydığında, Sünni İslam'ın temsilcileri CHP'ye hemen oy mu verecek?

Partinin emekten ve ezilenlerden yana olması tavrını herkes kabul eder.

Bunu nasıl yapacağınızı ve yüz yıllardır inançlarıyla canını eşdeğer tutan dindar kesimlerin oylarını nasıl alacağınızı açıklamak yerine, Deniz'lerin, CHE Guevara'nın resimlerini salona asarak solcu olduğunu sananların, bu ülkeyi iyi tanımdıklarını görmekten büyük acı ve üzüntü duyduğumu da belirtmek isterim.

CHP kurultayı Türkiye toplumunun örfü, adedi,gelenekleri ve inançları yönünde adımlar atarak, halkla bütünleşmek ve halkın değerleriyle buluşmak yerine, slogancı solculuğa sarılmıştır.

Bu da CHP'nin kitlelerle buluşmasında zorluklarla karşılaşmasına neden olacaktır.

Bunu anlamak için lütfen salondaki söylem ve görüntüyle Anadoluyu gezmeye başlayın.

Atatürk, İnönü, Ecevit diyenlerin, onların bu ülkenin gerçekleriyle siyaset yaptıklarını ve hiç bir zaman gerçekçi olmayan slogancı, ayağı yere basmayan fikirlere itibar etmediklerini görememiş olmalarını gerçekten anlayamıyorum.

Bu kurultayın en güzel yanı, birazcıkta olsa demokrasi ve özgürlükler adına adımlar atılmış olması ve delegenin çarşaf listeyle ödüllendirilmiş olmasıdır.

Sosyalist enternasyonele üye olan partilerin hemen hemen tamamı üyeyle genel başkan ve üyeyle kurullar seçtiğini bilmiyorlar mı?

Partinin delegelerinin bir şehirde otellere hapsedilerek ve bütün masrafları seçilecek kurullar tarafından karşılanan 1200 kişi tarafından belirlenmesini nasıl içlerine sindiriyorlar bunu da anlamış değilim.

Bu delegelerden bir tanesinin bile ''ben emekçi CHP'lilerin hakkı olan parayla bu otelde kalmam, kalırsam da masrafımı ben öderim'' diyebilen birisi var mıdır bilmiyorum.

Bir daha ki kongrelerin ilçeler ve kurultay düzeyinde üyelerle yapılması ve delege avcılığıyla listelerin ve kurulların oluşmasına karşı çıkılmalıdır.

Derler ya; ''umut fakirin ekmeği'' ezilenlerin, dindar yoksulların solda yer aldığı hakça bir düzenin kurulduğu, ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzenin kurulmasıyla ilgili umutlarımız devam ediyor.

Karıncanın hacca gidiş örneğinde olduğu gibi ulaşamazsak bile bu uğurda ölmek umudu devam ediyor.

Kimin seçildiğinden ziyade ilkeler ve fikirler beni daha çok ilgilendiriyor.

CHP'nin yeni oluşan kadrolarına ve yeniden seçilen sayın Kılıçdaroğlu'na başarılar diliyorum.