Hala kulaklarımda çınlar bu iki cümlecik. Çocukluğumdan kalma...

Her Cuma, derslerden sonra, içtimada görevli subay tarafından okunurdu, disiplin suçu işleyenlerin isimleri, suçları ve verilen cezalar. Aynı suçu birden fazla kişi işlemişse kestirmeden gidilirdi “aynı suç, aynı ceza” diyerek.

Bu cümle bize hep eşitliği anlatır ve kişiye göre cezanın değiştirilemeyeceğini hatırlatırdı, her defasında. Gençliğim bu esasların ışığında geçti Askeri okullarda. Kıta hayatımın üçüncü yılında kendime göre haklı gerekçelerle ve erken terfi (gayri resmi) aldığım gün, firar suçunu işleyerek, çok sevdiğim o kutsal ocaktan ayrıldım.

Disiplin suçundan dolayı, üçlü kararnameyle ordudan atıldım. Mahkeme edildim ve cezaevinde 4 ay ikamet ettirildim. Bunları neden mi yazıyorum? Okurlarım beni daha iyi tanısınlar diye değil, emin olun…

Hatırlarsanız AKP iktidarı, TSK’den atılanların itibarlarını geri kazandırdı. Yani, ikili ya da üçlü kararnameyle ya da YAŞ kararlarıyla ilişiği kesilenleri, emekli yaşına gelmiş olanları, devre arkadaşlarıyla eş tutup, aynı esaslardan emekli ikramiyesi ve emekli maaşıyla onurlandırdı. Bu yasada en önemli cümle “ adli denetime tabi olmayan mahkeme kararlarıyla ilişiği kesilen” idi. Yani ben ve benim gibi bir sürü arkadaşım bu yasa değişikliğinden yararlanamayacaktık.

Bunu bile bile dilekçelerimizi verdik. Sonuç tabi ki olumsuz geldi.

Sonucunu bile bile dilekçelerimizi verdik, çünkü bizim inandığımız esasa göre “aynı suç, aynı ceza” ise “aynı suç, aynı af” olmalıydı. Sonuçta hepimiz disiplinsizlik suçunu işlemiştik. Bu yasa değişikliğinden %100 faydalanacağına inandığımız arkadaşlarımız ve ağabeylerimiz de vardı. Onları dilekçe vermeye teşvik ettik. Hiç mahkeme yüzü görmemiş olanlar da vardı. Birilerinin ayağına bastığı için (Leopard tank alımına teknik olarak şerh koymak gibi…) eline bir kağıt parçası verilip gönderilen bir abimizi özellikle ben teşvik ettim. Onun ayrılma koşulları bu yasa değişikliğine fazlasıyla uyuyordu ve faydalanması gerekenlerin başında geliyordu. Sonuç “RET”

Niye ret?

Çünkü yasa çıkmadan önce faydalanacak rakamlar havalarda uçuşuyordu. Yani faydalanacaklar belliydi ve yasa sırf onlar için çıkarılmıştı. Bunlar “İrticayi” faaliyetlerden dolayı; yani disiplinsizlikten; atılan tiplerdi. Sadece bunlar yararlandı ve diğerlerinin yasaya uygunluğu aranmadı bile…
Bu iktidar iş başına geldiğinden beri geçmişe yönelik intikamlar peşinde koşmaktadır. ABD yardımıyla bürokrasi, hukuk ve emniyet içinde çoğunluğu ele geçirmiş “Fettullahçı” yapılanmanın ürettiği sahte delillerle TSK tasfiye edilirken, bir taraftan da vaktiyle TSK’nın içine sızdırılmış, fakat yakayı ele vermiş ajanlarının da haklarını iade etmeyi hedeflemiştir.

Bunların içerisinde aynı sırayı paylaştığım, aynı ranzada uyuduğum (elebaşları benim alt ranzada yatıyormuş meğer) ve aynı kaptan yemek yediğim kişiler de vardı. Hatta Kuleli Askeri Lisesi’nde topluca yakayı ele vermelerinin nedeni, benimle aynı ranzayı paylaşan “abi” konumundaki arkadaşımın yakalattığı isim listesidir.
Bunların her rütbedeki ayrılışlarına şahit oldum. Tiplere baktığında, hiç dinle alakası olmayan bir imaj bırakıyorlardı. Tam tersine fırlama tiplerdi. Hepsiyle ilgili bize sorular soruldu ve biz onları savunduk. Çünkü keskelalaka tiplerdi ve aklımızın ucundan bile geçmemişti.

Bazılarıyla daha sonra karşılaştık ve daha çocuk yaşta Askeri okullar için yönlendirildiklerini ve belli bir rütbeye ulaşıncaya ya da talimat gelinceye kadar aksi yönde bir karakter sergilemeleri gerektiği ve kamuflaj için işledikleri günahların affedileceği bilgisi kendilerine sürekli telkin edildiğini ifade ettiler.

Günümüze baktığımda 30-40 yıl önceki bu hazırlıkların nasıl sonuçlar doğurduğunu görebiliyorum. Ergenekon ve Balyoz uydurma davalarıyla belli bir oranda hedeflerine ulaştılar. Türkiye’de köklü bir değişiklik için TSK’nın çökertilmesi veya pasifize edilmesi gerektiğini yerli ya da yabancı tüm siyaset bilimciler kabul eder. Şimdi sıra son hamlelerinde…

Demokrasi denen otobüsten “Dinci ve Kinci Mahallesi” denen durakta inmek için düğmeye bastılar. Yakında otobüs sürücüsü durmak için önce gaz kesip sonra frene basmak isteyecektir. Bu nokta da yolculara iş düşüyor. Ya bu durakta inemeye razı olacaklar ya da sürücüyü tekme tokat dışarı atacaklar.

Karar sizin…

Sevgi ve bilinç ışığınız olsun...