Tabi ki yine konu eğitim ve başlık sorusu eğitimdeki amacımızı sorgulamak için soruldu.

Salgının başından itibaren birçok ülke gibi biz de uzaktan eğitim araçlarına yöneldik. Eksiğimiz olmasın diye uğraştık. Kayıplarımızı en aza indirelim diye mücadele ettik.

Ulusal ve uluslararası bütün çalışmalarda dile getirilen sosyal duygusal öğrenme kayıplarının fazla olacağı oldu. Birçok akademisyen çocukların sosyal duygusal eksikliklerinin gelecekte olumsuz sonuçlar doğuracağından bahsetti. Okulun çocukların sosyalleşmesinde nasıl etkisi olduğunu hepimiz fark ettik.

Çocukların büyük çoğunluğu okulların açılmasını arkadaşları ile buluşmak ve oynamak için istediklerini belirttiler. Onlar okula giderek öğrenmek derdinde değildi. Arkadaşları ile paylaşmak istiyorlardı. Düşüncelerini paylaşmak, korkularını paylaşmak, sevinçlerini paylaşmak, zamanı paylaşmak istiyorlar. Bu onların okuldan elde ettiği en önemli kazanım. Çünkü bu sayede kişilikleri oluşacak ve onlar bunu hak ediyorlar.

Bunları yapmalarına özellikle engel olmadık. Şartlar bizi buna zorladı. Bakanımız da öyle dedi; şartlar bizi zorlamasa uzaktan eğitimi böyle deneme şansımız olmazdı, dedi. Büyük bir deneyin parçaları gibi hissetmemize neden olan bu cümle beni rahatsız ediyor.

Ancak konuyu saptırmadan geri döneyim ve şurada odaklanalım; bakan dahil büyük çoğunluk sosyal duygusal öğrenmenin üzerinde dururken uygulamada neden bu göz ardı ediliyor?

Göz ardı ediliyor çünkü yüz yüze eğitime açılan dersler uygulama dersleri değil. Her fırsatta çocuklar için spor, müzik, resim gibi alanların önemli olduğu belirtiliyor. Bu alanlardaki derslerin çocukların kişilik gelişimine etkileri, beceri gelişimine etkileri, yaratıcılıklarını geliştirmeye etkileri, sanatsal gelişime etkileri hep söyleniyor ve önemsendiği belirtiliyor.

Peki, uygulamaya bakalım; bu derslerin hiç biri yüz yüze dersler arasında yok. Onlar uzaktan yapılabilir dendi. Yine bazı dersler diğerlerinden daha önemli görüldü. Yine bu önemli görülen dersler için yüz yüze dersler açıldı ve diğerleri –aslında önemli olarak bahsedilip önemsiz muamelesi görenler- yani uygulamaya dönük dersler ekran karşısına mahküm edildi. Uygulama ile amaçlar uyuşmuyorsa örtük bir amaç var demektir ya da amacınıza ulaşma yolunuzu bilmiyorsunuz demektir.

Bu kadarla da bitmeyip çocukları sırf sınav için okullara çağırdık. Yani sonuç odaklı bir sistemin içinde olduğumuzu bir daha ispatladık. Ulaşamadığımız, öğretemediğimiz, eğitemediğimiz çocuklara ne öğrendiniz diye sormak için okula çağırdık. Onların amacı birbirini görmek, duygusal paylaşım yapmak iken bizim amacımız onların gelecekte gideceği okulları belirleyecek notlar vermek.

Yüz yüze yapılacak derslerle uzaktan yapılacak dersler farklıdır ama sanırım biz bunu yanlış uyguluyoruz. Yüz yüze eğitim için hazırlanmış plan ve programla, müfredatla uzaktan eğitimi hatta hibrit dediğimiz eğitimi sürdürüyoruz. Amaçlardan bahsediyoruz, hedeflerden ve hayallerden ama gittiğimiz yolun bunlara ulaşmak için doğru yol olmadığı ortada. Asıl amaç ne, bilsek de ona göre hareket etsek.

Bu süreçte biz aslında neyin denemesini yapmış olduk?

İLKAY KUMTEPE/27.03.2021